1. patrick süskind'in daha sonra filmi de çekilen romanı. hiç bir türlü vücut kokusu olmayan, buna karşılık kokulara karşı son derece hassas bir karakterin önce parfüm işine girmesi, sonrasında insanları öldürerek çaldığı vücut kokularını parfüm olarak kullanması ile ilerleyen bir konusu var. filmi kötü. kitabı tavsiye ederim. hatta ben bunu seyrettim diye okumazlık etmeyin derim.
    #10514 laedri | 8 yıl önce
    0roman 
  2. Lisede yılbaşı çekilişiyle bu kitap hediye gelmişti.
    Kahramanın balık pazarında doğumunun anlatıldığı satırlarda midem bulanarak çürümüş kokuyu duymuştum sanki.

    Kitap çok etkileyici. Dili güçlü.. o kokuyu merak ediyor insan, nasıl bir şey acaba? Peki ya hiç kokumuz olmasaydı?

    Filmini pek sevmedim. Filmlerde hep bir şey eksik kalıyor.
    #231467 nymph | 4 yıl önce
    0roman 
  3. Sol frame'de 'ı gördüğüm gibi hatırladığım yapıt. zamanında birbirinden uzak tarihlerde ve koşullarda okuduğum bu iki ayrı dilin (hisli ve nükteli) ve türün romanını birbiriyle ilişkilendirmekten kendimi alıkoyamamıştım.

    Karakterlerin İkisinin de doğumu meşru şartlarda değil, ikisinin de yaşama tarzı (yaşamı idame ettirme bileşenleri) olağanlıktan uzak. İkisi de duygusal motivasyon eksikliği çekiyor, ikisi de arzu nesnesini arıyor. İkisi için de kendisi dışında kalanlar yabancı, tanımlanamaz ve öngörülemez varlıklar.

    Başta karakterlerin her ikisi de ya da diyebileceğimiz bir türcülük garabetinin tesiri altında stigmasından muzdarip haldedir. Bedenleri farklılaşsa da beden algıları benzer olup toplum tarafından ötekileştirilen, korkulan, kaçınılan, yok sayılan, domine edilmek ya da belirli bir sınırda tutulmak istenen canlılardır. Biçimsel olarak canlı ifadesini kullansam da manasıyla tiksinilen ve cansız bir nesneyi kastediyorum. Frankenstein'ın canavarı ve grenouille gayeleri değişse de toplumdan kabul görmek için aynı stratejileri kullanırlar: yardımseverlik ve hatta köle olma, onların dilini kavramsal düzeyde konuşabilme, gerektiği kadar kinik hayat sürme, duygusal reaksiyonlarından sakınma, resmi onay talep etme, kendi arzularını dizginleme ya da gizleme ve benzeri.

    İlerledikçe İlkinde toplumsal dışlanmayı ikincisinde toplumsal idealleştirmeyi izleriz. Sosyolojik açıdan zaten ilki ikincisi öyküsü anlatır. Hikayelerin giditaş yönü bu sebeple aksi istikametlerdedir. İlkinde Adı olmayanın dünyaya gelişi ilerleme açısından devrimsel ve bilimsel temelli olup beşerin en büyük arzusuna yanıttır. kendisinin gözlerini açması, ruh kazanması insanı tanrı mertebesine yükseltecektir. Haliyle varlığı ilk önce kutsaldır. Ancak öykü ilahi olan bu varlığı yani frank'in tasarımının nasıl günah keçisi ilan edildiğini gösterir bize. İlahtan şeytana dönüşüm tamamlanır adeta. İkincisinde ise mucizevi bir şekilde hayatta kalan önce bilindik bir insan formunda olan, fakat kısa süre içerisinde herkesin korkup kaçtığı bir sıradışı bir canavara dönüşen varlığın beklenmedik bir şekilde insanların aklını başından alan kutsala evrilmesi yaşanır. Bu kez metamorfoz şeytani olandan yüceleşmeye doğrudur.

    Genel çerçevede ise her iki roman da , , , , gibi yekunu olan toplumsal eleştiride birleşir. Girdiye asıl bunları anlatmak için başlamıştım. O da başka sefere.

    #257643 ruz | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0roman 
  4. Patrick Süskind tarafından yazılan roman. Aynı zamanda da Tom Tykwer ın yönetmenliğini yaptığı Amerikan yapımı bir filmdir.

    İlk kitabını sonra filmini izlemiştim. İlk kez bir film, hayal gücümün gerisinde kalıp hayal kırıklığına uğratmadı.
    #292351 kaskfirlatankiz | 4 ay önce
    0roman