medyada boy göstermiş, birtakım insan ya da grup tarafından tanınan, takip edilen insanlara verilen genel ad. tdk başlığı gene sıçartmış.
dün eski arkadaşlarımdan biri geldi aklıma, google'ladım. önce soyadının değiştiğini (evlenmiş, yaş haddine göre normal tabii), ardından dinini değiştirdiğini, son olarak da protestanlık misyonerliği yapan bir uydu kanalında 2 yıldır program yaptığını gördüm. hristiyanlığı benimsemesine şok olmadım. televizyonda, 1 saatlik periyotlar halinde, 90 küsur bölüm boyunca saçmaladığına 10 dakika kadar maruz kalınca dumur oldum çünkü üniversitedeyken baya konuşup, tartışıp "deizm-teizm benzerliklerinde tanrının işlevsizleşmesi ve insanın yalnızlığına biçtiği kılıflar" ana başlığı altında makale yayınlamayı falan düşünüyorduk birlikte. müthiş bir sesi vardı (halâ var ama ingilizce orijinalinden berbat bir şekilde türkçeleştirilmiş ilahiler okuyor artık, sürekli "rab bana bu yolu gösterdi, ışığı yolumu aydınlattı, içimi nurla doldurdu" falan diyerek), üniversitede hem lisansı hem de yüksek lisansı 3,90 üzeri ortalamayla bitirmiş, yüksek onur belgesi almış, kafasında her zaman edebiyat, sanat-sepet işleri olan, sırf bu nedenle uzun bir süre de almanya'da yaşamış bir insandı. 6-7 yıllık bir zaman içinde 180 derece dönüşüm inanılmaz geliyor bana. kafka haklıymış gerçekten de.
yaptığı ve konuk olduğu programları atlaya atlaya izlemeye çalıştım. şöyle evliyim, böyle evliyim; rab bana aşkı buldurttu, içim kıpır kıpır saçmalıkları haricinde, kendisinde halâ o entelektüel zekanın var olduğunu ama artık ruhunun çok derinlerine itildiğini gördüm. yüzü gülüyor, kendisinin bir misyoner olduğunu bağıra çığıra her cümlesinde söylediği için çevresine de mutluluk yaydığını sanıyor (konuşmaya başlayıp rab, nur falan dedikçe sanki bir lamba gibi çevresini aydınlattığını sanıyor) ama yüzünün bir yerinde o olmamışlık, istediklerini yapamıyor olmanın verdiği heyecansızlık ve bitiklik saklı halâ. kendisine hamile olan annesini sistematik olan döven babası sayesinde yüksek oranda engelli doğmasıyla ilgili "engelli sorunları" konulu bir bölümde bile yer almış. bana üniversite yıllarında anlattıklarının gene 180 derece zıttı olarak "rab bu yoldan gitmemi istemiş olacak ki, artık çok mutluyum" saçmalıklarına sarılmış. oysa ki, bu mevzu açıldığında aynı alkolik babanın ne anası ne babası ne de inandığı bir tanrı kalıyordu. bu sistematik şiddeti engelleyemese bile duraksatmadığı için annesinde bile suç bulan insan gitmiş, "rab aile sorunlarımı dinim, eşim ve sevgi kelebekliliğim sayesinde aşmamı sağladı" mallığına bürünmüş kof bir insan gelmiş, japon'cuğum; sen konunun herhangi bir yerinde değilsin yavrum, üzerine alınma lütfen bu yazdıklarımı, eğer okuyorsan halâ.
televizyona çıkmış ve düzenli olarak izlenilebilir yerlerde kendisini ya da aklını sergilemiş olan birkaç ünlü eş dost yapmışım şu yaşa kadar. çoğu beş para etmez insanlar olduklarını gösterdi (biri kolin inşaat'ın otellerinden birinin genel müdürü oldu hatta. hilton'dan oraya geçmesini "işte şimdi başlıyoruz" başlıklı hikayeler atarak afişe ediyordu vicdansızca). insanları medyatiklik ya da az ünlü olma çabası değil, içlerindeki kokuşmuşluğun bir gün ortaya çıkma ihtimali bozuyor bence. sinema ve dizi sektörünün bütün ameleliğini en alt tabakadan gelerek çekmiş bir arkadaşım da, şimdilerde birkaç çok izlenen filmde figüranlıktan 10-15 dakika daha çok ekran süresi alıyor diye kendisini kraliçe falan sanıyor. nikahtan sonra, aile cüzdanı fotoğrafı paylaşmasının birkaç saat sonrasında, adamın anasına bacısına sövdüğü ve yüzük yakmaya çalıştığı paylaşımları unutarak birkaç yaşındaki çocuğuyla birlikte çektirdiği "an"larda mutlu aile tablosu ve imrenilecek bir hayat perspektifi örneği veriyor, üç kuruşluk aklıyla. mahalleden tanıdığım tiyatrocu bir arkadaş da, belki de on yıl boyunca kimsenin bilet bile almadığı oyunlarda kendisini paraladıktan sonra, şehir tiyatrolarına torpille kapağı atıp eli biraz para tutmuş, ardından hemen hemen her gün rakı masası fonlu, "bugün de böyle olsun", "bi' bize mi lolo be hayat" tarzı sıçmık paylaşımlar yapıyordu; halâ aynı durumda. 2 gün önce, 10 saat içinde 4 farklı rakı masalı fotoğraf paylaşmış, hepsinin sağına soluna hayata dair aklınca zeki laflar bezemiş. bu insancıklar yitikler. hangi boyutlarda yitik olduklarını, kendilerinden ümit kesilmesi noktasında ne kadar korkunç durumda olduklarını ne kendileri biliyor ne de en yakınları olarak her fotoğrafta yanı başlarında tuttukları diğer insancıklar. baya acizce görünüyor bana buradan, kendi çöplüğümde, baya kıt kanaat geçindiğim dönemde; değil 10; 25 sene önceki lake'ten çok uzaklaşmamış olmanın keyfiyle.
ünlü ya da az ünlü tanıdıklarla iletişimini kesmiş veya bu az ünlüler kendileriyle irtibat kurmayalı yıllar olmuş insanları, yaşlandıktan sonra daha iyi anlıyorum sanırım. "bi' yerde tanıdığım var benim" lafının hayatlarındaki etkisiyle yükselmişler ama çevrelerinde kendilerini o tanıdık sıfatının içinde tanımlayabilecek kimse kalmamış. karşılıklı çıkar bekleyebilecekleri kimse yok. rakı masalı, bol rab içeren, çok değil; birkaç yıl önce uluorta sövdüğü eşiyle şimdilerde mutlu aile tablosu çizen ikiyüzlüler topluluğu bunlar. sanırım bütün ünlü veya az ünlülerin karakter özellikleri, ünlü olmaya çalıştıkları andan itibaren değişmeye başlıyor. ünlülük bir skala olmadığı için bu değişimin sonunun nereye gideceğini kestirmek de güç olmalı. hoş; buna kafa yoracak kadar zekaları kaldığını da sanmıyorum.
"gerçekten", boktan ünlü hayatlarınıza sıçayım ben sizin ya.