1. Bile bile kötülük yapanların ezici çoğunluğu yavşak yavşak sırtıp, bunu onay kabul edecek va bir dahaki kötülüklerine Daha Da sağlıksız bir özgüvenle, Daha da bencil bir cesaretle girişeceklerdir.

    Kötülüğü desteklemek kötülüktür.

    #171027 son kurtadam | 5 yıl önce
    3davranış 
  2. aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık durumu.

    bunu yapsan, kötülük yapan kendinde daha bi güç bulup "aha bak kötülük yaptım ama iyilik buldum, aynen böyle devam." diyebilir.
    yapmasan, kötülük yapan "bak işte ne kadar haklıymışım, o da bana aynı şekilde davrandı, hak etmiş benim yaptığım kötülüğü" diyebilir.

    bilemiyorum altan

    sizin karakterinizle ilgili bir durum. bazen kötülüğe iyilikle karşılık verme olgunluğuna erişemiyoruz. bi de her vakayı ayrı ayrı değerlendirmek lazım herhalde. bazı durumlar iyilikle karşılık vermeyi gerektirirken, bazı durumlarda aynı şey geçerli olmayabilir.

    kayıtsız kalmak da bir seçenek. bazen hiç yokmuş, hiç olmamış gibi davranmak en iyi sonucu verir. onca uğraş, çabala, kötülük et; karşındaki iplemesin.. çok sinir bozucu değil mi? bırak kendi kendine debelensin dursun. sen kimsin köpek
    #171029 morgase | 5 yıl önce
    0davranış 
  3. böyle bir ödüllendirme sistemi toplumu pek de iyi yerlere götürmez. kendi hayatımda bana yapılan kötülüğü iplemem çoğu zaman. iyilikle karşılık vermem, hatta hiç karşılık vermem. ama başka birine yapılan bir kötülüğe tanık olduğumda yazarım bir kenara. bunu yapan çok yakınım bile olsa görmezden gelmem. yakınlık derecesini düşürürüm.
    #171030 laedri | 5 yıl önce
    0davranış 
  4. büyük bir çoğunluk tarafından mallık olarak düşünülür. yapabilen kişi eğer zihinsel açıdan belirli bir seviyenin üzerinde değilse, bir süre sonra o da kendi yaptığını mallık olarak görecektir. istisnalar kaideyi bozmaz. eğer ortada ilahi adalet diye bir şey varsa bunu yapabilen muhtemelen büyük bir takdirle karşılanacak olabilir. ama olmayadabilir. emin değilim. ilahi bir güç var ise o da bunu "mallık" olarak görebilir.

    kendini ya da başkalarını korumayı gerektiren bir hadise değilse umursamamak belki daha yerinde bir karşılık olabilir.

    yani ne bileyim, sevdiğiniz insan sizi aldatıyor diyelim. arabada sevişirken üşümesin diye otel parasını mı ödeyeceksiniz? fantastik tabi benim örnek ama mesaj yerine ulaşmış olabilir.

    pek benlik hadise değil.
    #171035 larden loughness | 5 yıl önce
    2davranış 
  5. uzun süre boyunca tam tersi yapıldıysa, artık "kanıksanmış kin" olmuş ve kökleri dahi unutulmuş kötülüğü iyiliğe çevirmek atomu parçalamaktan daha zor olacağı için birçok eski kafalı insan için yapılması mümkün olmayan eylem.

    kötülüğe de, iyiliğe de anlık olarak bakabiliyorsanız, halen içi temiz insanlardan birisiniz demektir (ki bu ortadoğu coğrafyasında neslinizin tükendiğini düşünenlerin sayısı, sizin var olduğunu sandığınız içi temizlerden -nereden bakarsaız bakın- birkaç yüz bin kat daha fazladır). bahsedilen kötülük de, iyilik de uzun sürelere yayıldığı zaman, neden belirli davranış kalıplarına karşı kötücül, neden bazı insanlara karşı iyiliksever bir tutum takındığınızı mantığınıza oturtamıyorsunuz. girdinin başında da yazdığım gibi, kanıksamış olduğunuz bu tutum kötücülse kinci, iyiliğe dönükse saf ve nahif biri olarak nitelendirilmeye başlanıyorsunuz. bu yakıştırmaları siz kendinize de bi' güzel yapıştırıyorsunuz. kanıksama kemikleşmeye, kemikleşmişlik de karaktere tutkalla bağlı özelliklere dönüşüyor.

    "sen ekmek at" ya da "sen diğer yanağını çevir" mantığını hayatında nadiren uygulamış ve uygulamamaya karşı köklerinin nerelere kadar gittiğinden bile haberi olmayan karakter özellikleri geliştirmiş biri olarak, 10 yıl önce bağımı bir anda kopardığım, şimdilerde nedenini bile hatırlamadığım; söz konusu geçmişte, yaptığımın ne kadar doğru ve "yetmez ama evet" dozunda olduğu hissini halen kalbimde içim acıya acıya hissettiğim dostlarım, sevgililerim, akrabalarım, deplase tribündaşlarım oldu. hiçbiriyle tekrar iletişim kurmaya çalışmadım, böyle bir iletişimin sıcaklığını bir kısacık an bile hissetmedim. ister buna "için buz gibi olmuş senin lake" de, ister "insanlığını, merhametini, vicdanını kaybetmişsin sen" de okur; fark etmez. muhatabıyla empati yapmayan insana tahammülünü 20'li yaşlarında öldürüp toprağa kendi elleriyle gömen birine, hiçbir zaman soğumayan kini, tertemiz bir sayfa açmanın tek kelimelik karşılığı olan affetmeyi, genç kuşağın sıklıkla duyar kasmak olarak adlandırmaktan yorulmadığı vicdanlı olmayı anlatamazsın.

    fazlasıyla öznel bir eylem bu. kişinin kendi hayat tecrübelerinden o kadar besleniyor ki; bu tecrübeler bir yerden sonra, olmayan bir üst seviyeye geçmek için önemini yitirdikten sonra, mantığını yıllarca sürdürmüş bir bireyin aydınlanma yaşayıp "al, bu da derisini yüzmen için uzattığım diğer yanağım" demesini sağlayabilecek kadar etkili olamıyor. "böyle gelmiş, böyle gider" yaşlarına vardığını düşünen insanların çevremde olanlarında gözlemlediğim ortak nokta, kinle örülmüş, vicdansızlığa baka baka kararmış devasa duvarlar. bunları aşıp da karşıt argüman fırlatabilmek için hiçbir şey yapılabileceğini sanmıyorum. bu insanlardan biri olduğumu da biliyorum.

    ben kafamda bunu yıllar önce "nesli tükenmeye mahkum insan davranışı" olarak kodladım. bu saatten sonra ne kodu kırabilirim ne kendimi değiştirebilirim ne de derisi henüz yüzülmemiş yanağımı feda edebilirim. nesli tükenenlere anlık olarak üzülür, bildiğimi okurum.
    #171061 lake of the hell | 5 yıl önce
    0davranış 
  6. davut'un, saul'a karşı yaptığı davranış:

    Saul Filistliler'i kovalamaktan dönünce, Davut'un Eyn-Gedi Çölü'nde olduğu haberini aldı.

    Saul da Davut'la adamlarını Yaban Keçisi Kayalığı dolaylarında arayıp bulmak için, bütün İsrail'den üç bin seçme asker alıp yola çıktı.

    Yolda koyun ağıllarına rastladı. Yakında bir de mağara vardı. Saul ihtiyacını gidermek için mağaraya girdi. Davut'la adamları mağaranın en iç bölümünde kalıyorlardı.

    Adamları, Davut'a, "İşte RAB'bin sana, 'Dilediğini yapabilmen için düşmanını eline teslim edeceğim' dediği gün bugündür" dediler. Davut kalkıp Saul'un cüppesinin eteğinden gizlice bir parça kesti.

    ama sonradan Saul'un eteğinden bir parça kestiği için kendini suçlu buldu.

    Adamlarına, "Efendime, RAB'bin meshettiği kişiye karşı böyle bir şey yapmaktan, el kaldırmaktan RAB beni uzak tutsun" dedi, "Çünkü o RAB'bin Seçilmişi'dir."

    Davut bu sözlerle adamlarını engelledi ve Saul'a saldırmalarına izin vermedi. Saul mağaradan çıkıp yoluna koyuldu.

    O zaman Davut da mağaradan çıktı. Saul'a, "Efendim, Kral!" diye seslendi. Saul arkasına bakınca, Davut eğilip yüzüstü yere kapandı.

    "'Davut sana kötülük yapmak istiyor' diyenlerin sözlerini neden önemsiyorsun?" dedi,

    "Bugün RAB'bin mağarada seni elime nasıl teslim ettiğini gözünle görüyorsun. Bazıları seni öldürmemi istedi. Ama ben seni esirgeyip, 'Efendime el kaldırmayacağım, çünkü o RAB'bin meshettiği kişidir' dedim.

    Ey baba, cüppenin eteğinden kesilmiş, elimdeki şu parçaya bak; evet, bak! Cüppenden bir parça kestim, ama seni öldürmedim. Bundan ötürü içimde kötülük ve başkaldırma düşüncesi olmadığını iyice bilesin. Sana kötülük yapmadığım halde sen beni öldürmeye çalışıyorsun.

    RAB aramızda yargıç olsun ve benim öcümü senden O alsın. Ama ben elimi sana karşı kaldırmayacağım.

    Eskilerin şu, 'Kötülük kötü kişilerden gelir' deyişi uyarınca elim sana karşı kalkmayacaktır.

    İsrail Kralı kime karşı çıkmış? Sen kimi kovalıyorsun? Ölü bir köpek mi? Bir pire mi?

    RAB yargıç olsun ve hangimizin haklı olduğuna O karar versin. RAB davama baksın ve beni savunup senin elinden kurtarsın."

    Davut söylediklerini bitirince, Saul, "Davut oğlum, bu senin sesin mi?" diye sordu ve hıçkırarak ağlamaya başladı.

    Sonra, "Sen benden daha doğru bir adamsın" dedi, "Sana kötülük yaptığım halde sen bana iyilikle karşılık verdin.

    Bugün bana iyi davrandığını kanıtladın: RAB beni eline teslim ettiği halde beni öldürmedin.

    Düşmanını yakalayan biri onu güvenlik içinde salıverir mi? Bugün bana yaptığın iyiliğe karşılık RAB de seni iyilikle ödüllendirsin.

    Şimdi anladım ki, sen gerçekten kral olacaksın ve İsrail Krallığı senin egemenliğin altında sürecek.

    Benden sonra soyumu ortadan kaldırmayacağına, babamın ailesinden adımı silmeyeceğine dair RAB'bin önünde ant iç."

    Davut Saul'un istediği gibi ant içti. Sonra Saul evine döndü. Davut'la adamları da sığınağa gittiler.
    #174006 jean baptiste de la rose et la croix | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0davranış