-
Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes.
Örnek kullanım: Kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı. (R. N. Güntekin) hepsini göster
-
Rengi atmış olan, solmuş, uçuk.
Örnek kullanım: General, soluk dudaklarını parmaklarının arasına alarak acı acı gülüyor. (E. M. Karakurt) hepsini göster
-
Parlaklığını, gücünü yitirmiş (ışık).
Örnek kullanım: Bahçeye, kafeslerden elenen soluk bir ışık vurmuş. (Y. Z. Ortaç) hepsini göster
-
tarz.
Örnek kullanım: Gençler dergimize yeni bir soluk getirdiler. hepsini göster
-
Ciğerlere hava alıp verme.
hepsini göster
-
Rengi kaybolmuş, matlaşmış (nesne).
hepsini göster