1964 yılında filistinin kurtuluşu için mücadele etmek amacıyla kurulan bir örgüttür. Arap-israil savaşlarının ardından israil’e boyun eğdiremeyeceğini anlayan arap ülkelerinin strateji değiştirerek mısır devlet başkanı cemal abdul nasır tarafından tüm direnişçilerin tek bir çatı altında toplaması gayreti sonucu fkö oluşmuştur. başta, arap devletlerinin dış politikasına endeksli olarak yürüttükleri faaliyetlere ve menfaatlere yönelik yaptıkları eylemlerden kaynaklı Filistinliler tarafından pek de rağbet görmemiştir. Zamanla birçok arap ülkesi tarafından yapılan desteklerle tam bir devlet geleneğine kavuşan örgüt birleşmiş milletler toplantılarına ve abd’in 1990’larda İsrail ve fkö arasında arabuluculuk görevini üstlenerek iki tarafı buluşturup anlaşmalarını sağlaması ise fkö’nün dünya nazarında resmen tanınmasına ve filistin’in tek resmi temsilcisi olmasına yol açmıştır.
Örgütün ilk lideri ahmed şükayri olup kısa süre sonra mısır destekli yaser Arafat yanlıları örgüt içerisinde çoğunluğa kavuşunca 1969’da on yıllar sürecek başkanlığa Arafat geçmiştir. Uzun süren silahlı mücadelenin ardında 1988’de devlet kurduğunu açıklayan örgüt, günümüzde bir meclise sahip olup demokratik yollarla süreci yürütmeye çalışmaktadır. Süreçte seçimle iş başına gelen mahmut abbas, filistin’in başkanlığını yürütmektedir.
Milletten ümmete geçmiş filistin halkının son Kurtuluş çaresi olan fakat değerini bilemeyip kendi elleriyle boğduğu örgüttür.
İşgal edilmemimiş fakat inatla millet değil de ümmet olduğu vurgulanan bir ülke daha var eğer onlarda millet yerine ümmeti seçerse sonları pek uzak değildir.
1967 altı gün savaşları ve özellikle 1973 yom kippur savaşının ardından filistin davasının savunuculuğunda öne çıkan örgüttür.
nitekim bu savaşların ardından Arap devletlerinin değil Filistini kurtarmak kendi topraklarını İsrail'e karşı savunmaktan bile aciz oldukları ortaya çıkmıştır.
zaten bir süre sonra en büyük Arap ülkesi olan mısır 1978'de camp David süreciyle İsrail ile anlaşma yoluna girmiş onu 90'lı yıllarda Ürdün izlemiştir. (birleşik arap Emirlikleri ve bahreyn'in israil ile son dönemde imzaladığı anlaşmalar bu sürecin son halkasıdır.)
Filistini çevreleyen bu Arap devletlerinin başarısızlığı karşısında yerel Filistin halkı doğrudan doğruya kendi kaderini eline alarak mücadeleye başlamıştır. işte Filistin kurtuluş örgütünü görünür kılan da bu süreçtir.
çekirdeğini arafat'ın liderliğindeki el fetih grubunun oluşturduğu bu Örgüt Filistin davasının ateşli savunuculuğunu yapsa da ne yazık ki İsrail'e karşı somut bir başarı kazanamamıştır. bunu kabul etmek gerekir.
bir süre sonra hamas gibi İslamcı grupların ortaya çıkması üzerine (bu grupların oluşumunda cia ve mossad etkisine değinen yorumlar vardır) örgütün etkinliği büsbütün azalmış, özellikle arafat'ın ölümünden sonra neredeyse silinmiştir.
ben şahsen İsrail'in zorbalıkla, gaspla ve terörle kurulan bir devlet olarak meşruiyetini kabul etmekte zorlanıyorum. buna rağmen Filistin kurtuluş örgütüne de hiç bir sempati besleyemiyorum. bunun nedeni örgütün zaman zaman terör yöntemlerine başvurması.
Filistini kurtarmayacağı, uluslararası misillemeyi ve kızgınlığı beraberinde getireceği özetle davaya zarar vereceği çok açık olan bu tarz terör eylemleri masum insanların da ölümüne sebep olmuştur.
diğer yandan, teröre başvurma kıstasına göre Filistin kurtuluş örgütü'nü hamas'la bir tutmak en azından son dönemde meşru yolları benimseyen arafat'a haksızlık olur.