son kaplanının 1974 yılında hakkari'de vurulduğu bölge.
ayrıca soyu tükenmeden önce de asya aslanı, yılanboyun (günümüzde daha çok güney doğu asya'da yaşayan bir kuş), anadolu leoparı gibi hayvanlar yaşamaktaymış.
Köyleri hâlâ kötü durumda olan coğrafya. Cinlerle evlendiğini iddia edenler var, psikolojik bir rahatsızlığı cincilere gidip çözmeye çalışanlar var. Tam kafayı kırmalık.
İnsanının irfanından nemalanmak için gezmeye gerek olmayan coğrafya. Bu yönüyle baya etkileyicidir. Çünkü o derin irfanını siz isteseniz de istemeseniz de size dayatmaya çalışan ısrarcı bir topluluktur bu Anadolu insanı. Son 4 veya 5 yılda Anadolu irfanı görmek için hep tek bir yere gittim: Konak meydanı.
Yerlere tükürülmesiyle, kuruyemiş çöpüyle, gereken hiçbir yerde sıra beklemezliğiyle, şark kurnazı esnaafıyla, dağdan gelip Kemeraltı yerli esnafını kovmasıyla, çalılara işemesiyle, birkaç yüzyıl geriden gelen kostümüyle, özbakım problemiyle, bize yer her trabzon diyen Trabzonluları kıskandıracak kadar bize her yer civerek köyü demesiyle, evde karısı ve çocuklarını dövüp en ufak eylemde polis dayakçılık yapsın diye beklemesiyle… neyse işte şunla bunla. Anadolu irfanını sahiplenmeli tabi, ama Anadolusunda.
Türklerin Balkan savaşlarıyla kurtuluş savaşı arası süreçte ikinci defa yurt yaptıkları topraklar. Osmanlı'nın tarihinin büyük bölümünde birkaç yer dışında anadolu, yıkık, sürekli isyanların çıktığı, hastalıktan kırılan, az nüfuslu bir bölge.
Türklerin tarihsel olarak şehirli, gerçek yerleşik mekanı Balkanlar, Marmara, Ege biraz da Anadolu'da birkaç bir yer.
Ben şahsen Türkiye'nin g-7 şehirleriyle diğer bölümlerinin arasındaki, özellikle istanbul'la arasındaki farkın bu tarihsel köksüzlükten Kaynaklandığı düşünüyorum.
Sosyolojik-içtimai sorunların kökeninde, ikinci defa yurtlaştırmanın getirdiği zorluklar önemli bir pay sahibi bence.