büyük şairimiz atilla ilhan'ın 3. şahsın şiiri'nin hikayesini anlatmak isterim bildiğim kadarıyla. türk şiirinde tabii ki atilla ilhan'dan daha çok sevdiğim şairler de vardır. ama büyük usta, şiirimizde hem tekniği hem de duyguyu aynı mısralarda aynı ustalıkla kullanabilen en yüksek kabiliyette ki şairdir. aynı zamanda ülkemizde yaşamış en büyük entelektüellerden biridir. atilla ilhan ustamızın büyük bir şair olacağı daha on beş yaşından belliymiş. o yaşta sevdiği kıza nazım hikmet şiirleri verir. ve bu şiirleri okuduktan sonra mutlak surretle kağıtları yırtmasını salık verir. kız bu güzel mısraların olduğu kağıtları yırtıp atmaya kıyamaz ve saklar. öğretmenler yakaladığında ise kız pasifist bir tutum sergileyip atilla ilhan ustamızın ismini verir. atilla ilhan daha o yaşında bu yüzden hapis yatar. lisede bir senesinden olur. ama böyle bir bedelle aşkın devrim olmadan, devrimin de aşk olmadan yaşanmıyacağını öğrenmiştir.
gerçi ben üçüncü şahsın şiirinin hikayesini anlatacaktım bildiğimce. bugünlerde anlamadığım sebeplerden sözü çok uzatıyorum. atilla ilhan lisede bir kıza karşılıksız aşkla bağlanır. ama kızın sevdiği var, ustada delikanlık var söyleyemez. kızla da acaip kankadır. hatta kız o çocukla kavga edince ustamız araya girer barıştırırmış. çok kısa bir süre önce, çok hoşlandığım bir kadın bana eski sevgilisini unutamadığını anlatmıştı. bir yanım hemen toroslardı, bir yanım hemen deniz. koşa koşa toroslara çıkmak istedim acıdan. o an üzerime binen yükleri ancak böyle bir anlamsızlıkla yatıştırabilirdim. veya o an kendimi denize atıp yeterince hızlı yüzersem bu gezegenden kaçabileceğim hissine kapıldım. hayır ikisini de yapmadım. hatta sevdiğim kadına ''gık'' diyecek kadar belli etmedim bu durumu. ben bu yaşımda bu kadar ezim ezim ezildim de, o yaştaki yavrucak atilla neler çekmiştir kim bilir?.
gözlerin gözlerime değince felâketim olurdu ağlardım beni sevmiyordun bilirdim bir sevdiğin vardı duyardım çöp gibi bir oğlan ipince hayırsızın biriydi fikrimce ne vakit karşımda görsem öldüreceğimden korkardım felâketim olurdu ağlardım
ne vakit maçka'dan geçsem limanda hep gemiler olurdu ağaçlar kuş gibi gülerdi bir rüzgâr aklımı alırdı sessizce bir cıgara yakardın parmaklarımın ucunu yakardın kirpiklerini eğerdin bakardın üşürdüm içim ürperirdi felâketim olurdu ağlardım
akşamlar bir roman gibi biterdi jezabel kan içinde yatardı limandan bir gemi giderdi sen kalkıp ona giderdin benzin mum gibi giderdin sabaha kadar kalırdın hayırsızın biriydi fikrimce güldü mü cenazeye benzerdi hele seni kollarına aldı mı felâketim olurdu ağlardım
ibrahim balaban türkiye'nin ve hatta dünya'nın en saygın ressamları arasında yer alır. nazım hikmet bursa cezaevine düştüğü zaman cezaevinde ki yoksul mahkumlara halı dokumayı öğreterek onları açlıktan kurtarır. bu yoksul mahkumlar arasında ibrahim balaban ve orhan kemal'de vardır. yoksul köylü çocuklarıdır ikisi de özü itibariyle. orhan kemal'i net hatırlamıyorum ama balaban 17 yaşında sevdiği kıza sarkan adamı vurmaktan maphustur. balaban'a resim yapmayı nazım öğretir. orhan kemal'e de okuma yazmayı öğreten insandır nazım hikmet. bir gün balaban'a cezaevi idaresinden cezaevi kapısının önünde resim yapma izni çıkar. bu resmi yapar büyük ressamımız. nazım resmi görünce çok duygulanır ve maphushabe kapısı şiirini yazar.
altı kadın vardı demir kapının önünde beşi toprağa oturmuş, ayakta biri sekiz çocuk vardı demir kapının önünde besbelli henüz öğrenmemişler gülümsemeyi
altı kadın vardı demir kapının önünde ayakları sabırlı, ellerinde keder sekiz çocuk vardı demir kapının önüde cin gibi bakıyor kundaktakiler
altı kadın vardı demir kapının önünde sımsıkı gizlemişler saçlarını sekiz çocuk vardı demir kapının önünde birisi kavuşturmuş avuçlarını
bir jandarma vardı demir kapının önünde ne dost ne, düşman. nöbet uzun, hava sıcak bir beygir vardı demir kapının önünde nerdeyse ağlayacak. bir köpek vardı demir kapının önünde burnu kara tüyü sarı
kamış sepetlerinde yeşil biber vardı torbalarda kömür, heybelerde soğan, sarımsak altı kadın vardı demir kapının önünde ve demir kapının ardında beş yüz erkek vardı efendim altı kadından biri sen değildin ama beş yüz erkekten biri bendim.