bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
1. d4
kibir duyguların en eskisidir.
1...af6
kendimizden başka bir varlığın bir noksanlığını bulduğumuzda bundan ziyadesiyle memnun oluruz. çünkü onun da bir kusuru olmuş olur, tıpkı bizim gibi. eğer o kusur bizde yoksa işte o zaman bizde olup karşımızdakinde olmayan; veya bizde olmayıp karşımızdakinde olan "şey" bizim için kurtlayacağımız bir oyuncak halini alır.
2. c4
özellikle günümüzde yaygınlaşan linç kültürü bunun en büyük kanıtıdır. acınası olan, linç edenlerin bu eylemi kendilerine bakmaksızın, kendilerinde olup olmadığını önemsemeksizin gerçekleştirmesidir.
2...g6
kim uğraşır ki ama kendi eksilerini bulup ona göre reaksiyon vermeye?
3. ac3
ya da kim cesaret eder "benim de aslında şu konuda eksiklerim var, şöyle durumlarda zorlanıyorum" diyebilecek duruma gelmeye? herkes değil demek ki.
3...d5
insanoğlunun kendi "kızılelma"sına ulaşmasında çok önemli katkıları olmasına rağmen ne yazık ki bu çoğumuz tarafından göz ardı edilmekte.
4. cxd5
hatta göz ardı edilmek istenmekte...
4...axd5
çünkü biz kitaplarda okuduğumuz, çizgi romanlarda gördüğümüz "esas oğlan" ve "esas kız" olmak istiyoruz aslında.
5. e4
che'nin (doğrusu bilen varsa yeşillendirsin) "gerçekçi ol, imkansızı iste" sözünü ters yüz edip, imkansızı olmaya çalışıp gerçeği istiyoruz. o zaman da hayat bizi ters yüz ediyor tabi.
5...axc3
bu noktadan sonra ters yüz edilenler ve başkalarının da bundan muzdarip olmasını arzulayanlar, veya daha ters yüz edilmemişler kendilerini tatmin ermek için linç yoluna başvuruyor. yani bir kısır döngü.
6. bxc3
bu fettan, çekici, seksi his nice babayiğitlerin, egemenin, dahinin belini bükmüştür. bundan sonra da bükmeye devam edecektir.
6...fg7
anadolu fatihi alparslan'ın korumalar olmadan çadırına kabul ettiği esirinin onu öldürmesi gibi... veya ölümü yenmeye çalışan cengiz han. güncel ve popüler bir örnek istiyorsanız, 3 kasım 2007 tarihinde oynanan fenerbahçe beşiktaş maçının son dakikalarında çok net pozisyonda takım arkadaşı federico higuain'e pası vermeyip takımını puandan eden ve sonrasında "kral yapmayacaksın, kral olacaksın" diyen batuhan karadeniz :)
7. fc4
biri rakibini çoktan dize getirmişti, diğeri ise bunun için çaba sarfediyordu. sonuncusu ise kariyerinin henüz başında olan bir sübyan idi. üçünün tek bir ortak noktası vardı: hor görme. hayat, affetmez.
7...O-O
kendine güvenceye altına almak için riskli bir yöntem. bir yere kadar malumun ilanıdır kibir. kendimize güçlü yanlarımızı hatırlatmanın bir zararı yoktur. bundan fazlası bizi zehirler.
8. ae2
o zaman bu ısrarın sebebi ne? tünelin üçünün bombok bir yere dolacağını bile bile neden? cevabı çok da zor değil aslında...
8...c5
yetersizlik. çünkü yetersiziz. hedeflerimizin peşinden koşmada yetersiziz. koşamadığımız o hedefleri belirlemede de yetersiziz. doğarken normal yollarla doğamayıp validemizin karnını kesilmesine neden olacak kadar yetersiziz. 10 ayda konuşmaya başlayan komşunun oğlu eren olamayacak kadar yetersiziz. okulda en yüksek notları alan elif olamadığımız için yetersiziz. lisede hoşlandığımız kıza ondan hoşlandığımızı söylemeye, okuldan sonra birşeyler içmeye müsait olup olmadığını soramıyoruz, çünkü yetersiziz.
9. O-O
yüksekokulda gerekli maddi yardımı alamıyorsun, çünkü ankara'da dayın yok. ikili ilişkilerde yetersizsin.
gençlikte hovardalıkla uğraştıktan sonra eli yüzü düzgün bir adamla karşılaştığında adam seni reddediyor, çünkü kendini geliştirmemişsin. kültür, görüş bakımından yetersizsin.
9...ac6
ve intihar ediyorum. peki ben kimim?
benim adım ismail. soy adım devrim. fanatik fenerbahçeliyim. evliyim. iki oğlum var, rıdvan ve yılmaz.
yılmaz okul dönüşü eve geldi. siyah pantolon alacaklarmış.
alamadım. o günün sabahı intihar ettim.
çünkü yetemedim!
10. fe3
teşekkürler ismail abi.
neyse ki bazı gereksinimleri gidermek, düşündüğümüzden çok daha kolay. istemeniz gerekiyor ama, ki bu da başka bir gereksinim.
10...vc7
eğer istemeyi istemek tuzağına düşmezseniz, önünüzün kendiliğinden açıldığını farketmeniz işten değil. "ya ben istemiyor muyum zannediyorsun" cümlesi ile başlayan yakınmaların çoğu laf-ı güzaftır.
11. kc1
yapılamayan veya yapılmayan, aşılmayan olgularla yaşamak bir faninin tecrübe edeceği en kötü şeylerden biridir.
11...kd8
bu durum iş gücünü azaltır. yapılabilir olan en basit eylemlerde işlev göremez hale gelirsiniz. göremediğiniz, duyamadığınız, ama hissettiğiniz ve söz geçirmeyi beceremediğiniz bir hayalet sizi parmaklarında oynatmaya başlar.
12. f4
ya "yapmayacağım" deyip çok geç olmadan sıyrılmalı , ya da "tora tora!" diye bağırıp ateşe atlamalısınız. ortası olmaz. burda "her şeyin fazlası zarardır" sözü geçerli değildir.
12...e6
bir yol seçmeli ve en azından bir hamle sonrasında ne olacağına dair kafa yormalısınız. davulun sesi uzaktan hoş gelir değil mi?
13. ve1
bir plan hazırlamalı ve ona bağlı kalmalısınız. planın size bağlı kalıp kalmaması ihmal edilebilir. su akar, yolunu bulur.
13...b6
hazır gelmişken türk gençliğinin kanayan yaralarından dokunalım: sadakat.
sevene sadakat, çalışılan kuruma sadakat, hedeflere sadakat, ideallere sadakat... nektar için durmadan farklı farklı çiçeklere uğrayan arı misali.
14. vh4
tabi biz arı değiliz. hesaplama ve kombinezon yeteneğimiz yeryüzündeki her canlıdan kat be kat ileride. organizasyon, iş bölümünde bazen ihtiraslarımız ağır bassa da istediğimizde arılardan daha iyi iş çıkarıyoruz.
14...aa5
peki bizi sadakatten alıkoyan şey nedir? para ve güç hırsı mı? epiptasis mi? şehvet mi?
belki de hepsidir. napolyon'un da söylediği gibi bizde eksik olan şey için savaşıyoruzdur. lüküs hayat, baş döndüren bir üçgen, egemenlik... gözümüzü alamadığımız her şey.
15. fd3
açız. besine, ilgiye, şefkate, yüksek statülere. her camın kenarında bir elmalı turta prensibi gerçek olsa keşke. keşke bir temeli olsa...
15...fb7
insan doğar, büyür ve yeryüzünden bir şeyler alabilmek için savaşır. eğer inanıyorsa, öteki yeryüzünden de bir şeyler alabilmek için savaşır.
16. f5
"kudüs şimdi isa'nın düşmanlarının, tanrı tanımazların elinde. kudüs özgür olmak istiyor. yardımınızı istiyor! kim üstlenecek? kim yanlışları düzeltecek? kim bu toprakları kurtaracak? siz değilse kim?"
16...exf5
1095'te papa urban "deus vult" * dedi. pierre l'hermite ve gautier sans avoir başkanlığında 20 bin kişilik fakir teçhizatlı bir ordu anadolu'ya sürüldü. selçuklular neredeyse hepsini kılıçtan geçirdi.
17. exf5
drakon'da ölenler, doğudaki zenginliklerden birazcık nemalanmak için katılmıştı bu güruha. bunun yanı sıra kutsal şehri müslüman meczuplardan kurtarmak yolunda ölmek öteki yeryüzü için hiç de fena bir cv olmazdı.
17...c4
haçlı seferlerinin başlamasının asıl sebeplerinden biri olan yağmacı normanların toprak kazanma arzusu da bir şekilde tatmin edilmişti.
18. fxg6
bunun gibi birçok örnekte görüldüğü üzere ölüm öncesi ve sonrası hayatın idealleri birçok kez birbiri ile kesişmiştir.
18...hxg6
bu daima kesişeceği anlamına gelmez. ve işte günümüz türkiyesinin sorunlarından biri daha. birinci dünya savaşı'nda cihat ilan edilince osmanlı devleti'ne kim destek verdi? hicaz'da kimler arkamızdan vurdu? ulusal mücadele yıllarında kimler dini kullanarak önümüze taş koymaya çalıştı?
19. fe4
mavi kitap'ın yazarı arnold toynbee'nin zamanında sorduğu soruyu sorayım. tarih kendini tekrar eder mi? veya tarih kendini arasıra tekrar etmiş midir?
19...fxe4
eğer tekrar ediyorsa sürekli aynı hataları yapmamızın nedeni ne olabilir? batı'nın zamanında "ilerleme"ye iman ve ibadet etmesini mi yadırgadık?
20. vxe4
batı ilerlemeye iman ve ibadet etti. ilerleme kilisesi için ibadethaneler, imarethaneler inşa ettiler. vahiy iletmeleri için peygamberler çıkardılar. önce inanmadılar onlara. yahya'yı zekeriya'yı öldürmeye çalıştığımız gibi, onlar da galileo'yu öldürmeye çalıştılar. kopernik ile alay ettiler. ama en sonunda iman ettiler.
20...ke8
biz ise o zamanlar uzaya roket gönderen lagari hasan çelebi'yi kırım'a sürmekle meşguldük. ilerleme bizim de tanrımız olsa ne olurdu ki? farkeder miydi ?
21. vf3
o zamanlar batı pislik içinde, fakirdi. doğu ise ihtişamlıydı, zengindi. batı doğuya hep ağzından salyalar akarak bakmıştır; çin, hindistan, baktriya, mezopotamya... en basitinden çin kağıt üretirken batı'da pantolon giyen barbarlar keçi derisi arıyordu.
21...vb7
bir zamanlar akdeniz'i elinde tutan batılılara büyük petro'nun baktığı gibi... şimdi bizim paris'e, londra'ya baktığımız gibi.
22. vf2
ilkçağ'ın refah başkenti olan baktriya'da artık refah'ın r'si yok. önceden ingiltere'nin ruslar'ın, amerika'nın, pakistan'ın mahvettiği o güzelim diyar artık yok.
22...ve7
efsaneler hayaletlere benzer. ikisi de soyuttur. göremeyiz, işitemeyiz. ikisi de temsil ettiği varlıklar yok diye vardır. aralarındaki temel fark şudur:
23. fd2
efsane yaşayarak, yaşanarak olunur. hayalet ise yaşatmayarak. hayaletin amacı geçmişin hesabını kapatmaktır. efsane ise çoktan bitirmiştir o işi...
23...vxe2
hayalet açtır. iştahlıdır, doymak bilmez! efsane ise olgundur, büyümüştür. ergin ve mükelleftir. peki hayaletlerin efsanelere karşı üstünlüğü yok mudur?
24. vxf7+
hayaletlerin bir amacı vardır. efsanelerin yoktur. efsaneler teke tek hayaletlerden güçlü olmasına rağmen insanı etkileyemez hayaletler gibi.
24...şh7
onlar insanın içinde külleri alevlendirir...
25. kf3
yarım kalmış bir işi karara erdirir onlar. soygun, cinayet, affetme, aşk... görev tamamlanır, ruh da ruhlar ülkesine döner.
25...vxd2
işte türkiye'de de olan bu. osmanlı'nın hayaleti, hilafet'in hayaleti, köy enstitülerinin hayaletleri, mgk hepsi sağımızda, solumuzda, her tarafımızı kaplamış durumda. o yarım kalan işler tamamlanıncaya kadar da biz fanileri rahat bırakmayacaklar!
26. kh3+
ne yapacağımızı bilsek onları da kendimizi de özgür kılacağız.
26...vh6
ve şanslıysak, bunu maddi ve manevi felaketlere maruz kalmadan başaracağız.
ya da çoktan geç kalmış olabilir miyiz? bütün bu çabalarımız, uğraşlarımız yersiz mi? dönülmez bir akşamın ufkunda mıyız?
vakit çok mu geç?
27. kxh6+
27 mayıs, 12 mart, 12 eylül ve başarısız olmuş (?) nice darbe girişimi bizde çoktan onarılamaz hasarlar bırakmış olabilir mi? türkiye'nin ilelebet payidar kalacağına inancımız tam mı?
27...şxh6
3 başarılı askeri müdahale, 1 post-modern darbe, 1 e-muhtıra, 1 suikast girişimi. bunlar bir 100 watergate ( ya da fazlası) eder herhalde. birliğini sağlaması çağdaş devletlere göre oldukça geç olmuş bir devlet için oldukça ağır olaylar.
28. vf4+
karşılaştığımız güçlükler, zorluklar, öldürmeyen şeyler bizi güçlendireceği yerde yavaş yavaş öldürmeye başladı.
28...şh7
geleceği isteyip geçmişi yaşarsan olacağı bu. şimdi elimizde olanlardan bizi memnun eden bir şey olmadığı için, tatmin olma ihtiyacımızı eski ile gidermeye çalışıyoruz.
29. vh4+
insanoğlu gerçeğe ihanet ederse, gerçek serap ile cezalandırır. biz kendi gerçeğimize ihanet ettik; o da bizi muhteşem yüzyıl ve diriliş: ertuğrul ile cezalandırdı.
29...şg8
geçmişimizle övünmek, gurur duymak yerine onu şimdiki zamanın yerine koyduk. doğaya karşı geldik.
30. vg4
geleceğimize de aynı haksızlığı yapmamız muhtemel. çünkü geleceğimizde de bizi çeken bir şey yok.
30...şh7
yemek seçer gibi hangi zamanı yaşayacağımızı seçiyoruz. kimimiz batı türkistan'da çin'e diz çöktürdüğümüz zamanlara gidiyor, kimimiz anadolu'nu kapısını açtığımız dönemlere.
31. vd7
"ey fransa kralı fransuva!" dediğimiz zamanlara giden de var, ulusal mücadele yıllarına bi arkadaşa bakmaya giden de.
31...kad8
oysaki mesele sadece gitmek değil, geri dönebilmektir aynı zamanda.
32. vxa7
çünkü geçmiş geçmiştir, geçtiği gün bitmiştir. gelecek ise yoktur.
32...kb8
eğer onu var etmek istiyorsak, acele etmeliyiz. ve harekete geçebileceğimiz en yakın zaman dilimi günümüzdür.
33. vc7
ama biz bugünü yarını inşa etmek yerine eskiyi yaşamak için kullanıyoruz, ibret almak yerine ona öküzün trene baktığı gibi bakıyoruz.
33...kb7
biz, geçmişi geçmişte yaşayanlardan çalıyoruz. onu hor kullanıyoruz. harcıyoruz. har vurup harman savuruyoruz. oysa her şeyin olduğu gibi geçmişin güçlerinin de bir sınırı var.
34. vg3
tüketim toplumu olarak, birçok şeyi olduğu gibi geçmişimizi de tüketiyoruz. tıpkı gelecekte şimdiyi tüketeceğimiz gibi.
34...ke4
evrenin kendi kendini tükettiği zaten bilinen bir şey, ama insanoğlu bu süreci hızlandırıyor. özellikle 20.yy'daki gelişmeler; mesela internet, bilgisayar, uzay yarışı, opec ambargosu gelişimimizi hızlandırdı.
35. kf1
ama bunlar kaçınılmaz sonun gelişini de hızlandırdı. fabrikadan çıkan her duman, öldürülen her çocuk, havaya verilen her kloroflorokarbon...
35...kbe7
dünyada yaşayan en gelişmiş canlılar olmamıza rağmen binilen dalı kesmede üstümüze yok.
36. h3
inanılacak şeylere inanmayarak, hesabını vermeyeceğimize güvenerek kesiyoruz o dalları. avamlığımız merdiven, günahlarımız testere işlevi görüyor.
36...ac6
kimilerine göre eylemlerimizin sorumluluğunu üstlenmiyoruz. gözlerimizi kapatıyoruz ve ışıklar sönüyor.
37. kf4
ışıkların sonra yeniden açıldığını savunanlar da var. onlar da tekrar kapanıp kapanmaması hakkında anlaşmazlık yaşıyorlar.
37...kxf4
ama herkes rahatlamak istiyor. evet, biz insanoğulları bu konuda fikir birliğine vardık.
38. vxf4
bu ihtiyacımızı farklı yollar ile karşılıyoruz. ışığın olduğu zamana odaklananlar ile karanlığı düşünerek kendini hazırlayanlar...
38...ke1+
tanrımıza, tanrılarımıza olan kulluğumuzu belirtmek, daha da belirtmek istiyoruz.
39. şh2
bazen anlaşma yapmaya çalışıyoruz onlarla eskiçağ'daki gibi. arkadaşlarımızı, sevdiklerimizi, çocuklarımızı sunuyoruz.
39...ke2
karşılığında ise emellerimize ulaşmak istiyoruz; ün, servet, şöhret, kadınlar, bereket, yeni kurbanlar.
40. vf3
biz kendi istediklerimizi biliyoruz. peki tanrılar gerçekte ne istiyor? saf, güzel bakire kızlar mı? şirin, tatlı çocuklar mı? altınlar mı? talan edilmiş şehirler mi?
40...ke6
kendilerinin takasta bir tür aracı şeklinde kullanılmalarından memnunlar mı?
41. vd5
seth, athena, hamon, wodanaz, hathor... onlar zaten istediğini istediği zaman alacak kudrette değiller mi?
41...kf6
ne hissediyoruz? sevgi mi? hayranlık mı? korku mu?
42. vxc4
birçok şeyi hor kullanıyoruz, evet. bunlara tanrılar da dahil mi? tanrıların gücü tükenmiyor olabilir. bu onların bize karşı daha ılımlı olmalarına yol açar mı?
42...fh6
hakkımızdaki kararın nasıl verileceği meçhul. yaşadığımız veya yaşamadığımız hayatımızda yaptıklarımızdan sorumlu tutulacağız. ışıklar açılırsa.
43. g3
ama biz sonuçta onlara itaat etmedik mi? bu kadar kolay kurtulabilirler mi? belki de etmedik. ayrıca kimse bizi onlara uymamız için zorlamadı.
43...ae7
inandıklarımız uğruna sözler verdik. yeminler ettik. ama onları aldattık.
44. vc7
dünyamızı savunma, insanların insanca yaşayabilecekleri ideal bir dünya sözü verdik. hepsi palavra.
44...kf2+
bunu kabul edebilmemiz soylu bir davranış, ama yeterli değil.
45. şg1
biz lanetliler, varoluşumuz korkunç bir lanetten ibaret.
45...ke2
karanlık durmadan içine çekiyor bizi. yaşadığımız sürece suçumuz artıyor, ızdırap çekerken kötülüğün yayılmasını sağlıyoruz.
46. d5
biz lanetliler dünyayı değiştirebilir miyiz? değiştirmeli miyiz? kendimizi, beni, seni değiştirmeli miyiz?
46...fg7
hayır. biz olduğumuz gibiyiz. kendimizden kurtulamayız. ölüyoruz. kendimizi korumalıyız. hayatımızı borçlu olduklarımıza karşı bile duraklayamayız. varoluşumuz cehennem gibi, alevlerin kapladığı alanlar, sıcak magmanın oluşturduğu denizler...
değiştirebilir miyiz?
47. d6
"krallar kralı babil kralı nabukadnezar'ı atlarla, savaş arabalarıyla, büyük bir orduyla kuzeyden sur'a getiriyorum. sur'a bağlı kıyı kentlerinde yaşayanları kılıçtan geçirecek, size karşı kuşatma duvarları, toprak rampalar yapacak, kalkanını size karşı kaldıracak. duvarlarınızda gedik açmak için kütükler yerleştirecek, silahlarıyla kulelerinizi yıkacak. sayısız atının çıkardığı toz sisi örtecek. duvarlarında gedik açılmış bir kente girer gibi kapılarınızdan girdiğinde, atlıların, tekerleklerin, savaş arabalarının gürültüsünden duvarlarınız sarsılacak. atlarının tırnakları bütün sokaklarınızı çiğneyecek. halkınız kılıçtan geçirilecek, güçlü sütunlarınız devrilecek. servetinizi alacak, mallarınızı yağmalayacaklar. duvarlarınızı yıkacak, güzel evlerinizi yerle bir edecekler. taşlarınızı, kerestenizi, toprağınızı denize atacaklar. okuduğunuz gürültülü şarkılara bir son vereceğim. lirlerinizin sesi bir daha duyulmayacak. sizi çıplak bir kayalık haline getireceğim., balıkçıların ağ gerdikleri bir yer olacaksınız. bir daha kurulmayacaksınız, çünkü ben rab söylüyorum. egemen rab böyle diyor."
- hezekiel 26, 7-14
1-0 -
şu an sanki bilinmez bir güç parmaklarını şakaklarıma bütün gücüyle bastırıyormuş gibi hissediyorum. -
sinüzitim azmış yine herhalde.
dün zaten hiç uyuyamadım. sabah kalkınca boğazımda belli belirsiz bir yankı hissetmemle paniğe kapılmam bir oldu. tabi vahşi doğayı avcılar yönettiği için bir şeyim yokmuş gibi davranmam gerekiyordu.
kahvaltı için süt ısıtırken bedenimle ilgili bir hoşnutsuzluk olduğunu hissediyordum. bizimkilere söylemedim tabi ( en azından sabah için) ve amfiye yollandım.
endokrindi ders. hoca galiba ön hipofiz bezinde gelişen patolojik olayları anlatıyordu ama dedim ya "galiba". çünkü uykusuz geçen 30 saatin üzerine hafif ateş de çıkınca konuya da odaklanamadım. dayanamadım dersin sonlarına ayrıldım amfiden.
eve girince bir baş ağrısı başladı ki... stoner doom'un bass'leri sanki kafamın iki tarafında at koşturuyor gibi... duş alıp odama çekildim ve aralıklı ölçümlerle ateşimin biraz düştüğünü görmemle günüm burada bitmiş oldu.
uzun lafın kısası çok verimsiz bir gün geçirdim. yarın bir nebze telafi etmem gerekecek. nörohipofiz zaten pas, radyoloji... o ertelendiydi gerçi.
evet. -
saat 02:53'te uyandım. -
rüyamda (uzun bi aradan sonra ilk kez rüya gördüm) fm 21'de fenerbahçe'den 6 yedim. üç vakte ne olacağım hakkında bu işlerden anlayan birisi fikir verirse sevinirim. kulzos yardım hattına yazardım ama utandım. -
burayı okuyan sevgili kulzos kullanıcısı, şu linke tıklayıp anketi doldurur ve başka platformlara ulaştırırsan çok makbule geçer.