sanayi devriminden itibaren tüketimin artışıyla doğal kaynaklar üretim için hesapsızca harcanırken, üretim merkezlerinin atıklarını dönüştürmeyip doğaya bırakmasıyla ortaya çıkmıştır. kentlerin büyümesi, doğal hayatın sınırlarının giderek küçültülmüş olması dünyanın dengesini bozdu, birçok hayvanın nesli tükendi, bir o kadarının nesli tükenmek üzere. bazı türlerin ortadan kalkmasıyla ekosistemin dengesi bozuldu. buzulların erimesi, söndürülmesi aylar alan yangınlar, virüsler bu krizin belirtileri. önlem almak durumundayız. konuyla ilgili bu yazıyı tavsiye ederim ekolojikcadi.com/...
Bazı çevrelere göre bugün çıkan yangınların ana sebebi. İklim krizinin aynı günde 20 farklı yerde yangın çıkarttığı tek ülkeyiz. Kundaklanma ihtimal dışı bencede iklim krizi daha yüksek.
günümüzden 4.6 milyar yıl önce dünya atmosferi hidrojen ve helyumdan oluşuyordu. bu elementlerin yanında metan (CH4) ve amonyak (NH3) gibi hidrojen bileşikleri de ilk atmosferdeydi.
Daha sonra jeolojik atmosfer oluştu, yerkürenin altında kalan gazların volkanlar ile püskürmesi sonucunda %80 su buharı, %10 karbondioksit, kalan kısmını da azot ve diğer gazlar oluşturuyordu.
Su buharının yağışa dönüşmesi sonucunda milyonlarca yıl boyunca karbonu kireç taşı gibi yapıların içine hapsettiler, önemli miktarda karbondioksit gazı da okyanuslar tarafından emildi. Bu dönemde atmosfer sıcaklığı 85- 110 santigrat derece civarıydı.
Daha sonra mikrobik düzeydeki ilk canlılar, zamanla oksijenin artması ve karbon bileşiklerinin canıların vücütlarında yapı taşı olaak kullanılması ile atmosferden karbon çekilmeye devam etti.
Canlıların molekül sentezlemesi bir duvar inşa etmek gibidir. Bir tuğlayı alıp diğerinin üzerine koyarken enerji harcarsınız. Karşılığında bu potansiyel enerji olarak duvarın içinde depolanmış olur. Karbon bu yöntemle dışarıdan enerji emilerek canlıların yapı taşı olarak kullanıldı.
bizler hayvan ya da bitki olsun, bir canlıyı yediğimizde moleküllerin içinde depolanmış bu enerjiyi kullanırız. yediğimiz yiyeceklerin içindeki duvarları yıkar, tuğlaları ve ortaya çıkan enerjiyi başka duvarlar ömek için kullanırız.
Fıtısentez yapabilen canlılar (çoğunlukla bitkiler) güneşten gelen enerji ile organik bileşen sentezleyebilirler, yani yüksek duvarlar örüp enerji depolayabilirler. Yani gezegende yaşayan tüm canlıların ana enerji kaynağı güneş enerjisidir.
Dünyanın güneşten ışık aldığı yüzey milyarlarca yıldır aynı, milyarlarca yıldır süregelen bir denge var. Bu denge içerisinde canlılar gelişti, evrimleşti. Yaşadı ve öldü.
Bu ölümlerin bazıları atmosferin yapısı ve sıcaklığı üzerinde önemli bir sonuca neden oldu. Bazı canlılar öldüler ve okyanusların dibine çöktüler. İçlerindeki karbon ve depolanmış güneş enerjisi de böylece ekosistemden uzaklaşmış oldu. Bazı bitkiler, ağaçlar toprak altında kaldı ve yine ekosistemden karbon ve depolanmış güneş enerjisi ile birlikte ayrılmış oldular.
Ölen bu canlılar fosil yakıtları oluşturdu. Aradan milyonlarca yıl geçti ve canlılar değişen bu şartlara göre yavaş yavaş evrim geçirdiler.
sonra insan hayvanı gezegendeki hakim tür oldu ve fosil yakıtı keşfetti ve onu yaktı.
bu durum iki şeye neden oldu: 1- milyonlarca yıl boyunca depolanmış olan karbon yeniden atmosefere dönmeye başladı 2- milyonlarca yıl boyunca depolanmış olan güneş enerjisi atmosefere geri döndü
Bu geri dönüş gezegendeki hiç bir canlının evrim yoluyla uyum sağlayamayacağı kadar hızlı gerçekleşti ve gerçekleşmeye de devam ediyor.
Gezegendeki canlılar bu düzeydeki bir karbon seviyesine uyum sağlayamayacak.
Nomalde güneşten gelen enerjinin fazlası ışıma (radyasyon) yolu ile gezegenden dışarı atılır.
depolanmış güneş enerjisinin yeniden ortaya çıkması kadar kötü bir durum da karbonun battaniye gibi atmosferi sararak bu ışımanın önünü kapatması.
çok hızlı ısınıyoruz. gezegende yaşamın bulunmadığı dönemdeki atmosfer sıcaklıklarına doğru ilerliyoruz. Muhtemelen bu duruma gelmeden önce canlı türlerinin bir çoğu yok olacak ve beraberinde teknolojiyi de yok ederek dengeyi yine sağlayacak. Ama milyonlarca yıl sürecek.
insanlar gezegende daha uzun süre yaşamak istiyorlarsa fosil yakıtların kullanımını durdurmalılar. Ana kaynağı gezegen yüzeyine düşen güneş ışığı haricindeki enerji kaynaklarını kullanmayı bırakmalılar. Atmosfere salınan karbonun fazlasını tekrar toprağın altına göndermeliler.
bu ne demek? sorun sadece karbon salınımı değil.
nükleer enerji (yaratacağı riskler ve oluşturacağı atıklar çok başka bir konu) kullanımı delilik. Kaynağı güneş değil ve gezegeni ısıtmaya devam eder. Gezegen çevresine veya ay yüzeyine yerleştirilecek aynalar - güneş panelleri ile enerji elde etmeyi düşünmek delilik. Kaynağı güneş enerjisi olsa da gezegenin payına düşenden daha fazlasını gezegene yönlendirmek demek. Delilik.
insanların yapabileceği tek şey var. Hayatın başlangıcını sağlayan mikrooganizmalardan destek almak. güneş enerjisinden bilinen en yüksek verimle yararlanmayı sağlayan fotosentezi kullanmak.
İnsanlar Güneş ışığı ile doğrudan elektrik elde etmek zorunda değiller. Bu verimsiz bir yöntem. Yine de kabul edilebilir.
acil olarak yapılması gereken fosil yakıtlara alernatif üretmek. odun yerine kurutulmuş yosun, kenevir gibi bitkileri yakmak. petrol yerine fermantasyon ile elde edilmiş biyoetanol gibi alternatiflere yönelmek.
Aksi taktirde gezegenin yeniden yaşanabilir bir yer olarak kendini dengelemesi bir insanın ömründen kat kat uzun sürecek.
sorun da burada.
gezegenin tarihi ile karşılaştırınca neredeyse bir "an" kadar kısa süren insan hayatında fedakarlık yapmak matematiksel olarak anlamsız.
Bu nedenle insanların gezegene hakim olması, iklim krizi yaratmaları, sonra yok olup gitmeleri, sonra yeniden gezegene hakim olmaları döngüsü kaçınılmaz.
iklim krizi falan yok aslında. bunu söylerken coronavirüs'e inanmıyorum, dünya düz, kuşlar aslında dron diyen manyaklar gibi bir tespit yapmıyorum. dünya jeolojik olarak canlı bir gezegen. insan ömründe gözlemlenemeyecek kadar yavaş da olsa kıtalar hareket ediyor, depremler oluyor, volkanlar patlıyor, dünyanın manyetik kutupları yer değiştiriyor. bütün bu canlılık dönem dönem iklim değişikliklerine yol açıyor haliyle. on yıllardır geleceği haber verilen küresel ısınma kısmen insan faaliyetleri ile tetiklenmiş olsa da doğal süreçlerin sonucunda gerçekleşecek bir şey de olabilir. biz sadece hızlandırmış olabiliriz. iklim değişikliğinin kriz olarak adlandırılması ise ilk kez gerçekleşiyor. bunun sebebi türümüzün bu değişiklikten olumsuz olarak etkilenecek olması. kendimizi aşırı önemsediğimiz için bunu büyük bir felaket olarak görüyoruz. yoksa dünya neler görmüş, neler geçirmiş, kaç büyük kitlesel kırıma tanık olmuş. daha da olacak.