-
Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı.
Örnek kullanım: Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı. (H. E. Adıvar) hepsini göster
-
Yağış almayan veya üzerinde bitki olmayan.
Örnek kullanım: Kuru çöl. Kuru tepeler. hepsini göster
-
Daha sonra kullanılmak için kurutulmuş, taze ve yeşil karşıtı.
Örnek kullanım: Evlerin önlerine kuru meşe dallarıyla örtülü çardaklar yapmışlar. (R. H. Karay) hepsini göster
-
Canlılığını yitirmiş (bitki).
Örnek kullanım: Çiçek açmaz kuru bir ağaç, ötmeyi unutmuş bir kuş mu oldum? (H. E. Adıvar) hepsini göster
-
Salgısı olmayan.
Örnek kullanım: Kuru öksürük. Kuru egzama. hepsini göster
-
Döşenmemiş, çıplak.
Örnek kullanım: Salih Reis, dört kuru duvardan ibaret fukara kapısından gördüğü mavi denize baka baka ölmek istiyordu. (Halikarnas Balıkçısı) hepsini göster
-
Katıksız, yanında başka şey olmayan (yiyecek).
Örnek kullanım: Kuru çayla karın doyar mı? hepsini göster
-
Etkisi ve sonucu olmayan.
Örnek kullanım: Şahsına topluluğun isteğini emanet edenler boş bir riya, kuru bir şeref olsun diye laf etmediler. (R. E. Ünaydın) hepsini göster
-
Zayıf, çelimsiz, arık, sıska, kaknem.
hepsini göster
-
Heyecanı, tadı olmayan, tekdüze.
Örnek kullanım: Kuru, zevksiz bir hayat. hepsini göster
-
Akıcı olmayan, duygudan yoksun.
Örnek kullanım: Kuru bir anlatım. hepsini göster
-
Kuru fasulye.
hepsini göster