aynı maç geçen sene de yine 25 şubatta vodafone parkta oynanmış ve beşiktaş maçı 3-1 kazanmıştı. bu sene de fenerbahçemin işi bulunduğu durumdan dolayı zor ancak unutmayın ki fenerbahçe o staddan 9 kişiyle yenilmeden çıktı.
t: fenerbahçenin yenilmeyeceğini düşündüğüm yüksek ihtimalle berabere bitecek olan maç.
fenerbahçe'nin iki farkla kazanacağı maç olacak. hissediyorum!
yok olm ya, ne hissetmesi, içimden öyle geçti. survivor reklam arası verip babam spor kanallarına akmasa yarın maç olduğundan haberim olmaz. ama varmış. sonra babam dedi ki "maç ne olur?" kale almadım tabi. bir daha tekrarladı. yine oralı olmadım. "carbon sen beni duymuyor musun?" diye sordu babam, o an kendime geldim. "bana mı soruyorsun?" dedim. "yok babana..." dedi. "baba sana soruyormuş?" dedim anneme. annem "iki farkla fener alır..." dedi. öyle bir an sessizlik oldu peşi sıra. onlar başka şeyler derken ben bunu bir yere maçtan önce yazmalıyım diye düşüncelere daldım.
ilk yarı beşiktaş'ın, 2. yarı ise fenerbahçe'nin hakkı olan maç. en sevindiğim tarafı beşiktaş'ın berbat bir halde olduğunu tekrar gösteren maç oldu. olay çıkmaması da sevindirdi.
rocky filmi gibi maç oldu. bazen hepsi birer senaryo gibi geliyor. gerçi bana bazen tüm hayat senaryo gibi geliyor. ama o başka girdinin konusu. yazayım bir ara.
maçın başlangıcında tolgay'dan saçma bir hata geldi. sonra devam eden hatalar silsilesinde ilk beş dakikada beşiktaş'ın gol bulacağı anlaşıldı. onuncu dakikada da buldu. arkası da kesilmedi. beşiktaş mı çok iyi oynuyordu yoksa fenerbahçe mi çok kötüydü diye düşündüm. beşiktaş aslında normal futbolunu oynuyordu. hatta normal seviyesinin de altında oynuyordu ama fenerbahçe çok kötüydü, orası kesindi bana göre. ve ilk yarı 3-0 bitti. daha da farkı bitebilirdi diyebileceğim fazlaca bir şey olmadı. fener'in tek pozisyonu ise dirar'ın girdiği pozisyon oldu.
ikinci yarı ayew ve valbuena ile başladı yanal. isla ve moses'i çıkartıp. daha enteresan olan ayew sola, valbuena sağa geçti. ama sanki sadece iki adam girmemiş, tüm futbolcular değişmiş gibiydi. aslında ne hissettiklerini biliyordum. çünkü devre arasında, biraz da @no pasaran beni çıldırtmışken, bana da bir rehavet geldi. artık amiyane tabiri ile "sikilmiş götün davası olmaz" modu mu dersiniz, nedir bilmiyorum, rahatladım. zaten 3 yemişsin, fener için bu yeterince kötü iken 6 yesen ne olur düşüncesi hasıl oldu. işte aynı duyguyu sanırım futbolcular da yaşadı. battı balık yan gider diyerek oynamaya başladılar ve sonuç geldi. 12 dakika, 3 gol. ancak bu durumda bence en büyük pay sahibi şenol güneş idi. çünkü uyudu. fener'in berbat hali onu rehavete sürükledi ve uyanana kadar 3 gol birden yedi takımı. uyanıp q7'yi sahaya attığında ise artık çok geç olmuştu. ha o top direkten dönmese q7 hamlesi ile maçı çeviren adam olacaktı ama maçı 3-0'dan 3-3'e getiren adam olarak kaldı. bence beşiktaş'ta miyadı doldu kendisinin.
özetle, son yıllarda izlediğim en zevkli derbi oldu. maça gölge düşürecek, maçın önüne geçecek bir hakem hatası da ben görmedim. şenol güneş maç sonu hakem falan diyince de başkası adına utanma hissiyatını yaşadım. evinde 3-0 önde bitirdiğin bir ilk yarıdan sonra rakip takım 20-25 dakika seni kendi kalene hapsediyorsa bunu hakeme bağlamak sadece ayıp.