1. - her adımı dine göre atmak,
    - milli bilince sahip olmamak ( kastım ırkçılık değil, vatanseverlik),
    - çalışmayı sevmemek,
    - üretmek nedir? nasıl üretilir bilmemek veya öğrenmemek,
    - birilerine körü körüne bağlanıp, peşinden şuursuzca gitmek,
    - hakkını, hukukunu bilmemek,
    - sorgulamamak, sunulanları olduğu gibi kabul etmek,
    - zekayı hile ve üçkağıtçılığa çalıştırmak.
    #139009 esinti | 6 yıl önce
    3anket 
  2. ortak paydası din ve futbol olduğu içindir. ortak payda bilim değil, fen değil, sanat değil, felsefe değil, spor değil, kültür değil, millet değil... yani bu ülkede şöyle kalkınsın diye düşünecek, düşündürtülecek bir ortamın istenmemesidir.
    0anket 
  3. hani güzel bir yaz günü deniz kıyısında kumdan bir kale yaparsın, kovayla, kürekle, surlarıyla burçlarıyla, çevresinde kanalıyla, deniz kabukları toplarsın dizersin etrafına, boş bir sigara paketinden bayrak yaparsın üstüne. bitince gerilersin şöyle bir. gururla seyredersin. o esnada kıyıda gezinen biri yada birileri doğrudan üstüne gelir kalenin. basar, yetmez, üstünde zıplar, son kalan burcunu tekmeyle devirir, muzaffer bir şekilde gezintisine devam eder. göz pınarlarına dolan yaşlarla kalakalırsın.
    hah işte o adamdan haddinden fazla var bu memlekette. o kadar fazla var ki o davranış norm olmuş. üreten insana da ürettiğine de saygı yok. üstüne üstlük yıkmak için korkunç bir dürtü var içlerinde.
    hiç eveleyip gevelemeye gerek yok. bu memleketin yetiştirdiği insanın doğası bu. ne gelişmesi.
    #139022 laedri | 6 yıl önce
    0anket 
  4. herkesin her şeyi çok iyi bilmesi.
    0anket 
  5. tembellikten dolayi tuketici toplum olmayi hemen kabullenmek en basinda geliyor sanirim. iste basit, eglence de zor seyler sevmek bizim en buyuk tercihimiz.

    - elalemcilik ise sonraki sirada gelen diger unsur: elalemin gozune girmek icin is yapmak. kimse bir isi dogru veya guzel olsun diye yapmiyor. herkes populerlik, kabullenilme, begenilme derdinde. kendi dusuncesinin onemi baskasinin dusuncesinin yaninda en uzak yerde karanliklara gizlenmis kimsenin gormeyecegi yerlere kilitlenmis gibi yok sayiliyor. 2 dakikalik populerlik, bir omurluk emegi harciyor.

    - deger bilmemek, yoklugu umursamamak, gunu kurtarmak ve duygusuzluk ise bir digeri: eskiler gelismeyi sadece kendileri icin degil, ulkeleri icin, gelecekleri icin, gecmisleri icin, herkes icin yaparlardi. yasanmisliklari, kayiplari, eksiklikleri coktu. ben yasadim baskasi yasamasin diye dusunulurdu. yapmisken tam yapayim en iyisi olsun denirdi. az insan, az esya, her seyin azi vardi diye duygularin ve dusuncelerin coklugu one cikiyordu. bir sey alinamasa verilemese de, en azindan manevi destek olmak kaniksanmisti cunku degeri maddiyattan daha buyuktu.

    simdi ise aman ben yapmasam birisi nasilsa yapar, ben daha degerliyim kendimi kurtarayim baskasi da kendini dusunsun banane, bugun gecsin sonra bakariz, sevemezsem ayriliriz, begenmezsem yenisini alirim, kaybedersem baska yerden kazanirim gibi olmayan ama tavan yapmis ozguven katsayili cahil insanlara donusulmesi cok da guzel tetikledi gelisimi negatif yonden.

    - bir digeri de, icinde yasanilan hayat. beklentisiz, kazanci cok yuksek olmayan, cevresinde duygularin mumla aranmasi, nufus kalabaligindan rekabetin artmasi ve yenmek icin her yolun mubah olmasi, ailelerin calismasindan dolayi kendiliginden buyuyen insanlarin artmasi ve bireyselligin haliyle kaniksanmasi, umutsuzluklar, bezginlikler, gelecegi gorememek ve yine umutsuzluklar vs vs

    her kelime bir dert ve sebep biriktiriyor gelismemek icin. peki bu sonsuza kadar boyle mi gidecek katlana katlana. ya biz katlanmaya baslayacagiz bir seyleri yoluna koymak icin, veya da biz katlanacagiz bu duzenin carkinda. secim bizim umudumuza bagli. umut filizleri yeserdiginde icimizde, gelismek icin herkes bir cicek dikmeye baslayacak ulkede ve goruyorum ki o gunler cok uzakta degil. kimisi tohumlari ekmeye basliyor, kimisinin ektigi tohumlarin filizleri topragi desmeye basliyor yavas yavas. hepimize buyuk isler dusecek.

    umudu yitirmemek, egitimi unutmamak sartiyla.
    #139028 Angel Spy | 6 yıl önce
    0anket 
  6. bu problemin mecliste değil, web sözlüklerinde konuşulup sorgulanıyor olmasındandır.
    #139121 stoner | 6 yıl önce
    0anket 
  7. İbb, 2018 yılında II.Abdülhamid Han’ın kabrinin bulunduğu Çemberlitaş’taki tramvayın sesini en aza indirmek için rayların arasına düzenek yerleştirmiş. Makinistin korna çalmasını engellemek için de rayların kenarlarına ışıklı yaya sistemi kurmuş.

    Buraya kadar her şey normal, "ne var bunda?" der gibisiniz. düzenlemeyi yapmaya iten sebep "güler misin ağları mısın?" dedirtecek türden. tramvayın raylarda çıkardığı ses, abdülhamid'i rahatsız etmemek, yani ona saygı için kesilmiş.

    uzun zaman olmuştu karşıya geçmemiştim. bugün yenikapı metrosunda, kapalı devre tv sisteminde izledim. yaptıklarını ballandıra ballandıra anlattıkları bir de reklam çekmişler.

    yüksek ses kirliliği İstanbul gibi bir şehir için denetim altına alınması ve kesinlikle düzenlenmesi gereken bir konu. gözetilen konu "yaşam" kalitesini artırmak için olmalıydı.

    sahip olunan yetkilerin ve devletin kaynaklarının nerelere yönlendirildiği/tüketildiği ortada.
    #139196 esinti | 6 yıl önce
    0anket 
  8. Kendi gibi düşünmeyenleri ötekileştirmek gelişmememizin en büyük sebeplerinden biridir
    #139201 exchange of ideas | 6 yıl önce
    0anket 
  9. bu ne bilimsizliktir yahu.
    #139214 ethicaysa spinoza | 6 yıl önce
    0anket 
  10. cahillik ve dinin birbirine karışması sonucu ortaya cikan yeni bir toplum yapısı. Bir de tek adam yönetimine boyun eğmemiz olabilir.
    #139334 zazatoucny | 6 yıl önce
    0anket 
  11. doğru işi yapmamak.
    işi doğru kişiye vermemek,
    dini insanların afyonu olarak kullanmak,
    yandaşçılık, memleketçilik, adam kayırma, torpil,
    emperyalizm ve uşaklığı,

    #139607 evariste gamelin | 6 yıl önce
    0anket 
  12. bunu türkiye neden gelişmiyor başlığına yazdım ama sildi moderasyon. soru başlığına cevap girdisi diye. ben de böyle yazayım.

    bunu birkaç maddede incelemeliyiz:
    1) eğitim
    her şeyin başı eğitim. çok ezberci bir mantıkla eğitim yapıyoruz. uygulama yok. okullara sözde fizik kimya biyoloji lab.ları kuruluyor. çocuklar o kapıdan 2 kere zor giriyor. ders kitaplarına deneylerin yapılışını yazıyoruz. çocuklar başkasının yaptığı deneyi ezberliyor.
    hesap makinesi kullanmak yasak. hayatta kim size hesap makinesi kullanamazsın diyor günlük hayatta?
    pisa sonuçları yerlerde. aşağıdan başlayınca hızlı bulunuyor sıralamada. eski öğretmenler yok. eski kaliteli devlet eğitimi yok. müfredat yontma taş devrinden kalmış. bu eğitimle bilim insanını yetiştiremeyiz.
    nitelikli okul az. sokak başı meslek lisesi, imam hatip lisesi ve düz lise. burada kartal aihl gibi imam hatipleri bunun dışında tutuyorum.
    fen ve teknoloji liseleri şu an sadece bahçeşehir koleji tarafından yapılıyor. fen lisesinin devri geçti. fen ve teknoloji liseleri dünyada hızla yayılıyor. devlet ve fen ve teknoloji liseleri kurmalı. eğitimden anlayan gibi eğitimci bir meb bakanı gelmişken, bir an önce yerine eğitimden anlamayan bir akpli gelmeden ülkenin eğitim sistemine ne katsa kardır.

    2) aile eğitimi
    okuldan önemlisi bu sanırım. çocuklarını sorumluluk sahibi, dünya görüşü olan insanlar olarak yetiştirmeleri gerekirken futbol taraftarı, parti taraftarı birisi olarak yetiştiriyor. ilgilendikleri de yok gerçi. çocuğunun başına oturup genel kültür öğreten, onlara ev işi dışında görev veren, onun ilgilerini keşfetmesi için farklı alanları küçük yaştan denetmeye başlayan kaç aile var?

    3) teknoloji üretimi
    bilim insanı yetişmiyor. mühendislik, tıp, eczacılık vb. okuyanlar masabaşı ofis çalışanı. vestel, baykar ve turkcell dışında teknoloji ihracatçısı ve argeye yatırım yapan büyük firma söyleyin. araba yapmaya çalışanlar hariç. onlardan da allah razı olsun.

    4) tarım
    hiç hollandadan bahsetmeyeceğim. onlar basıyor gdo'yu, hollanda'nın soğuğunda, wageningen üniversite binasının pencere kenarında muz nasıl yetişiyor hesap verin. teknolojik tarıma geçmeliyiz. yerli tohumları bulup çoğaltmalıyız. genetiğini oynamadan geleneksel yöntemlerle çaprazlayarak ıslah etmeliyiz ve safkan verimli olanları elde edip çoğaltmalıyız. birkaç sene alabilir ama sonucu iyi olur.
    en büyük tarım sorunları olan gübre, tohum ve ilacı yerlileştirmeliyiz. özellikle gübreden çok açık veriyoruz.
    tarım ürünlerinin pazarlanmasını öğrenmeli, ucuza kapatmamalıyız.
    tarımı karlı ve insanların yapmak isteyeceği bir iş haline getirmeliyiz. ama en önemlisi "çiftçi, köylü" şeklindeki algıyı yıkmalıyız. yoksa kimse inmez şehirden köye.

    5) para yönetimi
    ülke yönetiminde parayı doğru dağıtmalıyız. mebden kısıp diyanete vermemeliyiz.

    6) liyakat. en zoru bu. proje okul uygulamasını kaldırarak girişebiliriz.

    7) ve kritik ama göz önünden kaçan nokta. gereksiz iç ticaret
    bu ne? ülke içerisinde bir ürün kullanıcıya ulaşana kadar çok aracı var. önüne gelen bu işte iyi para var diye bir şeyi alıp başkasına satıyor. bunlar ihracat yapmayarak ülkeye para sokmadıkları gibi, kazandıkları parayla ithal bilimum ürünler alarak dolaylı yoldan ülkeye zarar veriyor. bu kadar ondan alıp başkasına satan ve ülkeye kaybettiren amaçsız kobi'ye gerek yok.

    8) beyin göçü. kanayan yaramız.

    9) daha az vergi
    10) daha cayıdırıcı cezalar ve daha sıkı denetim
    #186913 electromeow | 5 yıl önce
    0anket 
  13. 0) Adalet.

    Cevap arayanların bile adaletten bahsetmemesidir en büyük neden.
    #186916 larden loughness | 5 yıl önce
    2anket 
  14. Net ve kısa bir cevabı olmamakla beraber; gerek kelime dizilimi yönünden, gerekse başlık altına yazılacak yorum ve görüşleri dil tekniği açısından kısıtlayacak biçimde açılması yönünden gri bir başlık.

    Nitelikli soru / sorular sorabilmek için öncelikle hangi yönden değerlendirdiğimizi, hangi çağ / uygarlık / devlet ile kıyasladığımızı ve bunun sonucunda hangi verileri ne şekilde elde edip, değerlendirdikten sonra, onun üzerinden bir gelişmişlik endeksi / yorumu getirdiğimizi belirtmeliyiz; ki daha nesnel bir tartışmanın kapılarını açsın.

    Bir kere her zaman söylediğim gibi bir ülkenin gelişmişlik düzeyini yorumlamadan önce, hangi konu / konular üzerinden değerlendireceğinizi belirlemelisiniz ve bunu da kısa süreli google search verileri ile değil; tarihsel süreç içerisindeki iktisadi, sosyolojik, politik evrimlerini de birçok farklı kaynaktan okuyarak, araştırarak ve bilimsel verilerle yıllar içerisindeki bazal değişimlerini hesaplayarak metodik bir argüman ortaya koymalısınız.

    Bir kere Türkiye, kuruluş felsefesi ve politik / yurttaşlık devrimleri açısından düşünüldüğünde, birçok avrupa'lı çağdaşından fersah fersah öndedir. Bunun da yegane sebebinin ne olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Genç cumhuriyet ve ii. dünya savaşı'na kadar olan konjonktürü farklı düzlemde; sonrasını ise tüm dünyada güncellenen / yeni çıkan / revize edilen akımları birçok açıdan değerlendirerek ilerlemek gerekir.

    Türkiye, endeksler açısından hiçbir zaman gelişmiş ülke kategorisinde olmadı. Ve size bir sır vereyim; hiçbir zaman da olamayacak. Bunu tarihsel süreçten bağımsız bir şekilde izah edemeyiz. Özellikle sanayi devrimi dönemindeki Osmanlı'nın sosyal politik duruşunu iyi incelemek ve akabinde de tercihimize bağlı olmaksızın bize bıraktığı miras ve mirasların, cumhuriyet öncesi ve sonrasında ne şekilde yönetimsel eğilimlerimizi belirlediğini irdelemek gerekir.

    Günümüze gelirsek; tek bir nedeni veya keskin cevapları yok. Sadece AKP ile de sınırlamak doğru değil. Ama işin özü ve zannımca tek sebebi bilimsel metotları bir kenara bırakmış olmamızdır. Bunun tek başına sorumlusu Erdoğan' mıdır ? Siyasi bir polemiğe girmek için yazmıyorum, girmem de zaten. Fakat, unutmayın ki bize göre ne kadar kabus politikalar gütse de, ne kadar hata yapsa da bu adam seçimle geldi ve seçimle halen daha koltuğunda oturuyor. Demek ki halk memnun; demokrasi böyle bir sistem. Sen gelişmiş ülke tanımını daha kafanda oturtamamışken, bir kilo pirince ve ayasofya romantizmine oy verecek en az 40 milyon insan var.

    Gelişmiş ülkedir, değildir bilemem; benim değerlendirme kıstaslarıma konu olan iktisadi veriler, araştırmalar bellidir. Ülke şu an çok ama çok kötü durumda ve uzun vadede hiçbir şeyin değişeceği de yok. Günde hala daha 32948 mesaj alıyorum "dolar ne olacak" diye; bir allah'ın kulu da çıkıp sormuyor ki "abi, erdoğan konuştukça neden dolar artıyor?" diye.

    Ne demiş üstat, hatırlar mısınız?

    "Her halk, layık olduğu şekilde yönetilir."

    Sevgiler.


    #186925 becoolnotfool | 5 yıl önce
    3anket 
  15. Taaa Farabi devrine kadar yolu var bunun. Siyasi olaylar, dini sebepler, yüzünü batıya dönmesi ama halk tabanında hala batı'yı çağırıstıracak çözümlerin Doğu fikirleriyle yapılmaya çalışılması bir yandan Türki değerler bir yandan islami değerler diğer yandan batı değerlerini bir arada yürütmeye çalışan bir toplum ve ortaya çıkan "sentezsizlik" hiçbir şeyi tam olarak kendimize uyduramadık ama batı'daki çoğu topluluk birbirinden farklı olan çoğu düşünceyi kendilerine sentezledi bir yol kat etti. Bizimki farklı düşüncelerden özgün bir sentez ortaya koyamamak ve amansız yoksulluk.
    #187227 migfer tokmakel | 5 yıl önce
    0anket 
  16. insanların diğer insanları yükseltmek yerine hep kendilerinden de aşağıda olmalarını istemeleri ve bu konuda özellikle çaba harcamaları. başarıların kıskanılması.
    "ben yapmıyorsam o da yapamasın", "ben o okula girmediysem o da girmesin", "ben oraya gidemiyorsam o da gitmesin", "ben o işe giremediysem o da girmesin"... bu örnekler uzar gider böyle.
    bir de insan kayırma, rüşvet, akrabayı işe alayım falan var tabi.
    aman çok sorun var yahu.

    edit: anlatım bozukluğu^^
    #187246 gece ucan kedi | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    1anket 
  17. Büyük çoğunluğunun aynı boka bulaşması, oralardan nemalanması.
    Vasıfız oldukları için bir şey dememeleri çünkü kendinden bir bok olamayacağını iyi bilmeleri.
    Anadolu'yu ve anadolu'nun Hemşehri derneklerini hafife almayın.
    Tarikatlardan önce bu hemşeri derneklerini yasaklayIP kapatmak lazım, bütün pisliğin başı buralarda döner.

    #260107 migfer tokmakel | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0anket 
  18. ülkemizin sırtındaki kamburlar, kan emiciler, hırsızlar, arsızlar, hainler...
    ve de isteyerek ya da istemeyerek bunlara müsaade edenler...
    #260112 fcan | 4 yıl önce
    0anket 
  19. "bal tutan parmağını yalar" zihniyetli, belki bir gün onun da bal tutacağına ve parmağını yalayacağına inanan insanlar.

    bazıları hakikaten tutuyor ama orası ayrı.

    yalnız bu parmak yalama hadisesi epey eskide kaldı. eskiden siyasetçilerin parmaklarını yalamaya devam etmek için az da olsa başarı sağlamaları gerekiyordu. mesela menderes parmak yalama konusunda seviyeyi arşa çıkartmıştır, ama icraat de yapmıştır az çok. belki de bunun sebebi geçmişte siyasetçilerin iş yaparken efendi insanlar olmalarıdır. bana inanmıyorsanız menderes ile rte'nin konuşmalarını bir kıyaslayın derim. menderes ahlaksız olabilir ama salon insanı çizgisini de terk etmiyor pek.

    sonra ne olduysa oldu, üniversiteyi nasıl bitirdiği belli olmayan kişiler "ne salonu lan!?" deyip siyaset dünyasında yer etmeye başladılar. "kitap ne lan?!" dediler falan.

    işte bu insanları gören insanlar da "lan demek ki bir yerlere gelebilmemiz için cro-magnon hayatımızdan vazgeçmemiz gerekmiyor. hem mağara insanı olup hem de kariyer yapabiliriz." demeye başladılar. ama daha mağara resmini terk etmeden mona lisa çizmeye kalktıkları için de bir iş yapmayı beceremediler. sonra "ben başkasına çizdireyim, ben çizmişim gibi davranırım." şeklinde bir iş modeline başvurdular. halk da yeyince amerikalı sanat öğrencilerine bolca imkan yaratıp, onların çizdikleri resimlerle hava atmaya başladılar.

    ama sıkıntı şuydu ki; o öğrenciler için bunlar pratik yapma aracıydı sadece. bizimkiler sanat konusunda gelişmedi ama amerikalı öğrenciler gelişti. bir süre sonra da kendi sergilerini açtılar. türkiye'ye de artık siparişçilerin imzalarıyla değil kendi imzalarıyla resim göndermeye başladılar. türkler de "bak nasıl çizmişim?" diye hava atmaya çalıştı başkasının imzasını taşıyan resimle. ama oysa ki hala cro-magnon hayatı yaşıyordu.
    #260572 jean baptiste de la rose et la croix | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0anket 
  20. buna ilişkin pek çok tarihsel ve siyasal neden sayılabilir belki ama en önemli nedenlerinden biri rant kültürü ve bunun getirdiği iktisadi ortamdır. son 15 senede yazılan AB raporlarının hepsinde de üstünde durulur kamu düzeninde kendine yer bulmuş rüşvet ve hemşericilik geleneği. türkiye'de yapılan büyük-küçük kamu yatırımları toplumun yararı yerine o dönemki siyasi kodamanların (bu yatırım kanal istanbul gibi milyarlık yatırımsa en tepedeki kodamanların, yok eğer ilçe seviyesinde ise o ilçenin kodamanlarının) yararına yapıldığı için, halkın vergileri genel olarak idealin çok altında bir etkinlik ve verimlilik ile harcanıyor. E buna bağlı olarak tekleyen altyapı, eğitim, hukuki ve idari sistemler hem bu rant kültürünü iyice besliyor hem de özel yatırım yapmayı daha zor hale getiriyor. Sen çok idealist ve kararlı bir memur veya girişimci olsan bile başarılı olmak için bu rant kültürü içerisinde kendine yer bulman, doğru insanlar ile ahbaplık kurman veya para yedirmen gerekiyor. Yani ne kadar idealist olursan ol başarılı olmak için bu rant sisteminin bir parçası olup bunu daha da büyüteceksin. Kısacası öyle bir düzen var ki devlet yatırımları sürekli hortumlanıyor. yok sen kapitalizmden medet umsan, bu sistem içerisinde hayatta kalmak isteyen yatırımcı bu hortumlamaya ortak olmak zorunda, buna niye ortak oluyor? Çünkü biliyor ki bu sisteme yedirdiği her bir lira için seni iki liralık sikebilir. Sonuç inanılmaz gelir eşitsizlikleri, "benim memurum ne yapacağını bilir" kafasında siyasetçiler, ne yapacağını bilen memurlar, iktidar'la işbirliğinde olan veya en azından sessiz kalıp keyfine bakan zenginler ve bu bataklığa saplanmış bir halk tabanı. Bunun son yıllarda nasıl profesyonel bir siyasi ceza-ödül sistemine dönüştüğünü görmek için Esen ve Gümüşçü'nün Türkiye'deki AKP dönemi Devlet-Özel Sektör ilişkilerini anlattığı makalesi okunabilir.
    0anket