-
1209(?)-1271(?) asıl isminin muhammed ya da sadece Bektaş olduğu üzerine rivayetler mevcuttur. Günümüz alevi-bektaşi yaşam tarzının fikir babasıdır. Hacı Bektaş’ın Küçük yaşlarda ailesini kaybetmesi üzerine akrabaları tarafından büyütülmüştür. Bektaş 3-4 yaşlarındayken horasan bölgesinin moğollar tarafından istila edilmesi sonucu biraz batıya, ismailiye tarikatının merkezi olan alamut kalesine sığınmışlardır. Kalenin komutanı şemsettin tebrizi tarafından da korumasına alınınca son derece zengin bir kütüphaneye sahip olan alamut kalesinin tüm kapıları kendine açılmış ve bunun yanında iyi bir eğitim alarak bölgedeki tüm dilleri konuşmaya vakıf olmuştur. Bu muvaffakiyet kendine has bir düşünüş ve inanış tarzı oluşmasının yolunu açmıştır.
Moğollar tarafından alamut kalesinin ele geçirilmesi ve alamut kütüphanesinin yakılması sonucu hacı bektaş’ın 15 yıllı bulan bu kültürlenme süreci tamamlanmış, daha da batıya yani anadoluya göç etmesinin zamanı gelmişti. tüm bölgenin inançlarını özümseyen hacı Bektaş, içinde büyüdüğü ve yetiştiği ismailiye tarikatını kendince yorumlamaya başlayıp aldığı eğitimle harmanlaması sonucu yaşamın merkezine insanı koyarak dış sınırlamalardan azade bir batınilik anlayışı geliştirmiştir.
Hacı bektaş’ın oluşturduğu evrensel dil tüm insanları kucaklaması, değer vermesi kısa zaman içinde bu felsefenin yayılmasına vesile olmuştur. Bir iki örnek vermek gerekirse Hayatının merkezine insanı koyması, etkilerini günümüzde bile gördüğümüz kadın erkek eşitliğinin bir sonucu olarak bir arada ibadet edilmesine olanak tanıyan ortamı oluşturmasını sağlamıştır. dinlerin emredici ve korkutucu dilini reddedip içe sevgiyi aşılayan bir dil kullanmıştır. Tüm inançların da güzel taraflarını kendi felsefesine ekleyerek bir tarz oluşturmuştur. Bir örnek daha verelim; Halka oluşturulup saz eşliğinde ibadet edilmesi zerdüştlükten gelen bir gelenek olduğu dikkatlerden kaçmamaktadır, zira Zerdüşt peygamber tebliğini bu yolla yapmıştır.
13. Yüzyıl itibariyle Hacı Bektaş veli’nin izinden giden bir felsefeye sahip insanlar böylelikle onun sayesinde günümüzde alevi denen yaşam biçiminin temellerini de atmış oldular. Hacı bektaş’ın izinden gidenlerin, eş zamanlı birçok ulustan insanın bu yola girmesi, farklı inançtan insanların inançlarını bırakıp bu inancı benimsemesi, islamiyete rağmen gerçekleşmiş bir durumdur. Sonuçta islamiyetin o dönemler fetih yoluyla yayıldığını düşündüğümüzde ve islamiyetin Müslüman olsun, olmasın insanları tehlikelere karşı koruma vaadine rağmen bu inancı benimseyen insanların zulme uğrayacağını bile bile bu yola baş koymaları bambaşka bir felsefe olduğunun apaçık delilidir.
Sonsuz bir merhamet ve insanı merkeze alan bir anlayışın ürünü olan Bektaşiliği anlamak için makalat adlı eseri felsefesinin temelini görmek ve anlamaya çalışmak açısından önemlidir.
-
Horasan doğumlu türk sufi, inançsal önder. Temelinde her şeyin görünen yüzünün ardında gizli bir özün ve gerçeğin bulunduğu esasına dayanan batınilik öğretisini benimsemiştir.
Bazı kaynaklarda Ahmet Yesevi tarafından yetiştirilerek Anadolu’ya gönderildiği şeklinde ifadeler yer alır. Ancak Yesevi 1090-1100 yılları arasında yaşamış Hacı Bektaş Veli ise 1200’lü yıllarda dünyaya gelmiş. Nakşibendi şeyhi olan Yesevi’nin öğretileri sünni-islam kültürüne dayanır. yaydığı bektaşilik düşünce yapısı ile ilgisi yoktur.
Hacı Bektaş Veli, Moğolların Alamut Kalesi’ni de işgal etmesinin ardından diğer dervişlerle birlikte anadolu’ya göç etmiştir. Anadolu’da Nevşehir’in Sulucakarahöyük ilçesine yerleşir ve hümanist düşüncesini yaymaya başlar.
Türkçe’ye çok önem verdiği bilinir. Arap kültürünü öne çıkaran Selçuklular’a rağmen kitaplarını türkçe olarak yazmıştır.
İnsan ahlakının önemli olduğu, alınan abdestle sadece insanın teninin temizlenebileceği, asıl temizliğe ise insanın içindeki kötülüğü yenerek ulaşabileceği gibi düşünce yapısına sahip bektaşilik öğretisini geliştirmiştir. Bektaşiliğin ilkesi meşhur “eline, beline, diline hakim ol”dur. Bir diğeri ise “Elinden geldiğince herkese iyilik yap”tır. Hatta makalat ’ta “Amma benim üç eyi dostum vardır. ben ölünce biri evde kalır, biri yolda kalır ve biri de benimle gider. Evde kalan maldır, yolda kalan akrabalarımdır, benimle gelen ise iyiliğimdir” ifadeleri de yer alır.
Felsefi düşünce yapısının dışında islami anlayışı da şu şekildedir:
1-Türkçe’yi ibadet dili olarak kullanmış,
2-Sünneti ve şeriatı kaldırmış, herkese şeriatsız bir yaşam sunmuş,
3-zorunlu ibadet ve cinsiyet ayrımını kaldırmış,
4- bilinen ibadetler yerine, eski Türk Şamanizminden, Zerdüşt dininden ve diğer halkların toplumsal/dinsel pratiklerinden esinlenerek geliştirdiği cemi koymuştur.
Hacı bektaş veli’nin anadolu’da yaydığı felsefe yeniçeri ocağının kurulmasına da ilham olmuştur. Bir diğer ilave bilgi; Abdal Musa da amcasının torunudur.
bu girdi @iskiski'nin meydan okuması üzerine yazılmıştır. -
"Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir." Gibi bir kelâm etmiş şahıs. Teoloji ve felsefe ile uğraşmıştır. -
(bkz: eline beline diline sahip ol) -
Kendisi saygın bir islam filozofu ve bektaşilik öğretisinin kurucusudur. Türbesi Nevşehirdedir.
Kendisini sıkı bir disiplinden geçirmiştir ve hatta şöyle bir sözü vardır "bir kuyuya bir damla şarap damlasa o kuyudan su çekilse toprak sulansa o topraktan ot bitse o ottan koyun yese o koyun kuzulasa o kuzu bizim dergahımıza girmez." Bu söz kendisini haramdan ne derece sakındığını göstermektedir.
Mevlanayla aynı dönemde yaşadığı söylenmektedir. hatta çok sevdiğim de bir kıssası vardır.
(not: kıssasını internetten alıntıladım kendim yazmadım)
-- spoiler --
"Bir adamcağız kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından
pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş Veli'nin dergahına kurban
olarak bağışlamak ister. O zamanlar dergâhlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu.
Durumu Hacı Bektaş Veli ye anlatır ve Hacı Bektaş Veli helal değildir diye bu kurbanı geri çevirir.
Bunun üzerine adam mevlevi dergahına gider ve aynı durumu Mevlana'ya anlatır. Mevlana ise bu
hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaş Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş
olduğunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar.
Mevlana şöyle der:
– Biz bir karga isek Hacı Bektaş Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu
hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.
Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş dergahına gider ve Hacı Bektaş Veli'ye, Mevlana'nın kurbanı
kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş Veli'ye sorar. Hacı Bektaş da şöyle der:
– Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana'nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla
bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni
kabul etmiştir."
-- spoiler --
bu kıssayı okuduğumda İki büyük alimin böylesine bir alçakgönüllükle birbirlerini ve yaptıkları eylemi yüceltmesi çok hoşuma gitmişti. -
Hararet nârdadır, sacda değildir,
Keramet sendedir, tâcda değildir.
Her ne arar isen, kendinde ara,
Kudüs’te, Mekke’de, Hâc’da değildir.
Hacı Bektaş-ı Veli