fener maçının korkusuyla avrupaya veda etmesi muhtemel bir kadroyla ikinci aek maçına çıkan teknik direktör. adam laz diyeceğim ama adam karadenizli bile değil...
futbolcuyken beğeniyordum. teknik direktör olarak çok da başarılı bulmuyorum açıkçası. evet kaptanlık geçmişinden gelen bir otoritesi var ama yusuf yazıcı lille'e gittiğinde kondisyonu yetersiz bulunuyorsa teknik direktörlüğünü sorgularım.
Ünal hocanın belki ama belki taktisyenliği tartışılır ama kendisi tam bir kimlik hocasıdır bana kalırsa, kendisi sadece ortaya teknik-taktik koymaz, camianın kimliğini de koyar malzemenin içine ve öyle sürer takımını sahaya.
geçmiş hataları ve sevaplarıyla değerlendirilmeye çalışılan, böyle davranıldıkça güncel teknik direktörlüğü hakkında kimsenin tek kelime yorum yapamadığı bir noktaya gelen, göztepe'nin başına geldiği 20 ocak'tan beri sonuç karnesi pek iyi olmayan (5 maçta 1 galibiyet) eski futbolcu.
trabzonspor'un, adana demirspor'un ve şanlıurfaspor'un başında olduğu zamanları hatırlıyorum. oynattığı oyunu; sabit kalmayan orta sahalar ve pır pır olarak tabir edilen hızlı, çevik, çalıma yatkın ve tabii ki orta açmayı bilen kanatlar üzerinden kurduğunu da biliyorum. futbol dışı etkenlerle gündeme geldiğinden beri de kendisini takip etmiyordum. göztepe'nin başına geçeceği konuşulurken, eski efes oteli'nde mehmet sepil'le görüşme yaptığında takımın başına geçeceğini de biliyordum. sepil'in yüz yüze görüştüğü her teknik direktörü başımıza getirmesi gibi bir huyu var. ünal hoca, ilk açıklamasında da sepil'in gelecek planları ve bu sezon ile ilgili mali disipline uyulması üzerindeki görüşlerini paylaştığını anlatmıştı. ilhan palut gönderildikten sonra takımın içi "menajerler-two zero ortaklığı-erk toros ismindeki garip adam-antrenmana getirilip hocanın izni alınmadan takıma pazarlanmaya çalışılan futbolcular" muhabbetleriyle kaynıyordu. ünal hoca'nın gelmesiyle bu sorunlar halının altına süpürüldü.
kendisinin teknik yeterliliği tartışmaya açık. bizde, takıma oynattığı 5 maçta da farklı şablonlar denedi, lamine gassama denen kalp yarasını dahi ilk 11 başlattı. kafasındaki oyun planının (yani tanımdan sonra yazdığım şablonun) gerçeğe dönüşebileceği yer göztepe olmayabilir. bunu, son maç olan akbilspor karşısında gördük. takım canavar gibi oynayıp 4 maçlık galibiyet hasretini giderdi ama kendi kendine ünal hoca'nın "kafamdaki oyunu burada oynatamayacağım çünkü ne kulüp düzeni ne de futbolcu yapısı buna uygun" dediğinden eminim. özellikle ligin en kötü kadrosuna sahip denizlispor ve 24 maçta 38 puan alması büyük sürpriz olan gaziantep fk maçlarındaki yenilgilerin temel nedeni, ünal hoca'nın takımı tanımaması, kimin nerede oynayabiliyor olduğunu bilmemesi, kadro planlaması konusunda açık ara ligin en başarısız takımının başında olduğunu anlamamasıydı. bu 2 maçtan sonra, ünal hoca'nın sahada bizim istediğimiz oyunu oynatamayacağına dair yaygın bir kanı oluştu. hatta "kendisi köyüne geri dönebilir, bizi tanımadan, takımı bilmeden ve sahadaki oyunu görmeden imza atmış belli ki" diye yorumlar yapıldı. ben o kadar umutsuz değildim. tek iyi maçtan sonra da fikrim değişmedi.
ünal hoca'nın defans kurgusuna takık bir hoca olduğunu düşünüyorum. özellikle stoperlerin savunulan duran toplarda sıfır hata ile oynamalarını, hücumdaki duran toplarda ise golle burun buruna kalmalarını istiyor. bizim kadroda bunu yapabilecek 4 stoper var ama hangi ikili birbiriyle uyumlu; stajyer hocalar sağ olsun, biz bile bilmiyoruz. ayrıca, takımın sahip olduğu toplamda 5 bekin hiçbiri bu lig seviyesinde olmadığı için stoperlerin sıfır hata ile oynamaları daha da önemli oluyor. defans kurgusunun önemli kısmını oluşturan "beklerin hücuma desteğinin stoperlerin oyun kurması ile birleştirilmesi" hakkında, bu takımda, üzerine makaleler yazabilecek kadar hata görmüş olan ben ve benim gibiler, ünal hoca'nın defansı her maç değiştirmesini makul gördü. 5 maç sonra "sakat ve cezalı olmadıkça gerideki 5'lim budur" diyebileceği bir defans kurgusuna sahip olmuş olabilir ama ünal hoca'nın henüz görmediği, benim ise yılardır bildiğim bazı göztepe gerçekleri var. ilki, alpaslan öztürk, gassama, berkan emir gibi kendini dev aynasında gören futbolcular, kendilerini takımın ve taraftarın önüne koyar. bu değişmez. alpi, fenerbahçe'ye transferi olamadığı günden beri hıncını bizden alıyor mesela. gassama güya afrika uluslar ligi'nin en değerli 11'inin parçası ama pratikte ben ondan daha iyi bek olurum. berkan'ın alt lig seviyesindeki oyunu, sol bek transfer etmeyen yönetim sayesinde, bütün duran toplarda "duruuun!" diye bağıran adama evrilmesine yol açtı. defansta oynayan oyuncuların özverili olması beklenirken, bizdeki ilk 11 oyuncuları taraftar dövebilecek tıynette insansılardan oluşuyor. sadece oyun planı üzerinden ünal hoca'nın bu oyuncuları değerlendiremeyeceği aşikar. bunu görmesi için de, takımı ve oyuncuları bizim tanıdığımız kadar tanımak zorunda. ikincisi, hata yapmayan stoper de, gol yedirmeyen bek de yok bizde. gassama ve berkan'ın pozisyon alma konusundaki yetersizlikleri ile titi ve atınç nukan'ın hem çok ağır hem de tek hamleli oyuncular olması bizi uzun süredir kahrediyorken, ünal hoca'nın kafasındaki hatasız ve hücumcu defans kurgusu içinde bu tip oyuncuların verim vermeleri daha da zor.
ünal hoca'nın aklındaki orta saha kurgusunu da anlayabilmek önemli. güçlü olması gerekmeyen ama top kesebilecek, ortadan gelen rakibin hızını azaltması elzem bir ön libero, onunla neredeyse yan yana oynuyormuş gibi görünmesine rağmen, aslında iki yönlü olarak oyunu okuyabilecek, hücuma çıkışlarda ilk pas istasyonu olacak, ayağı düzgün, ikili mücadeleden ve savunmadan kaçmayan bir merkezi orta saha ve gol atabilen, hücumda pozisyon zenginliği yaratabilen, duran toplarda gol bulabilen ya da gol pası hazırlayabilen, atakları kanatlara yayma ve rakibin özellikle merkezdeki savunma direncini kırabilen bir hücumcu orta saha. bu 3'lü bizde yok tabii ki. soner aydoğdu iki yönlü oynayabilir ama savunmadan kaçar. obinna nwobodo ideal bir ön libero değil çünkü sahada kuvvetli bir rüzgar esse, yerden havalanabilecek kadar fiziki açıdan yetersiz. peter zulj ünal hoca'nın aklındaki hücumcu orta saha planında verim verebilir ama rakibi merkezden açma konusunda doğru adam değil. eldeki bu yapının, her maç ünal hoca'nın aklındaki ideali gerçekleştirmesi mümkün değil ama aynı ideale yakınsaması mümkün. son akbilspor maçının ilk 30 dakikasının özetini bulursanız, izleyin. neredeyse son 1 aydır gördüğümüz en iyi göztepe orta sahası buydu. bunun nedeni de ünal hoca'nın aklındaki orta saha planı.
ünal hoca'nın hücumdan beklentisi, ülkedeki yerli teknik direktörlerin tamamından farklı değil: kanatlarda hızlı, çalım atan ve orta açabilen, mümkünse fizik olarak da ikili mücadelelerde ayakta kalabilen, pır pır kanatlar ve hava topu alan, pas istasyonu olarak yastık görevi gören, sırtı dönük top indirebilen, bitiriciliği idare eder seviyede olan, maç içinde kolay kolay yorulmayan santrafor. halil akbunar tam ünal hoca'nın istediği kanat formu gibi görünüyor ama orta açamıyor (10 yıldır orta açamayan bir futbolcu kendisi). cherif ndiaye forvet olarak yetişmiş bir oyuncu olmasına rağmen, kanatta da oynayabiliyor ama tekniği berbat, iki pas üst üste atamaz. ileri uçta ise, adis jahovic ünal hoca'nın aklındaki santrafor tipine cuk oturuyor ama kolay kolay yorulmama kısmını 3 yıl öncede bıraktı. bu hücum hattının başarılı olabilmesi pamuk ipliğine bağı olduğu kadar, orta saha direncine de bağlı. soner'in sahada görünmediği maçlarda zulj'ün sazı eline aldığını, obinna "bir maçta en çok top kesen futbolcu" rekorunu kırdığı maçlarda topun halil'in ayağına hemen hemen hiç değmediğini görebiliyoruz. son akbilspor maçı hariç, ünal hoca'nın özellikle trabzonspor ve adana demirspor'da oynattığı oyunu aklınıza getirdiğinizde, birlikte hareket edebilen bir takım olma hüviyetine sahip olmanın değeri daha çok anlaşılabilir. kendisinin aklındakilerin sahaya yansıttığı maçları hatırlayanlar için göztepe'nin aynı hücum kurgusunu göstermesi düşük bir ihtimal değil ama zor.
kendisinin göztepe'deki kredisi, mart'ın ortalarına kadar azalmaksızın var olacak. teknik direktörlük kariyerinin en kötü başlangıcını yaptığı göztepe'nin kolay görünen maçları rakibe hediye etmesini, kağıt üstünde zor denilenleri ise iyi oyunla kazanmasını o da yaşayacak. stajyer hocalardan bıkmış biri olarak, kendisine güvenim var. en azından oyuncu ekibini tanıdıkça neleri değiştirebileceğine dair umudum var. umarım başarılı olur. yolu açık olsun.