1. Elde bulundurmak, ele almak.

    Örnek kullanım: Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. (Ö. Seyfettin)
    #137377 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  2. Ele geçirmek, yakalamak.

    Örnek kullanım: Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. (Ö. Seyfettin)
    #137378 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  3. .

    Örnek kullanım: Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz. (R. H. Karay)
    #137379 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  4. Yanında bulundurmak, alıkoymak.

    Örnek kullanım: Siz gelinceye kadar çocuğu ben tutarım!
    #137380 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  5. Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek.

    Örnek kullanım: Vahşidir, hiçbir zaman onu kafeste tutmak mümkün değildir. (S. F. Abasıyanık)
    #137381 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  6. .

    Örnek kullanım: Tabanı otuz, otuz beş metre kadar tutan bir eşkenar üçgen biçimindedir. (T. Buğra)
    #137382 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  7. Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak.

    Örnek kullanım: Şu yağan kar bir tutsun, seyreyle sen ertesi gün çocukları. (S. F. Abasıyanık)
    #137383 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  8. Denetimi ve yetkisi altına almak.
    #137384 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  9. Desteklemek, birinden yana çıkmak.
    #137385 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  10. Benimsemek, beğenmek.

    Örnek kullanım: Ama öylelerini de çevresinde kimse sevmemiş, tutmamıştır. (T. Buğra)
    #137386 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  11. Gereğini yapmak, yerine getirmek.

    Örnek kullanım: Verdiği sözü tutmuş, vaktinde gelmişti.
    #137387 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  12. Uygun gelmek, çelişmez olmak.

    Örnek kullanım: Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu. (R. N. Güntekin)
    #137388 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  13. Kapatmak, sarmak.
    #137389 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  14. Hizmetine almak veya kiralamak.

    Örnek kullanım: Burada bir kat tuttum. Yazı geçireceğim. (P. Safa)
    #137390 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  15. Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek.

    Örnek kullanım: Yapıyı geniş tuttu.
    #137391 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  16. Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak.

    Örnek kullanım: Avradın ilenci tutarsa senin iki gözün kör olacak. (M. Ş. Esendal)
    #137392 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  17. Ulaşmak, varmak.

    Örnek kullanım: Hayvanlar, Bağdat Caddesi'ni tutmuş, çalakamçı ilerliyor. (S. M. Alus)
    #137393 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  18. Para toplamı ...-e varmak, değeri olmak.

    Örnek kullanım: Aldığım şeyler bin lira tuttu.
    #137394 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  19. .

    Örnek kullanım: Vapur İzmir'i tutmayacakmış.
    #137395 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  20. Herhangi bir durumda bulundurmak.

    Örnek kullanım: Seksen bir yaşında da olsa çalışmak insanı zinde tutuyor. (H. Taner)
    #137396 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  21. Varsaymak, farz etmek.

    Örnek kullanım: Haydi tutalım babasının bir günahı vardı, çekti. (M. Ş. Esendal)
    #137397 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  22. Hedef olarak almak.

    Örnek kullanım: Taşa tutmak.
    #137398 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  23. Alacağa veya vereceğe saymak.

    Örnek kullanım: On bin lirayı borcunuza tuttum.
    #137399 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  24. .

    Örnek kullanım: Biraz toz olsa mendilini burnuna tutar. (A. Ş. Hisar)
    #137400 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  25. .

    Örnek kullanım: Yaşmak tutmak. Ustura tutmak.
    #137401 tdk | 6 yıl önce
    0eylem