film, dünyanın en büyük gemisi inşa edilir ve ilk seferine çıkar. ismi titanic olan bu geminin üst ve alt tabakadan misafirleri vardır. alt tabakanın çocuğu jack ile üst tabakanın kızı rose arasında yaşanan aşkı ve geminin yaşadığı hazin sonu konu olmaktadır.
14 dalda akademi ödüllerine aday gösterilen film 11 dalda ödülü kazandı. film gişe hasılat rekoru kırmış ve 2 milyar dolarlık bir hasılat elde etmiş.
dünyanın en fazla gişe hasılatı kazanmış 2. filmidir. 200m$ 'lık bütçesinin üzerine yaklaşık 2milyar$ koymuştur. boxofficemojo verilerine göre global hasılatı 2,186,772,302$.
akademi ödüllerinde en fazla ödül kazanmış üç filmden, en fazla adaylık kazanmış iki filmden birisidir. 14 adaylığın 11 'ini kazanmış durumda.
tüm bu rekorlara, devasa, şatafatlı prodüksiyona rağmen berbat, bir çırpıda bütün filmi açık eden, neredeyse tek kelime ile özetlenebilecek bir spoilere sahiptir.
kazandığı akademi ödülleri: (bkz: 70. akademi ödülleri)
*en iyi film ödülü
*en iyi yönetmen ödülü james cameron *en yi görüntü yönetimi ödülü russell carpenter *en iyi kostüm tasarımı ödülü
*en iyi ses ödülü
*en iyi kurgu ödülü
*en iyi ses efekti ödülü
*en iyi görsel efekt ödülü
*en iyi orijinal şarkı ödülü my heart will go on *en iyi film müziği ödülü
en iyi kadın oyuncu adaylığı kate winslet en iyi yardımcı kadın oyuncu adaylığı gloria stuart en iyi makyaj adaylığı
mahalle yanarken "..." saçını tararmış misali, gemi batarken bile keyif pezevegi "birinci sınıf" yolcuları eğlendirmek amacıyla emek harcayan emekçi müzisyen kardeşlerimizi enstantane yapan, konusunu 1912'de gerçekleşen bir gemi kazasından alan, 1997 yapımı, oscar ödüllü bir james cameron filmi. başrollerini oscar'da en iyi erkek oyuncu ödülünü henüz alan leonardo dicaprio abimizle kate winslet ablamız oynuyor. abla dediysem, filmde rol aldığı zaman benden küçüktü kendileri... hey gidi hey...
filmin yönetmeni olan james cameron'un bir röportajında okumuştum. adam titanic gemisinin nasıl battığını anlatan belgesel tadında bir film çekmek istiyormuş meğer, fakat "arka plana da bir aşk hikayesi yerleştirirsem eğer film daha çok ses getirir" diye düşünmüş. ama film vizyona girdikten sonra jack and rose'un aşkının, geminin trajik hikayesini sollayarak, bu denli fırtınalar koparmasına o bile şaşırmış. tam olarak olmasa da "sex sells" deyimi için verilebilecek en güzel örneklerden biri olabilir bu film.
Southamton'dan başladığı ve newyork'ta son bulacak olan ilk seferinde, 15 nisan 1912 günü Kuzey atlantik'te bir buz dağına çarparak batan gemi. benzer şekilde üretilen üç kardeş gemiden ikincisidir. İlk üretilen olympic ve daha sonra ismi gigantic olarak değiştirilen britannic isimli gemiler, 1500 fazla kişinin hayatına mal olan kazadan sonra da işletilmeye devam edilmiştir. olympic, birinci dünya savaşın sırasında, ege denizinde bir alman mayınına çarparak batmıştır. Titanic ve kardeşlerinin dizaynlarının hatalı olduğu yıllar sonra yapılan araştırmalarla kanıtlanmıştır.
az önce serçe parmakları dışarıda fincan tutup yudumlayan elitlerin birden bire ula batıyoz batıyoz diye koşuşturmalarını görüyoruz. filmde fakir zengin ayrımı oldukça güzel anlatılmış. zengin insaları sandallara eksik eksik, eteklerinin ütüleri bozulmasınlar diye bindirilişlerini izlerken geminin altında kalan fakirlere ise demir kapılar kapanıyor kalabalık olmasınlar diye. ölüme terk ediliş sahnelerini çok iyi işlemiş yönetmen. orada çocuğuyla sıkışan ve lütfen açın kapıyı diye ağlayan anne oluyorsunuz. kurtulmak isteyen genç bir kadın genç bir erkek, düşkün yaşlı bir insan oluyorsunuz. sular yükseliyor ve sizi buraya göz göre göre kilitleyip ölümle baş başa bırakıp kaçıyorlar. leydiler lordlar üst kısımda o kadar emin ki geminin batmayacağından bazıları can yeleği giymeyi bile reddediyor.