insanların çoğunlukla avrupa ile özdeşleştirdiği, şahsi gözlemime dayanarak fransızca konuşulması dışında daha liberal kuzey amerika kentlerinden pek de farklı olmayan kent. montrealli arkadaşlarımdan öğrendiğim kadarıyla vakti zamanında quebec fazla fransız olduğu için ingilizler uğraşmak yerine yatırımı daha çok buraya kaydırdıklarından eyaletin başkentine oranla ticaret ve sanayileşme konusunda öne geçmiş. montreal için kanada'nın etkinlik başkenti demek de yalnış olmaz toronto'dan geri kalmadığı gibi yine gözlemlerime dayanarak bir parmak önünde bile diyebiliriz. gey köyü her ne kadar bir castro olmasa da her türlü lgbt'nin kendini bulacağı bir çok mekana ev sahipliği yapıyor, montreal seyahat edecek arkadaşlara önerim araba kiralamamaları, kentin oldukça gelişmiş ve düzenli bir toplu taşıma ağı var buna karşın şehir merkezinde ciddi bir park yeri sorunu mevcut.
toplu taşımanın gelişmiş olmasının en önemli sebeplerinden birisi kentin 67 exposuna ev sahipliği yapması, ancak bu başka bir problemi peşinde getiriyor. montreal kanada'da gördüğüm en köhne şehir. alt yapı dökülüyor, ve senelerdir el atılmamış gibi. bunun sebebi için yine lokallerden duyduğum alt yapı işleri italyan mafyası elinde imiş, kısacası türkiye'nin yanına yaklaşamayacak olsa da kanda'da yolsuzluk maalesef mevcut.
bu arada gidecek yazarlara önerim sabah soğan gibi giyinip çıkmaları, hava ne zaman açacak, ne zaman serinleyecek, yağmur ne zaman başlayacak çok belli değil. sonra bir bakıorsunuz bir tişörtle sucuk gibi sırılsıklam, sonra ertesi gün kalın bir montla ters su içinde.
eşimin doğduğu, 2016 yılında tanıştığımız kent, ondan dolayı yeri ayrı.