1978-1995 yıllları arasında, amerika birleşik devletlerinde 16 bombalı saldırı gerçekleştirmiş teknoloji karşıtı terörist. unabomber.
kendisi matematik profesörüdür özellikle harmonik salımınlar üzerine gelecek vaadeden yayınlar yaptıktan sonra 1971 yılında, lincoln-Montana'da elektriği ve suyu olmayan bir klübede toplumdan kopuk yaşamaya başlamıştır. 1975 yılında, sanayi toplumu adı verdiği modern dünyadan kaçarken sık gittiği, en huzur bulduğu bölge olarak anlattığı ormanlık alanın sanayi ve yerleşim projeleri için tamamen kesildiğini gördüğünde, sistemin "uzaklaşmaya" izin vermediğine, kaçanı bir noktada yakalayacağına karar verip savaş kararı almıştır.
soruşturmasında en büyük sorun, hedeflerini kütüphane taramalarıyla, rastgele seçtiğinin farkedilmemesi, profilleme sırasında kişisel hedef aranmasıdır. aynı zamanda bombalı paketlerine sahte ipuçları koyarak karşıdaki kaynakları yanıltmıştır.
sanayi toplumu ve geleceği adlı manifestosunu ülkenin en büyük gazetelerinde yayımlatmayı başardıktan sonra görüşlerinin ve kullandığı dilin eniştesinin yıllardır savunduklarıyla örtüştüğünü farkeden yengesinin duruma ayılmasıyla, abisi tarafından ihbar edilmiş ve yakalanmıştır.
manifestosu sol harekete ağır eleştirilerle başlar. aşağılık kompleksini içselleştirmiş solun güçsüzlüğü yücelttiğini, dayak yemeyi amaç haline getirdiğini, politik doğruculuk ve kurban psikolojisinin sosyalistleri, feministleri, eşcinsel hakları savunucularını ele gerçirdiğini ve bu grupların aşırı sosyalleşme prosesinden muzdarip olduğunu savunur.
daha sonra modern toplumun insan otonomisi ve daha geniş çerçevede özgürlük ihtiyacının karşısında olduğundan dem vurur. sistem, varolabilmek için insan davranışlarını ağır şekilde kontrol etmeye mecburdur. ancak henüz insanın tüm davranışları üzerinde hakim olacak kadar güçlenememiştir, buna 40 ile 100 yıl kalmıştır. [Burada kaczynski'nin genç deha olarak daha 16 yaşında girdiği harward üniversitesinde, üç yıl boyunca zihin kontrolü çalışmalarında gönülü denek olduğunu hatırlatalım. bu çalışmaların mkultra projesinin bir kolu olduğu bile iddia edilmiştir.]
"güç istenci" denilen bir mekanizmanın insanları "yapay aktivitelere" (doğa sporları, bilimcilik, eğlence ürünlerinin aşırı tüketimi) ittiğini ancak tatmin edici olmadığından kendini beslediğini anlatır. teknolojik kuşatmanın düzeltilemeyeceğini, tamamen yıkılmasından başka seçenek olmadığını savunur.
yargılanması hala tartışmalı bir konudur lakin savunma avukatları kendi isteği dışında hareket edip delillerin hukuksuz elde edilmesine dayanan beraat şansını, "delilik" savunması adına çöpe atmıştır. ha bu adamı o saatten sonra bırakacak bir dünya hükümeti olmadığı da açıktır. zihinsel durumu ile ilgili zıt değerlendirmeler mevcuttur.
başarı ne olursa olsun yüceltme duygusunu körükler, yazıyı buraya kadar okuyacak raddede tuhaf olanlarınız belki böyle bir ton tutturduğumu düşünecek. kişisel görüşlerimi bildireyim:
herşeyden önce, hedeflerine bakarsak ben yada çok yakın sevdiklerimin bir bölümü, rahatlıkla kendisinin kurbanı olabilirdi. terörizmin böyle bir problemi var, katılmasam da kendisini dinlemeye razı olmam, "dinlenilmek" için kendisi tarafından öldürülmemi engellemiyor. bu sapmış dahinin asıl zeka şovu, sağı solu bombalamadan bana ulaşmasıyla gerçek olurdu.
ikincisi, hayatımızın her noktasında yıkıcı tahakkümü olan bir makinenin insan etkisiyle, bu tip propagandalarla sarsılabileceğine artık inanmıyorum. her ulaştığın insana karşılık on katı üretiliyor.
kaczynski hakkında ilginç bir notla bitireyim:
kendisi hapishanede her türlü elektronik aygıttan muaf bir hücrede tutulmayı seçti. bu, kendisini internetin geldiği noktayı hiç görmemiş tek akademisyen yapıyor. birkaç yıl önce bir grup sosyoloji öğrencisi kendisine bununla ilgili sorular gönderdi. öğrencilerinin ömür boyu fişlenmesine gönlü razı olmayan hocaları soruları toplayıp kendi adıyla postaladı. internet kültürünü bir sürpriz olarak görmediği gibi, dünya yıkımı meselesinde büyük bir fark yarattığına da inanmıyor. sadece dostlarının kendisine amazon.com'dan gönderdiği kitapların yanında, kitap ile ilgili çıktılar geldiğinde "içi dolu ve boş olan yıldız resimlerinin" ne olduğunu anlamakta zorluk çektiğini bildiriyor.
manifestosunu anti-tech revolution: why and how adı altında, bilgisayar ve internet gelişmelerini de kapsayacak şekilde güncellemiştir.
1942 yılında Amerikada doğan matematikçi. Sanayileşmenin insanın doğasından uzaklaştırıp tutsaklastirdigi gerekçesiyle teknolojiden uzak yalnız başına bir kulübede yaşamaya başlıyor ve ardından bombalı saldırılar düzenliyor konuyla ilgilide (bkz:sanayi toplumu ve geleceği) adlı bir manifesto yayınlıyor.
alemlere rahmet olarak gelen adam gibi adam. geçen yıl bu zamanlar kaybettiğimiz matematikçi, hayat aşığı, devrimci ve anarşist: gelecekteki ilkel'e ilham olan ''şimdiki ilkel''... ve hatta ''yaşayan son filozof''tu unabomber.
sanayi toplumu ve geleceği'nde ifade ettiği tahliller, eleştiriler, çözümlemeler ve stratejiler geniş toplam tarafından takdir toplasa da ''amaçları için şiddet kullanması, adam öldürmesi, milletin götünde bomba patlatması'' gibi kıytırık bahanelerle günümüz modern insanı tarafından kendisine burun kıvrılmıştır. halbuki bugün bir seri katil ve terörist (ki gerçekten de öyledir) olarak hatırlanan unabomber'ın anarko-primitivist devrim uğrunda öldürdüğü adam sayısı 3, yaraladığı adam sayısı ise yaklaşık 20'dir. ted'in karşısına aldığı tekno-endüstriyel sistemin hava kirliliğinden tut radyasyona, gdo'lu gıdalardan metropol'ün tetiklediği kitlesel aşırı strese kadar yığınla faktör dolayımıyla her gün binlerce, on binlerce can aldığı düşünüldüğünde bu 3 can denizde damla bile değildir.
bunları da keyfiyetten yapmamıştır: tekno-endüstriyel sistem karşıtı devrimi ateşlemek amacıyla kaleme aldığı manifestosunu the new york times ve washington post gazetelerinde yayımlatmak ve tekno-endüstriyel sistemin uyuşturduğu yığınların dikkatini çekmek için bombalı eylemlere giriştiğini hem manifestosunda hem de mektuplarında sık sık dile getirmiştir. ayrıca 8 milyar tane insanı gün be gün, an be an birbirine kenetleyen, birbirine bağımlı kılan, birbirine bağımlı kıldığı ve tektipleştirdiği kitleleri merkezi bilgisayar sistemlerinde basit birer istatistiğe indirgeyen, beynini uyuşturan, pasifleştiren, köleleştirip edilgenleştiren, bütün psikolojisini ve onurunu sakız gibi çiğneyen... allahın cezası tekno endüstriyel sistemi 1996 gibi erken bir tarihte faş edip insanların bundan nasıl kendini kurtaracağını tek tek, tane tane anlatmış olması bile sistemin ezip geçtiği milyarların özgürlüğü ve haysiyeti için atılmış müthiş bir adımdır. açın bakalım 1995-1996 yıllarında hatta bugün ted kadar açık, net biçimde sistemin karakterini açık edip buna karşı ne yapılabileceğini söyleyen başka bir metin ya da çalışma ortaya çıkmış mı? sistemi eleştirenler en fazla çevre kirliliği vb. kısımlara kafa yordular, bu ise önemsiz olmamakla beraber sistemin insan özgürlüğünü yok ediyor olduğu ve tektipleşmeye zorladığı gerçeği göz önünde bulundurulursa devede kulak kalır.
seversiniz sevmezsiniz o ayrı fakat bu dünyadan bir ted geçti ve eğer geçmeseydi, dünyamızda ''bir şeyler'' eksik kalırdı: özellikle de anarşizm...