1. Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak.

    Örnek kullanım: ingiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp ingilizlere satarlardı. (F. R. Atay)
    #137096 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  2. Vurarak veya sürterek ses çıkartmak.

    Örnek kullanım: Bir yandan mızıka istiklal havasını çalıyordu. (R. E. Ünaydın)
    #137097 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  3. Bir müziği dinlemeyi sağlayan aleti çalıştırmak.

    Örnek kullanım: Fevkalade zekidir, iyi dans eder, piyano çalar, tenis oynar, ata biner, avcıdır, kayakçıdır. (R. H. Karay)
    #137098 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  4. Ses çıkarmak, ses vermek.

    Örnek kullanım: Hafif hafif ıslıklar çalan sesi eski keskinliğini kaybetmiştir. (R. N. Güntekin)
    #137099 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  5. Atmak, çarpmak, vurmak.
    #137100 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  6. Üzerine sürmek.

    Örnek kullanım: Ekmeğin üzerine yağ çaldı.
    #137101 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  7. Bozmak, zarar vermek.
    #137102 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  8. Kumaşın bir parçasını kesmek.
    #137103 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  9. Madeni oymak, kalemle işlemek.
    #137104 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  10. Benzemek, andırmak.

    Örnek kullanım: Geniş alınlı, kırmızıya çalar, kahverengi saçlı, altın dişli tuhaf bir delikanlı gülümsedi. (S. F. Abasıyanık)
    #137105 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  11. Zamanı boşa harcatmak, ziyan edilmesine yol açmak.
    #137106 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  12. Süpürmek, temizlemek.

    Örnek kullanım: Tozu çalmak.
    #137107 tdk | 6 yıl önce
    0eylem