1. Sıvı maddeler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek.

    Örnek kullanım: Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış. (S. F. Abasıyanık)
    #128581 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  2. Sıvı maddeler aşağıya yönelmek.
    #128586 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  3. Sıvı bir madde bir yerden çıkmak.
    #128587 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  4. Bir kap veya bir yer, içindeki veya üstündeki sıvıyı sızdırmak.

    Örnek kullanım: Dam akıyor.
    #128588 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  5. Art arda ve toplu olarak gitmek.

    Örnek kullanım: Öfkeli insanlar, el ele, omuz omuza Taksim'e doğru akıyorlardı. (Y. Z. Ortaç)
    #128589 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  6. Kumaş yıpranıp iplikleri erimeye başlamak.

    Örnek kullanım: Çarşafın kumaşı da yer yer akmış, buruşmuştu. (R. H. Karay)
    #128590 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  7. Boya birbirine karışmak.
    #128591 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  8. Sürüp gitmek.

    Örnek kullanım: Nedim divanında bir kaside vardır, müjgân üstüne, hicran üstüne, umman üstüne kafiyeleri ve redifleriyle akar. (Y. K. Beyatlı)
    #128592 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  9. Zaman çabuk geçmek.
    #128593 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  10. Karışmak, katılmak.
    #128594 tdk | 6 yıl önce
    0eylem 
  11. Çabucak savuşmak, ortadan kaybolmak.
    #128595 tdk | 6 yıl önce
    0eylem