1. 'ın 1987 yılında yayımlanan ilk albümü albümünde yer alan şarkılardan biridir. şarkı, 'in aynı adlı şiirinden bestelenmiştir. şarkıyı seslendirmiştir.


    www.youtube.com/...


    akıyordu su
    gösterip aynasında söğüt ağaçlarını
    yıkıyordu salkım söğütler suda saçlarını
    yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
    koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere

    birden bire kuş gibi
    vurulmuş gibi kanadından
    yaralı bir atlı yuvarlandı atından

    bağırmadı
    gidenleri çağırmadı
    baktı yalnız dolu gözlerle
    uzaklaşan atların parıldayan nallarına

    ah ne yazık
    ne yazık ki ona
    dört nala giden atların köpüklü boynuna
    bir daha yatmayacak
    beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak

    nal sesleri sönüyor perde perde
    atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde

    atlılar atlılar kızıl atlılar
    atları rüzgar kanatlılar
    atları rüzgar kanat
    atları rüzgar
    atları
    at

    rüzgar kanatlı atlılar gibi geçti hayat
    akarsuyun sesi dindi
    gölgeler gölgelendi
    renkler silindi
    siyah örtüler indi
    mavi gözlerine
    sarktı salkım söğütler sarı saçlarının üzerine

    ağlama salkım söğüt ağlama
    kara suyun aynasında el bağlama
    el bağlama el bağlama
    ağlama
    #10878 ma icari | 8 yıl önce
    0şarkı 
  2. sarkık türler arasında yer alan, latincesi salix babylonica olan, su kenarlarını seven, genelde süs havuzu kenarlarında soliter olarak kullanılan ağaçtır.
    #39499 cmspaceman | 8 yıl önce
    0ağaç 
  3. Dalları ve yaprakları yere sarkan bir çeşit söğüt (Salix babylonica).

    Örnek kullanım: Gölün karşı kıyısındaki salkım söğütlerin gölgeleri, gittikçe kendilerine doğru uzuyordu. (N. Cumalı)
    #100416 tdk | 7 yıl önce
    0ağaç 
  4. 'in ilk okuduğum şiirlerinden biridir, belki de ilki... bende yeri ayrıdır, nazım hikmet diyince ilk aklıma gelen diyebilirim..
    sonra kendi ses kaydından da dinledim.

    etkisinin görüldüğü şiirlerindendir.

    Akıyordu su
    gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.
    Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını!
    Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
    koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere!
    Birden
    bire kuş gibi
    vurulmuş gibi
    kanadından
    yaralı bir atlı yuvarlandı atından!
    Bağırmadı,
    gidenleri geri çağırmadı,
    baktı yalnız dolu gözlerle
    uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!

    Ah ne yazık!
    Ne yazık ki ona
    dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak,
    beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!

    Nal sesleri sönüyor perde perde,
    atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!

    Atlılar atlılar kızıl atlılar,
    atları rüzgâr kanatlılar!
    Atları rüzgâr kanat...
    Atları rüzgâr...
    Atları...
    At...

    Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!

    Akar suyun sesi dindi.
    Gölgeler gölgelendi
    renkler silindi.
    Siyah örtüler indi
    mavi gözlerine,
    sarktı salkımsöğütler
    sarı saçlarının
    üzerine!

    Ağlama salkımsöğüt,
    ağlama,
    Kara suyun aynasında el bağlama!
    el bağlama!
    ağlama!
    #100424 morgase | 7 yıl önce
    0şiir