Bilgisayar bilimlerinin temelini oluşturan disiplin.
Aristo mantığı olarak da bilinen klasik mantık, ikili aritmetik kuralları ile günümüz bilgisayar teknolojisinin gelişmesini sağlamıştır.
Klasik mantıkta doğru ya da yanlış kavramları vardır. Bir önerme ya doğrudur ya da yanlıştır.
Klasik mantığın doğru ve yanlış değerlerinin arasında değerlerin kullanıldığı mantığa ise bulanık mantık denir. yapay zeka ve robotik uygulamalarda yaygın olarak kullanılır. Ayrıca bulanık mantıkta sadece doğru - yanlış ikilisi değil, daha fazla sayıda değer bulunabilir. Örneğin; soğuk, ılık, sıcak gibi üç değer tanımlayabiliriz.
Kuantum fiziğinde ise mantık kuralları klasik mantıktan çok farklı olabilir; bir önerme aynı anda hem doğru, hem de yanlış olabilir. Örneğin hiç duymadığım bir önerme hem doğrudur, hem de yanlıştır.
klasik halinin üç kuralı özdeşlik, çelişmezlik ve üçüncü durumun olanaksızlığıdır.
bulanık mantıkta üçüncü durumun olanaksızlığı ilkesi, kuvantumda özdeşlik ilkesi ihlal edilebilir. taocu dünya görüşü ise çelişmezlik ilkesini reddeder.
bir başdır düşünür bakar etikle estetik arasında. br mermidir yatar kalkar namluyla el tetik arasında. aklıyla gönlünü okşar, gönlüyle uyandırır aklını. her an bir ölüye ağlar yaşamlarla betik arasında.
bir de bunun (bkz: üç değerli mantık) olanı vardır, aristotelesçi-olmayan mantık olarak geçer.
üç değerli mantıklar çoklu mantıklara, klasik olmayan mantıklara (bkz: klasik mantık) örnek teşkil eder. klasik mantıktan ayrıldıkları nokta ise, iki değerlilik prensibinden vazgeçilmesidir. bu, iki doğruluk değeri yerine üç tane, yani sadece „doğru“ (veya 1) ve „yanlış“ (veya 0) yerine ayrıca yanında „bilinmez“, „belirlenmemiş“ veya „don’t care“ (veya 1/2 vey i) olması demek.
ilk üç değerli mantık sistemi (bkz: jan lukasiewicz)’in 1920’de geliştirdiği sistemdir. l3, (bkz: sezgici matematik) (mantık)la yakın ilişki içerisindedir. bu sistem geliştirildikten kısa bir süre sonra lukeasiewicz ve başka kişiler tarafından genişletildi. l3’ün yaygın alternatiflerinden bir tanesi (bkz: stephen cole kleene) tarafından geliştirilen k3 mantığıdır.
(bkz: dmitrij analtoljevic bocvar) 1938’de b3 üç değerli sistemini üst seviye mantıklarda meydana gelebilen mantıksal ve semantik catışkıları (bkz: antinomi) araştırabilmek için insanlara sundu. üçüncü doğruluk değeri onun için saçma, paradoks, anlamsız yerini alıyordu.
varlık ve varlık-olmayanın antitezi üzerine kurulu klasik mantık, düşünmenin ilkel halini temsil ediyor. kendi varlık koşullarını mantık yasası olarak düşünüyor. bir başka deyişle: varolanın varlığı kavrayışın ilk, yegane ve son konusu mu yoksa düşünme kendi içinde kendi kuramsal amaçlarının dışına, kavramsal anlayışın trans-klasik metafiziksel bölgelerine ilerleyebilme olanağına sahip mi? batı düşüncesi tarih boyunca bu soruyu kendinden emin bir şekilde reddetti. hatta tanrısal bilincin, düşünürken bile "klasik" şekilde düşünmesi gerektiğinden bahsedildi. yunanlıların bizlere aktarmış olduğu alternatif mantıkta sadece tek bir seçenek vardı: „aynı nesnenin kendisine sonsuz şekilde aynı davranışı olarak doğruyu ve yanlışı kavramak.“ işte tam da burada "n-değerli" (sonsuz) kalkül sistemi veya bir başka deyişle aristotelesçi-olmayan mantık devreye giriyor ve
1. mantığa ait nesnenin ayrımsız özdeşlik ilkesini 2. çelişmezlik ilkesini 3. üçüncü halin imkansızlığı ilkesini
felsefenin içindeyken kendine has bir bölüm olarak karşımıza çıkan mantık akıl yürütmeyle doğru bilgiye ulaşma çabasıdır. bilginin niteliğinden çok oluşumunu yapısını inceler.
Kelime olarak Arapça "konuşmak" anlamındaki "nutk" kelimesinden türetilmiştir. Batı dillerindeki mantık anlamına gelen "logic" ise "söz, kelime" anlamındaki Yunanca "logos" tan türetilmiştir.
avrupa ve asya'da birbirinden bağımsız olarak gelişmiş olan felsefi disiplin. asya'daki ekolleri hindistan ve çin'den çıkmıştır.
peki madem hem avrupa'da hem de hindistan ve çin'de var bu meret ve felsefenin temel taşı, neden dünyaya batı hükmediyor da çin veya hindistan değil?
batı mantığının en büyük avantajı, doğu mantığına göre daha soyut olmasıdır. bunda da yunan yazısının büyük avantajı vardır. mesela çince'de şöyle bir şey yazamazsınız:
"a=b ve a=c ise b=c"
işte tüm bu soyutlama antik yunan'ın matematikte alıp başını yürümesine sebep olmuştur.
ludwig wittgenstein, "dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır" derken ne kadar haklıymış...