amerika birleşik devletlerinin yüzölçümü açısından ikinci büyük eyaleti. halihazırda parlamentoda 25 cumhuriyetçi 11 de demokrat tarafından temsil ediliyor. texas'dan çıkıp abd başkanı olan isimler var. eskileri saymayacağım, lyndon johnson, george bush**, jimmy carter, bill clinton. bir de tabii farklı bir imlayla teksas olarak yayınlanan çizgi roman serisi var.
bir zamanlar abd'nin teknoloji üssü olan eyalet. daha sonra california'ya kaymıştır bu işler.
ismi yerlilerin dilindeki "tayşa" (dost) kelimesinden gelmekte. ispanyollar dilleri dönmediği için olsa gerek "tehas" (tejas/texas) demişlerdir.
17. yüzyıl sonlarından 19. yüzyıla kadar ispanya kolonisi olmuştur. 1821 yılında meksika imparatorluğu'na bağlanmıştır.
1835 yılında teksas ahalisi meksika'ya isyan etmiş ve böylece 1836 yılında teksas cumhuriyeti kurulmuştur. meksika ise teksas cumhuriyeti'ni tanımadığı için bol bol teksas ile savaşa girmiştir.
teksaslılar, meksika ile savaşmaktan bıktığı için 1837 yılında abd'ye katılma başvuruşu yapmışlardır. 1845 yılında abd'ye katılmıştır.
amerika'da bireysel silahlanmanın en fazla olduğu eyalet. çocuklar yürümeye başladıkları an, silah tutmaya da başlıyorlar adeta. silahı olmayan erkeklere hanım evladı gözüyle bakılıyor. erkeklik silahının boyuyla ölçülüyor neredeyse *
2019 itibarıyla:
Texas 830,109 Florida 497,078 Virginia 390,946 California 386,795 Pennsylvania 317,858
silahlı çatışmalarda "ortalık teksas'a döndü" demelerinin nedeni var yani.
tarihinde görülmemiş hava olaylarıyla cebelleşen abd'nin en büyük eyaletlerinden birisi. nüfusu 30 milyon, yüz ölçümü de ülkemizin 4/5'i kadar. ekonomik olarak ülkemizin iki katından fazladır.** buna rağmen bu eyalet dibine kadar boka batmış durumda.
öncelikle teksas'ın ılıman iklime sahip olduğunu söylemek lazım. türkiye'de mersin'de, adana'da yaşamak gibi düşünün. doğalgazla ısınma neredeyse yok bu yüzden insanlar genelde elektrikli ısıtıcılarla ısınıyor ki buna da çok ihtiyaç duymuyorlar.
böyle bir iklimde gelen fırtınalarla beraber muhteşem bir kar yağışı ve sıcaklıkların -20 santigrat dereceye düşmesi, tüm şehrin altını üstüne getirmeye yetiyor. ısınmak için insanlar öncelikle elektriğe yükleniyor ancak doğal olarak bu kadar ısıtıcıyı sistemler kaldırmıyor. tabi bundan etkilenen su pompaları da durunca borularda hareket etmeyen sular da donuyor ve patlıyor. elektrik yok, su yok, internet yok.
insanların kışlık kıyafetinin bile olmadığı bir eyalet burası. buna rağmen muhteşem soğuklar bir de rüzgar tribünleri ve doğalgaz elektrik tesislerini de bozuyor. insanlar evlerini ısıtamayınca arabalarına bindiler ve orada uyumaya başladılar. bu sefer de akaryakıt kıtlığı başladı. petrol kuyularının dibinde akaryakıt kıtlığı ironik değil mi? ama petrol çıktığı gibi rafine olan bir şey değil, doğal olarak akaryakıt için de çok uzun kuyruklar oluşmuş durumda.
iletişim ağları da çökünce muhteşem bir kaos. şu anda filmlerdeki gibi post apokaliptik hayat var bu eyalette. peki çözüm var mı derseniz, havaların ısınmasından başka alternatif yok.
öncelikle elektrik konusuna gelelim. teksas ulusal elektrik ağına bağlanmayı reddetmiş eyaletlerden birisi. bundan dolayı dışarıdan elektrik satın alamıyor ve kendilerine yetmek zorundalar.
bir de fırsatçılar var. mesela çok büyük, ciddi anlamda destek olabilecek jeneratörler var ancak maksimum fiyatı engelleyen yasalar nedeniyle bunların sahipleri elektrik vermeyi reddediyorlar! fiyatlar maksimuma çekilsin de hemen elektrik versinler diye karar alınıyor .
bu olayları aslında 2 temel tartışma konusu yapmak gerekli. öncelikle iklim değişikliği ve çevre kirliliği dünyada her şeyden önemli olmalı. bir diğer konu ise kurduğumuz devlet yapılarının işlevselliği ve özel sektör olmalı.
çevre kirliliği konusunda zaten yüzlerce kez konuşuyoruz ve yere çöp atmayalım duyarlılığından ileri gitmiyoruz.
bir de özel sektör konusu var ama bunu hiç dile getirmiyoruz. teksas felaketi kapsamında yaşanan elektrik olayı gerçekten "ya canın ya malın" niteliğinde. insanlar ölürken, fiyatlar artana kadar beklediler. ve yasalarla bu cinayete hakları var. özel sektör olağan koşullarda daha kolay bir çözüm, daha ilerici bir çözüm. ancak söz konusu insani ihtiyaçlar olduğunda, özellikle kriz anlarında insan hayatını umursamayacak olan bu yapılanmalar, çevre kirliliğinde de aynı duruşu devam ettiriyor. kısacası kar varsa doğa ve insanın ölümünü izlemek onlara gram acı vermiyor. eğer bir yetkileri bu şekilde dağıtmaya devam eder ve sorumlulukları paylaşmazsak daha çok felaket yaşamamız sürpriz olmayacak.
yazımda bir çok bilginin kaynağı olarak buraya bakabilirsiniz