ankara'da, tunalı hilmi'de özellikle 90'lı yıllarda çok revaçta olan fast food mekanı. başka şubeleri olduğu da söyleniyor, ancak ben sadece tunalı'dakini biliyorum.
lisedeydik o zamanlar. hafta sonları karum'da ve tunalı'da turlar, sonra gidip tivoli'de pizza yerdik arkadaşımla. birkaç defa tek başıma gidip (o zamanlar pişmiş kelle dergisi vardı. kelle ve leman alırdım) hem yemeğimi yiyip hem de dergimi okumuştum. sonra McDonald's, burger king derken kapandı gitti.
maalesef mado açılınca da sim dondurmacısı kapanmıştı. oysa mado onun eline su bile dökemezdi.
Tivoli Gardens ya da güzel Türkçemizle Tivoli Bahçeleri, Danimarka'nın başkenti Kopenhag şehrinde bulunan, adını gerçekten içinde bulunan enfes bahçelerden alan 1843 yılında açılmış bir eğlence parkıdır.
Parkın Georg Carstensen isimli Danimarka'lı bir adam tarafından çocukluğunda çok istediği parkı yapmak istemesiyle inşasına başlanmış ve bahsettiğim gibi 1843 yılında da ilk ziyaretine açılmıştır.
Parkı meşhur çocuk masalları yazarı Andersen'ın ve hatta yine çocukluk rüyalarını gerçekleştirmiş bir başka insan Walt Disney'in defalarca ziyaret ettiği bilinmektedir.
Tivoli bahçeleri 1914 yılında ilk roller coaster'ı (ahşap) açarak eğlence parkı anlayışını bambaşka bir yöne kaydırmıştır. O kadar ki 2014 yılında Avrupa'nın en iyi Ride'ı seçilen Vertigo (saatte 100 km hızla sizi ters çeviren adı üstünde bir roller coaster) ile bu konudaki tecrübesini kanıtlamıştır.
İçinde 1874 yılında açılan ünlü pandomim tiyatrosu açık hava tiyatrosu olarak birçok konser ve gösteriye ev sahipliği yapmaktadır.
Geceleri özellikle tüm peyzaj ve bitki örtüsünün büyük bir teknolojiyle aydınlatıldığı bahçe inanılmaz bir ışık oyunları sunar. Havai fişek gösterileri de o göletlerin üzerine yansıyarak masalsı görüntüyü tamamlar.
Bir eğlence parkından fazlasıdır tivoli, çünkü böyle şeylerden hoşlanmıyorsanız hiçbir oyuncağa binmeden de muhteşem bir gün geçirebilirsiniz. Farklı isimlerle adlandırılan bahçelerin içinde konsepte göre farklı lezzetler tadabilir, birada gösterdikleri başarıyı yudumlayabilirsiniz. Vertigodan indikten sonra düz yürüyemeyen beyaz suratlar da inanın pek eğlenceli bir seyir sunuyor.
Yalnız Avrupa'daki muhtelif rakiplerine göre öne çıkan avantajlarının yanında en büyük dezavantajı da parkın aşırı pahalı olmasıdır. Gerçi bu parkın değil Danimarka'nın aşırı pahalı olmasından kaynaklanır. Danimarka para birimi danimarka kronu'dur ve 1 kron bugünkü kurla yaklaşık 1,25 TL'dir. 1 küçük su (standart 500 ml) tahminen 30 kron olduğundan genel olarak şehirdeki ve dolayısıyla parktaki fiyatlar anlaşılabilir.
(gereksiz ama çevreci not: plastik kullanmadıkları için karton kutuda suyu önünüze süt gibi koyuyorlar, kutu da şeffaf olmadığından içini göremiyor, elinizde beyaz süt kutusu kılıklı kutuyla "pardon yalnız ben su istemiştim" dediğinizde "verdik ya bebeem" bakışıyla sizin plastikle dünyayı nasıl pislettiğinizi bildiklerini size hissettiriyor, sizi ezikliyorlar. Hemen alın kutunuzu, hiç ses etmeyin)
Parka girerken gerçekten sağlam bir paraya sınırsız kullanım içeren biletlerden alırsanız kolunuza takılan kağıt bileklikle herşeye ücretsiz binebilirsiniz. Yok ben bineceğimi ödeyeceğim diyorsanız o zaman yine sağlam bir paraya giriş bileti alabilir (gerçi bu sadece gezmek isteyenler için iyi bir alternatif) içeride de binmek isteyeceğiniz oyuncaklara ayrıca sağlam paralar ödeyebilirsiniz.
Yemek içmek de yukarıda verdiğim su hesabından yola çıkarak güzel paralara yapılabilir.
Tüm bu para hesaplamalarında iyi bir tarafından bakmak istersek (?) danimarka kuru hiç oynayan bir kur değil. 3 sene önce de aynı rakamlardaydı, ha bizim paramız aynı değil ona da 30 kron'dan bir küçük soğuk su tavsiye ediyorum.