1. hun imparatorluğunun halkı, hunlar. belki de onlar kadar avrupa halklarına korku aşılayan bir kavim olmamıştır. hunlar, avrupalıların deyimiyle ''hiçbir yerden'' ortaya çıktılar ve macar ovalarından geçerek galya'ya girdiler ve roma imparatorluğunun kuzey sınırlarına ulaşmayı başardılar. aynı zamanda diğer kolları kafkasya'yı geçti ve ermenistan'ı perişan etti. en sonunda, roma imparatorluğuna tarihindeki en ağır darbelerinden birini vuran attila'nın liderliğindeki hun komutanlarıydı.

    hunlar, orta asya'nın bozkırlarından göçebelerdi. çin'in batısında yaşayan ve sürekli baskınlarıyla düşmanları için son derece rahatsız olan hiung-nu kökeninden geldikleri çoğu tarihçi tarafından kabul edilen bir görüştür. diğer bir meşhur görüşe göre hiung-nu halkı orta asya'dan avrupa'ya göç eden halkların arasından sadece bir tanesiydi.

    roma kaynaklarında ilk kez tarihçi tacitus tarafından ms 91 yılında kayıtlara geçmişlerdir. tacitus, onlardan hazar denizi kıyısında yaşayan vahşi bir kavim olarak bahseder. zamanın diğer tarihçileri tarafından da hunlar otlattıkları hayvanlardan farkı olmayan barbarlar olarak nitelendirilmiştir. ancak, bu görüş zaman içerisinde değişti. ammianus marcellinus ve priskos onları daha iyi gözlemledi. priskos, attila'nın misafiri oldu ve hun köylerinde uzun süre yaşadı.


    hunlar, ilk olarak iç moğolistan, altay ve sibirya'yı kapsayan bölgede kendi devletlerini yarattılar. geçim kaynağı olarak sığır yetiştiriciliğine ve savaşa önem verdiler. hunlar yazıyı bilmiyordu bu yüzden o zamandan kalan sanatsal ya da edebi bir eser kalmadı. askeri konularda ise çok bilgilelerdi. düşmanlarının savaş teknolojilerini alıp onları geliştirebiliyorlardı. kuruluşundan sonra hunların bir kısmı yerinde kaldı, bir kısmı çin sınırlarına yayıldı diğer bir kısmı da bilinmeyen batı(avrupa) topraklarına doğru yol aldılar.

    doğudan batıya giden yol hemen hemen iki yüzyıl sürdü. hunların safları, yol üzerinde kendileri ile birleşen diğer göçebe kabilelerin asimilasyonu ile sürekli olarak yenilenmiştir. daha sonra doğu avrupa'ya yerleştiler, burada geniş verimli topraklar vardı ve kendilerini zorlayabilecek herhangi bir güçlü rakip yoktu.

    roma imparatorluğu, o dönemde eski güçlü halinden pek eser kalmasa da sınırlarını korumak için barbar kavimlerle (özellikle gotlarla) çarpışıyordu. romalıların gotları sınırlarından başarıyla püskürtmeleriyle kuzey karadeniz ve kafkasya'ya göç etmeye başlayan gotlar orada hunlarla karşılaştı ve iki halk çarpışmaya başladılar. 375'te got lideri germanarich'in ordusu hunların lideri balambert tarafından tamamen yenildi. bundan sonra 4. yüzyılın sonuna kadar hunlar ciddi bir direnişle karşılaşmadan roma sınırlarına kadar ilerlediler.

    o dönemde, roma imparatorluğu zaten batı ve doğu olmak üzere ikiye bölünmüştü ve aralarındaki ilişki samimi değildi. hun liderleri bu durumu kendi lehine çevirecek zeki politikalar izlediler. doğu roma ile savaşlar yaptılar ve hunların ciddi bir büyük güç olduğunu farkeden kurnaz doğu roma(bizans) diplomatları kendileriyle barış imzaladı ve rehine takası yaptılar. batı roma, hunların düşman kardeşiyle savaşmasından memnun bir şekilde onlarla dostça ilişkiler kuruyordu. hun liderleri çocuklarını eğitim alması için roma'ya gönderdiler. batı roma için bu büyük bir fırsattı. o çocukları barbardan uygar hale getirmek için en iyi öğretmenleri tutacak, sarayda lüks hayat sağlayacak ve bu savaşçı kavmi sonsuza dek roma'ya bağlayacaktı.


    öğrencilerin arasında en göze çarpanlardan biri attila idi. zeki ve özenli bir öğrenci olan attila, savaşın tüm özelliklerini roma'da öğrendi ve romalıların zayıflıklarını kendince tespit etti. eve dönme zamanı geldiğinde düşmanını nereden vuracağını çok iyi biliyordu.

    hun lideri rua'nın ölümüden sonra (434), attila ve bled kardeşler hunların başına geçti. attila hunların başına geçtiğinde olgun ve deneyimli bir komutandı. attila için doğu roma'nın sınırları daha kolay bir avdı ve tam ölçekli bir saldırı başlattı. 441 yazında attila ve bled, sınır bölgelerini geçti ve zengin alışveriş merkezleri olan ilirya'yı yağmaladı. 445 yılında kardeşinin ölümünden sonra tam hükümdar oldu. (kardeşini kendisinin öldürdüğüne dair suçlamalar vardır ancak kanıtı yoktur.) bu süre zarfında doğu roma ile savaşmaya ve yağmalamaya devam etti ve konstantinopolis'in tam 20 mil gerisinde durdu. attila'nın doğu roma ile savaşı 447 yılında sona erdi. doğu roma, kendisine büyük bir haraç ödemeyi kabul etti. şehri almaya çalışmadı onun için yüklü miktarda tazminat ve bizans imparatorunun aşağılanması yeterliydi.

    daha sonra, aşağı macaristan üzerinden günümüz fransa topraklarına, alman toprakları üzerinden de günümüz rusya topraklarına akınlar yaptı.

    attila yeterince güçlü hissetmek için gözünü batı roma topraklarına çevirdi. ilk başta roma ile pazarlık yapmaya çalıştı, sadakati karşılığında, prenses honoria ile ilişkisini öne sürerek çeyiz olarak imparatorluğun yarısını talep etti. sürpriz olmayan şekilde taraflar anlaşamadı ve 451'de savaşmaya başladılar. katolon savaşı olarak adlandırılan bu savaşta hunlar müttefikleri gepidler ve diğer alman kabileleri ile birlikte savaştılar, romalıların yanında ise hunlardan çok çeken vizigotlar bulunuyordu. bu savaşta attila, eski arkadaşı ve akıl hocası (mentoru) flavius aetius tarafından karşılandı. bu çok şiddetli savaş iki taraf için de kesin bir galibiyetle sonuçlanmadı. iki general, neredeyse tüm savaşçılarını kaybetti ve kendi başlarına kaldı.

    ancak, aetius'un çabaları hun ilerleyişini durdurmaya yetmedi. takviye yapan hun orduları sırayla; altinum ,padova, vicenza, verona, brixia ve bergamo düştü ve attila roma önlerine kadar geldi. milano ise savaşmadan attila'ya bağlılığını bildirdi. 452 yılında, roma surları önünde attila'yı papa i. leo karşıladı. batı romalılar, hunlar'ın çekilmeleri karşılığında onlara yıllık vergi ödemeyi kabul etti. attila'nın italya seferinin aslında en büyük sonucu batı roma imparatorluğu'nun çökmesine (476) sebep olacak olayların başlamasına ve roma'da artık din adamlarının güç kazandığı yeni bir dönemin, ortaçağ boyunca gücü sürecek teokrasinin(papalığın) iktidarı ele almasına zemin hazırlamasıydı.

    attila ise bir yıl sonra kim tarafından yapıldığı bilinmeyen komplo sonucu öldürüldü. (zehirlenme, hançerlenme, burun kanamasına yakalanıp kendi kanında boğulma iddialardan bazılarıdır.) attila'nın mezarının yeri de günümüzde bilinmemektedir.

    attila'nın ölümünden sonra oğulları devlete hükmetmeye başladı. ancak, babasının ne zekasına ne de öfkesine sahip olan varisler yavaş yavaş parçalanmaya başlayan devletin kontrolünü hızla kaybettiler. aynı yıllarda, batı roma imparatorluğu da yıkıldı ve vandallar tarafından yağmalandı.



    #172191 chernobog | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    2millet 
  2. harflerini, japonların ve yazıları gibi, çince karakterlerin bozulmuş halinden üretmiş olan halk.

    qph.fs.quoracdn.net/...

    bu arada x'e benzeyen karakter aslında beş sayısı ve evet eski çince'de de x olarak yazılıyor. sayılar doğrudan çince'den alınmış.

    göktürk rünleri de çince kökenli çıkarsa hiç şaşırmam şu dakikadan sonra.
    #281747 bachophile | 2 yıl önce (  2 yıl önce)
    0millet