beni en etkileyen yönü, evrenin yaratılışının müzikle olması oldu bunda.
tüm lotr hikayeleri gibi bu da yüzlerce defa revizyona uğramış. melkor'un adı ilk başta "melko"ymuş. sonra tolkien "bir ara bakarım" deyip bu projeyi rafa kaldırıp lotr'a daha çok odaklanmış.
lotr'u oluştururken ainulindale'yi oluşturmaya yeniden başlamış. tekrar yüzlerce defa revize ede ede en sonunda the silmarillon'daki haline ulaşmış.
imanlı bir katolik olan tolkien, lotr'da da olduğu gibi bu bölümde de hristiyanlıktan bol bol yararlanmış. mesela her şeyin güzel giderken birden bire alaşağı olması, melkor'un gururlanıp güzelim ahengi bozması falan yaratılış* kitabından esinlenilmiş.
//bu başlık morgase tarafından ukde olarak kaydedilmiş
"ainur'un müziği" anlamına gelir. çok güzel bir grup adı olarak kullanılma potansiyelini fransız bir neo-folk grubu görüp kaçırmamış ve pek de uyumlu bir şekilde grup adı olarak kullanmışlardır ki kendilerinin ilk albümlerinin adı da nevrast'tır.
Ainulindalë (bkz: quenya) dilindedir, türkçesi büyük müzik - ainur'un müziği'dir.
eru Ilúvatar düşüncelerinden var etmiştir ainur'u ve onları selamlaşmıştır zamansız salonlarında, ilk emrini vermiştir: söyle
Ainulindalë bir yaratılış hikayesidir. bu hikayenin en güzel yanı eru Ilúvatar'ın ilk emrinin "söyle" olmasıdır. semavi dinlerde ilk emirler şöyledir: İslam’da “Yaratan rabbinin adıyla oku”dur (Kuran-ı Kerim, Alak: 1). Hristiyanlık da ise esas söz’dür: “Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı” (Yuhanna: 1). en yücemiz eru Ilúvatar ise sadece "söyle" demiştir.
bu müzik toplam 3 bölümden oluşmuştur. (kimisi toplam 3 müzik söylenmiştir der, kimisi ise hayır efendim genel bir orkestra vardır ve bu tüm söylenenler sadece bir müziktir der benim için 3 müzik daha mantıklı geliyor ama kitapta bölüm ifadesi geçer.)
Ainulindalë'nin ilk iki müziğinde melkor sürekli ritmi bozmuş, kendi sesinin çıkmasını istemiştir. bu yüzden de şarkıya müdahale etmiştir. şöyle de güzel meme (link: vardır : i.redd.it/... melkor'un şarkıyı bozması üzerine eru Ilúvatar onu susturup üçüncü müziği söylettiriyor. daha sonra ise eru Ilúvatar söylenen tüm müzikleri toplar ve bir hayal gibi sunar ainur'un önüne ve ainur gördüklerinin gerçek olmasını diler bunun üstüne eru Ilúvatar der ki:
"Eä! Bırakın Olsun olacaklar! Ve ben göndereceğim Ölmeyen Ateşi, Issıza doğru ve olacak orada, can evinde Dünya'nın ve Olacak Dünya ve sizlerden birileri inebilir oraya. Ve birden Ainur ta uzakta bir ışık gördüler, alevden yapılmış canlı bir kalp taşıyan bir bulut gibi ve doğdu içlerine bilgisi, bir hayal değil bu sadece, yepyeni bir şey yarattı Ilúvatar: Eä, var olan Dünya"
meğersem her şarkıyla her notayla ainur'un görmediği şekilde bir yaratım oluyormuş. melkor şarkıya kötülük, kibir katmıştı yani düşünceleri bu şekildedir işte bu yüzden arda'da kötülük olmuştur.
Diğer bir ainur olan hüznün leydisi nienna hüzün, keder katmıştır ve onun sayesinde de arda üzerinde hüzün, keder, doğmuştur.
son müzikte ise Ilúvatar’ın Çocukları yani elfler yaratılır. melkor son müzikte sustuğu için elflerin yüreklerinde kötülük yoktur.
sonuç olarak müzikle yaratım gücü, müziğe yaratma gücü verilmesi bambaşka bir boyuttur.
zamanın öncesini ve dünyanın yaratılışını anlatan silmarillion'un ilk bölümü. eru iluvatar'ın oluşturduğu şarkı, melkor'un onu bozması, devamında şarkının tekrar başlaması ve tekrar bozulması; akabinde tüm orta dünya'nın kaderini etkileyecek bu çelişkinin vücut bulması; melkor ile diğer valar'ın birbirlerinden ayrılarak orta dünya'ya inmeleri ve tüm savaşları ainur'un müziğine içkindir.
ilûvatar, melkor'a diyor ki: ''ve sen melkor, göreceksin ki, biricik mesnedi olmadığım hiçbir ezgi çalınıp söylenemez, başka kılınamaz müzik bana rağmen. ve onun teşebbüsü kanıtlayacak, tüm şeyler ve biçimler düzeninde benim çalgımın galibiyetini, onun aklına hayaline gelmeyecek mükemmeliyetini.'' bu cümleler, melkor'un yapıp ettiklerinin de ilûvatar'ın iradesinden kaynaklandığını gösteriyor olabilir.
yine, ilûvatar şöyle diyor melkor'a: ''ve sen melkor, dimağındaki tüm sırlı fikirleri keşfe dalacaksın burada ve kavrayacaksın onların esas bütünün parçaların ibaret olduklarını ve onun ihtişamından pay aldıklarını.'' bu cümleler de daha net gösteriyor aslında, melkor'un valar'a karşı mücadelesinin de eru'nun planları dahilinde gerçekleştiğini.
''salındıkça fakat ezgi, can evine işliyordu melkor'un, işleyip de karmakarışık ediyordu dimağındaki meseleleri. bu meseleler ahengi tutturamıyordu iluvatar'ın ezgisiyle; burada işte kendisi icrasının kudretini ve görkemini daha da arttırmanın peşine düştü. ainur arasında melkor'a bahşedildi en yüce kudret ve bilgi hünerleri, üstelik tüm kardeşlerinin yeteneklerinden bir pay sunuldu kendisine. ekseriyetle çıkıp gezerdi bir başına, arayarak ölümsüz alev'i hiçliklerde; var olmuşları kendi kudretine getirme arzuları büyüyüp kızgınlaştıkça, iluvatar hiçliğe aldırmıyormuş gibi geliyordu ona ve sabrı kalmamıştı boşluğa. ama bulamadı ateş'i, o ki iluvatar'ladır. lakin kalınca bir başına, kendisiyle ilgili düşüncelere daldı, kardeşlerinin aksine.'' - sf. 38
''kudretlidir ainur ve içlerinde en kudretlisidir melkor ama malumudur herhalde onun ve bütün ainur'un, iluvatar'ım ben, söylediğiniz tüm bu ezgileri izah edeceğim sizlere, yalnız onları mı, görebileceğiniz her şeyi ve tüm yapıp ettiklerinizi. ve sen melkor, göreceksin ki biricik mesnedi olmadığım hiçbir ezgi çalınıp söylenemez, başka kılınamaz müzik bana rağmen. ve onun teşebbüsü kanıtlayacak, tüm şeyler ve biçimler üzerinde benim çalgımın galibiyetini, onun aklına hayaline gelmeyecek mükemmeliyetini.'' - sf. 40
''farkına varın müziğinizin! budur ozanlığınız sizin ve her biriniz duracaksınız burada sakin ve dingin; gözleriniz önünde var ettiğim bu yerin ortasında ve arasında her birini kendi kurup kondurdu gibi görünen tüm bu şeylerin. ve sen melkor, dimağındaki tüm sırlı fikirleri keşfe dalacaksın burada ve kavrayacaksın onların esas bütünün parçalarından ibaret olduklarını ve onun ihtişamından pay aldıklarını.'' - sf. 40
''iluvatar, çocuklarına ithaf edileni ise bir başına tasarladı ve geldiler üçüncü ezgi ile ve benzemiyordu bu ezgi iluvatar'ın başta söylediğine ve ainur'un hiçbiri kendilerini yapanın bir parçası olmadılar.'' - sf. 41
''lakin gördüklerinde ainur bu meskeni bir hayal içinde ve yükselişini iluvatar çocukları'nın bu yerde, en kudretlilerinin pek çoğu vakfetti tüm fikrini ve dahi arzusunu bu ülkeye. ve melkor'du en önde gidenleri, başta müziğin piri iken ainur arasında. ve hile yaptı, kendine bile en başta, varıp oraya, kendi elinden çıkan soğuğun ve sıcağın karmaşasını dindirerek, bu diyat iluvatar çocukları'na cennet bahçesi olsun diye. ah ama aslında, iluvatar'ın çocuklarına bahşetmeye yeminler ettiği armağanların hasetiyle yanarak kul köle etmekti arzusu elfleri ve insanları kendine ve dileğiydi biricik, efendi diye seslenilsin kendisine ve hükmetsin her birinin benliğine.'' - sf. 41-42
''ve gözlediler rüzgarları ve havayı ve arda'nın yapıldığı maddeleri, demiri ve taşı ve altını ve gümüşü ve daha nicelerini ama gördüler ki en kıymetlisi, en övüleni su idi aralarında. ve dedi ki eldar, yeryüzü'nde hiçbir mahal ve hiçbir madde yaşatamaz içinde su kadar, ainur'un müziğinin aksini. ve iluvatar çocukları'nın öyle çoğu kulak veriyordu ki denizin seslerine bıkmak usanmak bilmeden, üstelik nedenini bile ayrımsadan dinleyişlerinin.'' - sf. 42
''dünya'nın düzenindeydi aklı aule'nin, melkor'dan daha az korku duyma bilgisini ve maharetini bahşetti iluvatar ona ama aule'nin zevki sefası yaptıklarının üzerineydi ve ortaya çıkan şeylerin ve ne kendi hükmünde ne de kendi ustalığındaydı; bu yüzden işte ne verir ne biriktirirdi kaygıdan azade, bir uğraştan diğerine geçer dururdu.'' - sf. 42
''ve manwe ile ulmo vardılar en başından ittifaka ve hizmet ettiler en yüksek sadakatle iluvatar'ın amacına.'' - sf. 43
''zamansız dehlizler'de düşüncenin gelişip serpilmesinden ibaretti yüce müzik ve gördükkleri hayal, geleceğin resmi olmaktan öteye geçmiyordu oysaki ama şimdi, dünya'ya ayak bastıkları şu an, başıydı zaman'ın henüz ve valar, dünya'nın ezgisinin kendilerine önceden dinletildiğini, gelecekte var olacak olanlarınsa gözleri önüne serildiğini anladılar, onların ödevi görüp duydukları bu hayale ulaşmaktı.'' - sf. 44
''işin başında manwe, aule ve ulmo bulunuyordu ama melkor da oradaydı, hem de en başından beri, yapılan her işe karışıyordu, kendi arzularına ve emellerine söz geçirebildiğince çeviriyordu onu ve koskoca ateşler yakıyordu. bu yüzden işte, hala gencecikken yeryüzü ve alevler içindeyken gıptayla bakıp ona, şöyle dedi diğer valar'a: 'burası benim krallığım olacak ve kendi adımı vereceğim ona.''' - sf. 44-45
''ve şöyle dedi melkor'a manwe: 'alamayacaksın bu krallığı kendi buyruğun altına insafsızca, bu topraklara senin emeğince emek döktü nicesi var daha.' ve bir kavga koptu melkor'la diğer valar arasında; o vakt çekildi melkor, sürüp gitti başka topraklara ve yapıp ettikleriyle tüketti vaktini oralarda ama çıkarıp atamadı arda'nın krallığı'nı gönlünden bir tarafa.'' - sf. 45
''gördü melkor da yapılıp edileni ve valar'ı, göze görünür güçleriyle yeryüzü'nde dolanıp duran, dünya'nın giysilerini geçirmiş üzerine. öyle güzel ve parlak ve keyifli görünüyorlardı ki ve yeryüzü, tüm kargaşanın zapturap altına alındığı, onlara zevkler vaat eden bir cennet bahçesine dönüşüyordu. büyüdükçe büyüyordu melkor'un haseti kalbinde, benliğinde ve zahiri bir biçime de bürünüyordu kendisi evet ama kalbindeki karanlık ve içinde büyüdükçe yanıp tutuşan garez, o aldığı dünyevi biçimi karanlık ve korkunç kılıyordu çaresizce. oysa melkor tüm valar'dan üstün bir kudret ve ihtişamla varmıştı arda diyarına, denizin sığlıklarında yavaşça süzülen bir dağ gibi ve başı bulutlardan da yukarıda ve çırılçıplak buzlar içinde ve ateş ve dumanla taçlanmış olarak. ve melkor'un gözündeki ışık, hiddetinden sönüp gitmiş, ölümcül bir soğukla delinmiş bir alev gibiydi. ve bu vaziyette başladı ilk muharebe melkor'la valar arasında, arda'nın hakimiyeti üzerine ve bu kargaşa hakkında çok az şey öğrenebildi elfler. bizzat valar'dan geldi buna dair açık eidlenler çünkü eldalie ile konuştular valinor diyarında. onlardan öğrendiler olan biteni; ama valar, elflerin gelişinden evvel yaşanmış olan savaşa dair pek azını anlatmıştı. anlatılan valar'ın bitmek tükenmez bilmez gayreti oldu, melkor'a karşı hakimiyetini kazanmak için yeryüzü'nün ve ilkdoğan için hazırlama telaşı bu diyarı. ülkeler inşa ettiklerini anlattılar melkor'un onları yıktığını; vadiler kazdıklarını ama melkor'un onları kapattığını; dağları oyup biçimlendirdiklerini ama melkor'un o kıvrımları dümdüz ettiğini; denizlere yataklar oyduklarını ama boşalttığını melkor'un o enginleri ve hiçbir şeyin huzur içinde yerleşip gelişemeyeceğini bu diyarda çünkü melkor'un her birini yıkıp yok edeceğini. yine de emekleri boşa gitmiyordu ve hiçbir yerde ve el attıkları hiçbir işte içlerine sinmese de ortaya çıkan ya da kafalarındakini vardıramasalar da gerçekliğe bütünüyle, her şeyin rengi ve biçimi farklı olsa da valar'ın niyet ettiklerinden en başta, yine de ağır ağır biçimlenip oturuyordu yeryüzü dedikleri yerli yerine. ve böylece kuruldu iluvatar çocukları'nın yurdu sonunda, zamanın derinlikleri'nde ve sayısız yıldızın orta yerinde.'' - sf. 46-47