1. Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak.

    Örnek kullanım: Masaya vurmak. Birinin başına vurmak.
    #130402 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  2. Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak.

    Örnek kullanım: Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara giriyor. (R. H. Karay)
    #130403 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  3. Etkisi bir yere kadar uzanmak.
    #130404 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  4. Duyulmak, hissedilmek.
    #130405 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  5. Üzerinde görünmek, üzerine düşmek, yansımak, aksetmek.

    Örnek kullanım: Yıkık damından içeriye parça parça güneş vurur. (R. H. Karay)
    #130407 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  6. Olumsuz yönde etkilemek.

    Örnek kullanım: Kriz kitap dünyasını da vurdu.
    #130408 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  7. Hızla değmek, çarpmak.

    Örnek kullanım: Kolumu duvara vurmuşum.
    #130409 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  8. .

    Örnek kullanım: Duvara boya, tahtaya cila vurmak. Yakı vurmak.
    #130410 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  9. Takmak, koymak, bağlamak.

    Örnek kullanım: Seni buradan ellerine kelepçe, ayaklarına zincir vurup öyle götürecekler! (Y. K. Karaosmanoğlu)
    #130411 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  10. Bağlama, ilişkilendirmek.

    Örnek kullanım: Bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığına vurarak etrafını alırlar. (R. H. Karay)
    #130412 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  11. Olduğundan başka biçimde görünmek.

    Örnek kullanım: Deliliğe vurmak.
    #130413 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  12. Batıcı veya kesici cisimleri saplamak, kakmak.

    Örnek kullanım: Bıçak vurmak.
    #130414 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  13. Uygulamak, basmak, koymak.

    Örnek kullanım: Damga vurmak.
    #130415 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  14. Ses çıkarmak, ses vermek, çalmak.
    #130416 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  15. Amaçladığı şeye rast getirmek.
    #130417 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  16. Hızla çarpmak.

    Örnek kullanım: Ayağını güm güm yere vurarak.
    #130418 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  17. Silahla yaralamak, öldürmek.

    Örnek kullanım: Bir gün kızı kurtarmışlar, ayıyı vurmuşlar. (H. E. Adıvar)
    #130419 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  18. Dokunmak, hasta etmek.

    Örnek kullanım: Bizim evin bacası çekmiyor. Bütün kış, maaile kömür vuruyor bizi bu yüzden. (N. Hikmet)
    #130420 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  19. Soğuk, dolu vb. ürünlere zarar vermek.

    Örnek kullanım: Dolu, bu yıl ekinlerin çoğunu vurmuş. (F. Otyam)
    #130422 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  20. Kalp, vuru durumunda olmak, çarpmak.

    Örnek kullanım: Kalbi öylesine kopacakmış gibi vuruyordu. (H. Taner)
    #130423 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  21. Piyango vb. çıkmak, isabet etmek.
    #130424 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  22. Desteklemek, dayamak.

    Örnek kullanım: Akşam olunca kapının desteğini vurduk.
    #130425 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  23. .

    Örnek kullanım: Su dışarı vurdu.
    #130426 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  24. Sırtına, omzuna yerleştirmek.

    Örnek kullanım: Hamalın biri sırtına koca bir ayna vurmuş götürüyordu. (H. Taner)
    #130427 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  25. Bir şeyi başka bir şey üzerine koymak.
    #130428 tdk | 6 yıl önce
    0eylem