Beyaz kelimesinin çağrıştırdığı hiçbir anlama uymayan Bir çeşit ölüme götüren vasıta. O arabalara bindirilen birçok insandan bir daha haber alınamadı, faili meçhul olmayan cinayetlerin yapıldığı yerleri gören cansız varlıklardır; karabasanın vücuda gelmiş halidir; bu yüzden halkın zihninde hiç de iyi bir yere sahip değildirler.
Bununla ilgili bir anım olmuştu, kısaca anlatayım:
Sene 1995-96 arası bir şeydi. Aylardan şubat, şehir merkezine okula gidecektim, köy minibüsünü kaçırdım. Neyse gerimizdeki köylerden gelecek olan minibüs veya otomobillerden birine atlarım düşüncesiyle köye 200 metre mesafedeki yola otostop çekmeye çıktım. Bir saate yakın bir süre bekledikten sonra süratli gelen bir aracın yanıma yaklaşırken yavaşladığını gördüm. Arka kapısı ayaklarımın önüne gelecek şekilde durdu ve:
Neyse araca atladık ve içimden “lanet olsun y*rrağı yedin sen iskiski, ne diye el ettin seni salak; tanıyabildin mi sanki adamı? Diyerek yola koyulduk. İsmini sonradan öğrendiğim osman Öztunç kasetini teybe yerleştirdiler, Arabanın hızını 40-45 km/s olacak şekilde sürmeye devam ettiler; ardından ikisi silahını çıkardı, silahı kurup konsolun üstüne bıraktılar. Osman Öztunç müzikleri eşliğinde Başladılar soru sormaya, zaten köyde kim var kim yok hepsini ismen tanıyarak bilerek sordular. Bülbül gibi şakıdım, tek bir soruyu cevapsız bırakmamıştım.
On beş dakikalık yol yaklaşık 40 dakika sürdü, o buz gibi havada terden sırılsıklam olmuştum. Şehrin hemen girişinde müsaade isteyip durmalarını söyledim; durdular. Dururken de “derslerini iyi dinle çocuk” diye nasihatte bulunmayı da ihmal etmediler. Arabadan inince dizlerimin zangır zangır titrediğini fark ettim. Onlar gözden kayboluncaya kadar dikildim, sonra yan taraftaki caminin tuvaletine gidip ne kadar işediğimi hatırlamıyorum. O gün içinde hatırlayabildiğim tek şey bu, başımdan geçen bu olayı da ilk defa burada anlatıyorum. Ne korkmuştum be.