1. tıpkı alexandre dumas'lar gibi babadan oğula nesil bunlar. baba ve oğul olmak üzere aynısından iki tane varlar. nesiller boyunca ressam olan bir ailenin mensupları. o dönemde yürürlükte olan lonca sisteminde meslekler babadan oğula geçiyor. holbein ailesi de ressam bir aile. yeteneğin varsa parlıyorsun, yoksa atölyeden çıkan işlerin fonlarını filan boyuyorsun, boya hazırlıyorsun, tuval çakıyorsun ama o mesleğin içindesin. oğul hans babasına göre daha yetenekli anlaşılan. hans holbein dendiğinde akla o geliyor çünkü. dönemin ehemmiyetli kişilerinin portrelerini yaptığı için olabilir. viii. henry, erasmuş filan var bu portrelerin arasında. tekniğinde de başarılı. adlı resmine bu teknikle bir kuru kafa eklemiş. dönemin modası resimlerden biri olmuş böylece resim. ayrıca tablolarında türk halılarına yer vermiş. öyleki türk halısını holbein resimlerinden tanıyan avrupa bazı batı anadolu desenlerini holbein halısı olarak adlandırmış. o dönemde türk halıları osmanlının önemli ihracat kalemlerinden biri. emek şimdiki gibi değersiz değil. bu halılar yere ayaklar altına serilmiyor. masaların üstüne seriliyor ya da duvarlara asılıyor. türk halısı bir servet göstergesi. holbein'ın müşterileri de zengin.
    günümüzde holbein halısı olarak adlandılan halılara genel bir bakış: www.google.com/...
    #130040 laedri | 6 yıl önce
    0ressam 
  2. ingiltere'nin londra şehrinde bulunan "the national art gallery" müzesinde ihtişamlı bir odada karşısına bir bank konularak tek başına sergilenen, 207'ye 209,5 cm ebatlarında "the ambassadors" resmini, pikseller megapikseller halt etmiş dedirtecek ölçüde, zannımca ahşap olan malzemeye nakşetmiş, ki bunu da 1533 yılında yapabilmiş, sanatına hayran ötesi karakter.

    kendisinin resimlerine yerli yersiz eğip bükerek koyduğu kurukafalarını ölümün bir hatırlatması olarak, orada; param da var tutar holbein'a yaptırırım portremi diyen insancıklara bir tokat gibi patlatması da takdire şayandır.

    hiç gocunmadan ilmik ilmik işlediği halı, kilim ya da benzeri masa örtüsü vb malzemelere "elimi uzatsam dokunacağım galiba" hissi verirken aşırı kıskandıran yeteneğini bütün çalışmalarında yürekten hissettiren "keşke bi vakit bir araya geleydik" diye düşündürten ressam.
    #201396 la campanella | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0ressam 
  3. national gallery'de bulunan the ambassadors'un ve erasmus portresinin, palazzo barberini'deki viii. henry portresinin hans holbeinlar'ın oğul olan ressamı(hans holbein der jungere'yi böyle çevirmeyi tercih ettim. genç holbein garip durdu. fransızlar'ın aynı isme sahip olan sanatçıları baba-oğul olarak nitelendirmesini temel aldım).

    berlin devlet müzeleri'nin bir parçası olan resim galerisi'nde(gemäldeagalerie) bulunan tüccar georg giese'nin portresi de en beğendiğim eserlerinden ve en az the ambassadors kadar gerçekçi ve güzel. masanın üzerindeki örtü/halı, para kutusu, divit kalemler, makas, mühür, yüzük, şeffaf vazo gibi objeler adeta fotograf makinesiyle çekilmiş gibi. holbein tam bir ayrıntı ressamı. duvara tüccarın latince mottosu kazınmış: nulla sine merore voluptas(ingilizce'den, keder olmadan sevinç olmaz diye çevirdim bunu da). adam elinde kardeşinden gelen bir mektup tutuyor, arka raftaki kitabın hemen üzerinde balmumuyla tutturulmuş kağıt parçasının en alt satırında da 1532 yılı yazıyor. sanat tarihçisi olmadığımdan, bu bilgileri müzede gezinirken, şans eseri, bir rehberin gruba resmi ayrıntılı bir biçimde anlattığı konuşmaya kulak misafiri olmam sayesinde öğrenmiştim. bu ayrıntıların dışında yanında adamın bakışlarının resmedilişi de muhteşem. o kadar ustalıkla çizilmiş ki, resmin önünde hangi açıyla durursanız durun giese'nin şüpheci/meraklı bakışları sizi takip ediyor. portrait of georg giese
    3ressam