1. insanlar konuşmayı çok sever. evet bu insanlardan biri de benim. ancak bazı durumları anlatamazsınız, kelimelere dökmek, yaşadıklarınızı ifade etmez. sadece değerini düşürür. nasıl bir duygudur bilir misiniz? erkeklerin aşık olması gibidir. erkekler, aşık olunca sevdikleri insanı kimseye anlatmazlar, sevdiklerinin değerini düşürmemek için, insanların anlayamayacaklarını bilir, bu durum sevdiği kişiyle ilgili gelebilecek olumsuz eleştirilere karşı savunma yoludur. aslında erkekler, sevdiği kişiyi herkese anlatmak ister. dünya alem, sevdiği insanı bilsin ister fakat; buna rağmen sevdiği insanı anlatmaz, anlatamaz. kadınlarda durum nasıldır bilemem. tahminime göre, gerçekten seviyorsa, çok samimi olduğu arkadaşlarına anlatıyorlardır. nasıl ki aşık olan insan sevdiği kişinin değerinin azalmasını istemez. aynı şekilde, büyük acıları yaşamış insanlarda, dertlerini paylaşmaktan haz duymazlar. haksızlığa uğradıkları konu hakkında delicesine konuşmak istemelerine rağmen susarlar. işte bu durum bastırılmış bir duygu durumuna dönüşebilir.

    gelin bastırılmış duyguları örneklendirelim. hiç haksızlığa uğradığınızı düşündünüz mü? bu da sorumu şimdi. tabi ki haksızlığa uğradınız. benimki de laf işte. haksızlığa uğradığınız zaman sakin kalabilme özelliğiniz var mı peki? çok büyük bir ihtimalle yoktur. hatta siz bu yazıyı okurken, sizin "salak mıyım haksızlığa uğradığımı düşünüyorsam, niçin susayım" dediğinizi duyar gibiyim. insan öyle zamanlarda susmalı, tek bir kelime bile etmemeli. haksızlık yaptığını düşündüğü kişiyle, sakinleşince konuşmalı. neden böyle bir davranışta bulunduğunu sormalı, cevabı tatmin edici olursa ilişkiyi devam ettirmeli yok cevap tatmin edici değilse ortada bir yalan var demektir veya açığa çıkmamış gerçekler. bu gerçekler, tatmin edici cevaplar veremeyen insanla ilgilidir. karşı tarafın öğrenmesini istemediği hatta kendisinden bile gizlemeye çalıştığı travmalar. bastırılmış duygular işte bu travmalardır.

    bir filmi anlatmak için neden bunları yazdım diye düşünebilirsiniz. "bu yazdıklarının filmle ne alakası var" demeniz gayet normal. aklınızsa bulunsun diye yazıyorum, bu filmde bir lübnanlı hristiyan bir adamın, filistinli bir mülteciyle olan hikayesini izleyeceksiniz. "kimin suçlu olduğundan ziyade kimin daha suçlu olduğunu düşüneceksiniz." çoğu insan için suçlunun kim olduğu önemsizdir. belli bir etnik kökenden gelmesi, belli bir gruba kendini ait hissetmesi suçtur(tabi bu ırkçı ve kendini bir gıdım bile yetiştirememiş cahil insanlar için geçerli bir durum). tabi ki bu suç değil. bak ya yazmak istediklerimi yazamıyorum acaba neden? diktatörlükle yönetilen ülkelerde, kitle olarak hareket eden insanlardan çekindiğim için olabilir. çekinmek derken bu kitleden korktuğum anlaşılmasın, bu kitlenin kötü huylu bir tümör olduğunu düşündüğüm için sessiz kalıyorum. kısacası sessiz bir çığlık duyuyorsanız işte ben ve benim gibi milyonların sessiz çığlığı kulaklarınızda yankılanıyordur. bu filmin son sahnesinde bulunan, sessiz gülümseme benim gülümsememdi.

    bazen sessizlik insanları çıldırtır, vicdan azabı çektirtir. çok mutlu olursunuz, paylaşmak istersiniz ama paylaşamazsınız. çok üzgün olursunuz, dinlenmek istersiniz, dinlemezler. çok hasta olursunuz aramak istersiniz, arayamazsınız. unutmayın sizden yardım istemiş birinin elini, zamanında tutmadıysanız, o eli bir daha tutamazsınız. insanları yalnızlığa mahkum ederek iyi insan olunmaz. olsa olsa ancak muhtaç olunur.

    şimdi güzel ülkemizdeki bütün sorunları düşünün ve kendinize yeni bir yol çizin. belki elinizden hala bişeyler gelebilir kimbilir. belki bir eli tutarsınız. boşta kalmış olan elleriniz böylelikle dolmuş olur hiç değilse. hadi o zaman iyi seyirler size.
    #129918 kitapkurdu | 6 yıl önce
    0film 
  2. lübnan'ı 'nde "en iyi yabancı film" kategorisinde temsil eden ve heykelciği kaparak büyük sükse yapan, filistin ve israil arasında her alandaki gerilimin tekil bireylerin hayatlarına nasıl yansıdığını oldukça sert bir şekilde gösteren, 2017 yapımı film. 13 yaş sınırı var ve 2 saat kadar sürüyor ama film bittikten sonra "bir 2 saat daha sürse, izlerdim" dememek benim adıma mümkün olmadı. uzun süredir izlenecekler listemde tuttuğum için sevindim. büyüttüğüm beklentimi makul ölçülerde karşıladı.

    kapalı toplumların devasa bir hale gelerek gözle görülebilir birer kütleye dönüşmüş ön yargılarını sinemada görmek çok hoşuma gidiyor. hem "kendi ön yargılarımla nasıl savaşabilirim?"e alternatif cevaplar buluyor gibi oluyorum hem de bu ön yargı yumaklarıyla mücadele söz konusu olduğunda, kansere dönmüş hücreyi kesip atma formülünün ne kadar boş bir goy goy olduğunu deneyimliyorum. filmin ilk 10 dakikasından da anlayacağınız üzere, temele oturtulan hakaret oldukça küçük boyutlarda ve bizim ülke vatandaşlarının hemen hemen her gün yaşayıp "hastre" diyerek geçiştirip unuttuğu olaylardan pek de farklı değil. ancak, yukarıda da bahsettiğim kütlesel ön yargılar herhangi bir kıvılcım durumunda bir anda alev alıp çevresindeki her şeyi ve herkesi yutabiliyor. izlerken sık sık yutkunmamın sebebi, bu yutmanın boyutlarına karşı duyduğum korkuydu.

    filmin taşıyıcı kolonları çok fazla ama başroldeki 2 aktör, tümüyle oscar alabilmiş bir filmin yüceltilmesi gereken elemanları. koyu hristiyan tony hanna'yı canlandıran , sadece yaklaşık 10 yıl önce oyunculuk kariyerine adım atmış bir aktör. filmde elle tutulur bir hale gelen öfkeyi kenarından bakan gözleriyle seyircinin üzerine büyük bir etkileyicilikle fırlatmış. kendisinin ekranda olduğu her sahnede kan beynime sıçradı. filistinli mülteci yasser salameh'i canlandıran ise, filistin'in tiyatroda adını duyurmuş, başarılı isimlerinden biri. kısa bir araştırmadan sonra, kendisinin kudüs'te yaklaşık 30 yıldır tiyatro alanında ses getirmiş biri olduğunu görmek mümkün. filmde ise, "zalimin zulmü varsa"nın karşısında yer alıp gene de kendinden emin olmayan insan portresini müthiş çizmiş.

    siyasi etkilerden soyutlanmaya çalışan izleyicilerden biriyseniz, bu film sizlik değil çünkü çevrenizdeki dünya bu filmde anlatılandan daha sert, daha acımasız ve daha da fazla ön yargı duvarlarıyla örülü. filmin uzun duruşma sahnesinin de tüm hukukla ilgililenenlere ilham kaynağı olabileceğini düşünüyorum.

    afiş

    fragman
    #141148 lake of the hell | 6 yıl önce
    0film