Çoğumuzun 1071'de anadolunun kapılarını türklere acmasiyla tanıdığı büyük Selçuklu sultanı.
Hayatında bir defa ok iskaladigi söylenir. O da hayatına mal olmuştur. Donemin vakanuvisleri ölmeden önce şöyle söylediğini aktarmislardir :"daha dün bir tepenin ardından birliklerimi teftiş ediyordum onların adımı altında yerin sallandığını hissettim ve kendi kendime 'şu cihanın hakimiyim! Benimle kim boy ölçüsebilir?' dedim. Allah bu kibrime, bu böbürlenmeme karşı, insanların en sefilini, yenilmiş esir düşmüş bir adamı bir idam mahkumunu saldı üzerime;o benden daha güçlü çıktı, vurdu devirdi beni tahtımdan, aldı canımı. "
Adının Muhammed olmasına rağmen, lakabı olan alparslan ismiyle duymaya alışık olduğumuz büyük selçuklu devleti'nin ikinci hükümdarıdır. Devletin kurucusu olan tuğrul bey'in oğlu olmaması sebebiyle, kardeşi çağrı bey'in oğlu olan alparslan tahta geçmiştir. Kaynaklarda çok iyi at bindiği ve at üzerinde ok atma konusunda epey maharetli olduğu sıklıkla zikredilmektedir.
Babası ve amcası zamanında temelleri atılan devleti, maddi ve manevi olarak çok daha ileriye taşımıştır. Ardından gelen sultan melikşah'ın selçuklular devleti'ne en parlak dönemini yaşatmasının en mühim sebeplerinden birisi de kendisinin bıraktığı mirastır. 1071 malazgirt zaferiyle birlikte anadolu'da türk nüfusunun artması adına, komutanlarına anadolu'da fetih yapma ve beylik kurma imkânı sunmuştur. Fiilen anadolu'da herhangi bir kapı açmamış olsa da, soyut anlamda pek çok kapının açılmasına önayak olmuştur.