1. Klasik Liberalizm kısaca kişisel özgürlüklerin ön planda olması gerektiğini, ekonominin özgür olması gerektiğini (serbest piyasa ekonomisi) ve devletin temel hizmetler dışında bir işlevinin olmaması gerektiğini savunan fikir akımıdır. ve bu akımın önemli isimlerindendir.

    1950'lere kadar liberalizm adı altında anılmıştır fakat sonradan bugünkü Amerikan Liberalizminden ayrı düşmüştür. Bugünkü Amerikan Liberalizmi özgürlüklerin aksine hem ekonomik hem de sosyal olarak kısıtlayıcı, büyük ve kapsayıcı bir devlet istemektedir yani bildiğimiz ismiyle sosyalist bir düşüncedir. Bu nedenle ismi Liberalizmden Klasik Liberalizme evrilmiştir.

    Kişisel görüşüm, Amerika'yı Amerika yapan akımdır. İnsanlara tonla fırsat sunan, iyinin, zekinin, sorumluluk sahiplerinin ve çalışkanların hak ettiklerini almasını sağlayan adil bir sistemdir. Toksik siyaseti, toplumsal ayrışmayı, yüksek vergileri ve fakirliğin en sıkı düşmanıdır Klasik Liberalizm. Özgür bireyler, güçlü ekonomi ve sınırsız fırsat bence iyi bir ülkeyi iyi yapanlar bunlardır.
    #166246 glec | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0düşünce akımı, siyaset terimi 
  2. Liberalizmi diğer ideolojilerden ayıran temel nokta; bireylerin özgürlüğünü en önde tutmasıdır. Devletin sadece belirli noktalarla sınırlı kalmasının gerektiğini de öne sürerek bireylerin özgür bir biçimde mülkiyet edinmesini ve toprak sahiplerinin çalıştırdıkları bireylerin köle düzeninden kurtulmasını sağlamıştır.

    Liberal kelimesi; Fransızcada boş, serbest anlamına gelen “Liber” kelimesinden türetilmiştir. Liberalizm; kısaca bireylerin özgürlüklerini ön planda tutmaya çalışmış ve bunu savunan bir öğreti olarak ortaya çıkmıştır. Zamanla “eşitlik” kavramını da içine katarak; bireylerin eşitliğini de savunduğu bir öğretiye dönüşerek kapsamını artırmıştır.

    Liberalizm ilk olarak John Locke eserlerinde gün yüzüne çıkmıştır. John Locke, liberalizmi “siyasi liberalizm” olarak ortaya koymuştur. 19.yy’dan sonra Adam Smith ile başlayan düşünürler ise liberalizmi “ekonomik liberalizm” kimliğine büründürmüşlerdir. Bu bahsedilen dönem: Klasik Liberalizmdir.

    Klasik Liberalizm döneminde; devlet müdahalelerini sadece güvenlik, hukuk önünde adalet, uluslararası güvenlik boyutlarında sınırlı kalması gerektiği savunulmuştur. Açıklamak gerekirse; “serbest piyasa ekonomisi” amaçlanmış ve “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” ilkesi baz alınarak devlet müdahalelerini kısıtlayan bir görüş benimsenmeye çalışılmıştır. Bu görüş ile birlikte mülkiyetin sınırlama olmaksızın el değiştirmesi, serbest piyasa ekonomisini, sözleşme özgürlüğünü, devletin ekonomiye müdahale etmemesini, üretimi engelleyen her türlü engelin kaldırılmasını, mal ve hizmetlerin serbestçe el değiştirmesi amaçlanmıştır.

    Bu gelişmeler karşısında birey ilk defa; özgür bir birey çerçevesi içinde tanımlandı. Bu sayede köle düzeni içinde çalışan insanların özgürleşebildiği ve kendileri için çalışmaya başladıkları görüldü. Bu da sosyal politikanın temellerinin atılmasına zemin oluşturdu.

    Klasik Liberalizm ile birlikte hukuk önünde bireylerin eşit olması da ortaya çıkan kavramlardan biridir. Bu kavram; ileride bireyin kanun önünde eşitliği ilkesi ile birlikte ekonomik ve ticari anlaşmazlıkların çözümünün yolunun devlette görülmesi yani; hukuk ile çözülmesine olanak sağlamıştır.

    Uzun zamanda görülmüştür ki; liberalizm kapitalizme dönüşmeye başlamıştır. Özellikle Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ve 1929 Dünya Ekonomik Buhranı ile birlikte serbest piyasa ekonomisi anlayışının tam rekabet piyasasını oluşturmadığı görülmüştür. Piyasada tekelleşmeler görülmüş ve sonucunda devlet mekanizmasının önlemler alması kaçınılmaz olmuştur. Ayrıca kısa ve uzun dönem ekonomik krizlerde devletin önlemler almasına da ortam hazırlamıştır. Bunların sonucu olarak da fiyat mekanizmasını dengeleyebilmek adına devlet müdahaleleri uygulanmıştır.

    Devletin müdahaleleri; şirketlerin vergi borçlarının ertelenmesi, taksitlendirilmesi veya silinmesi bizzat liberalizme aykırı olmasına karşın sermaye sahipleri tarafından istenilmiştir.

    Giderek yoksullaşan işçi kesimi ile sermaye sahipleri arasında çatışma başlaması “sosyal devlet” anlayışının artmasına sebep olmuştur. Dolayısı ile devlet, sosyal yardımlar yapmaya başlamıştır.

    Liberalizm bazı konularda çıkmaza girmiş ve işlevsellik bakımından yetersiz kalmıştır. Özellikle serbest piyasa ekonomisinde işsizliğin zamanla azalacak bir şey olduğu ve toplumsal refahın devlet müdahalesi olmadan zamanla oluşacağını önermesi bakımından yanılmıştır. Buna rağmen ilk defa bireyin özgürlüğünden bahsetmiş, basın ve din özgürlüğüne önem vermiş, hukuk önünde eşitliği vurgulamış ve en önemlisi sosyal güvenlik sisteminin ortaya çıkmasına istemeden sebep olmuştur.
    #271430 rekoba | 3 yıl önce (  3 yıl önce)
    0düşünce akımı