12 eylül darbesinin ülke üzerine düşürdüğü "gözaltındaki kayıplar" gölgesinin en belirginlerinden biridir.
zamanında* abisi mikail kırbayır'ın meclisin insan hakları komisyonuna verdiği ifadesine göre bu girdiyi yazıyorum. okumak isteyenlere küçük bir özetiyle beraber cemil kırbayır'ın nasıl ortadan kaybedildiğini ve sonrasında da nelerin olduğunu abisi mikail kırbayır'ın yaşadıklarıyla birlikte aktarayım istiyorum.
cemil kırbayır, darbeden sonra 13 eylül'de gözaltına alınıp 247. piyade alay komutanlığı'na (erzurum) götürülmüş. burada bir hafta kadar kaldıktan sonra, 9. kolordu'ya bağlı gözetim evi'ne (kars) gönderilmiş. 7 ekim'e kadar abisi birkaç kere yazılı olarak haberleşebilmiş; bir kere de, 7 ekim'de cemil'den yazılı olarak "ağabey, iyiyim, emanetini (para) aldım" mesajı almış. 8 ekim'de cemil'in ailesinin evi basılmış, her taraf aranmış, cemil'in annesi ve babasına "cemil firar etti, her yeri arayacağız" denmiş. abi mikail ise, 7 ekim'de para götürmeye gittiğinde, cemil'in 9. kolordu'ya bağlı gözetim evi'nin (askeri cezaevi aslında burası) derinliklerinde, kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde tutulduğunu görmüş. firar etme ihtimali yokmuş o'na göre. mikail kırbayır, cemil'in firar ettiği söylenince, aynı gün, 247. piyade alay komutanı'yla görüşmeye gitmiş (erzurum), nizamiyeden sokmamışlar içeri. telefonla görüşmek istemiş, izin vermişler. aşağıdaki konuşma mikail kırbayır ile dönemin 247. piyade alay komutanı albay arasında geçmiştir:
m. kırbayır: "bir duyum aldık. kardeşimi önce siz teslim almıştınız, bir hafta sizin gözetiminizde kaldıktan sonra kars'a götürülmüştü. şimdi de firar ettiği söyleniyor. akıbetini merak ediyorum, endişeliyim."
albay: "ulan sen ne biçim devlet memurusun? (o sıralarda mikail kırbayır vergi memurudur) bu işlerle niye uğraşıyorsun?"
m: "hiçbir işle uğraşmıyorum, yalnızca kardeşimin durumunu merak ediyorum."
a: "ölü ya da sağ fark etmez, devlet senden korkmuyor, kardeşini verecektir." albay telefonu kapatmış.
mikail kırbayır hemen kars'a dönmüş ve 9. kolordu'ya bağlı gözetim evi'ne giderek kardeşini görmek istediğini söylemiş. "burada böyle biri yok" demişler. dün geldiğini, elbise ve para getirdiğini söylemiş. rütbeli bir asker dün akşam cemil kırbayır'la birlikte 3 kişinin emniyetten gelenlere teslim edildiğini belirtmiş (isimleri de mevcuttu söz konusu raporda ama rapora artık ulaşılamıyor). mikail kırbayır emniyete gitmiş ancak polisler "burada böyle biri yok, gelmedi hiç" demişler. gözetim evine geri dönüp daha önce konuştuğu rütbeliye "emniyet de kardeşimin orada olmadığını söylüyor" demiş. bunun üzerine rütbeli, bir defter çıkartarak mikail'e göstermiş. defterde diğer 3 kişinin isimlerinin yanında "getirildi" yazıyorken, cemil kırbayır'ın isminin yanında "getirilmedi" yazılmış. emniyete geri dönen mikail'e "firar etti kardeşin, var mı diyeceğin?" denilmiş. o gün geri dönen mikail, bir sonraki gün emniyete tekrar gittiğinde, nereden firar ettiğini sormuş, "sorgu yerinden" demişler. o zamanın sorgu yeri eğitim enstitüsüymüş. mikail, eğitim enstitüsünün çevresindeki evlere gidip oturanlara sormak istemiş. enstitünün polisin sorgu yeri (diğer adıyla işkencehane) olduğunu çevre halk biliyormuş. ancak mikail'in bütün çabaları boşa çıkmış, birkaç gün boyunca hangi evin kapısını çaldıysa açan olmamış. birkaç gün sonra da sıkıyönetim komutanlığı, kaymakamlığa yazdığı yazıda, mikail kırbayır'ın sıkıyönetim bölgesini terk etmesini istemiş. karaman'a zorunlu görev yeri belirlenerek gönderilmiş.
1 yıl kadar sonra izin alıp bir süreliğine göle'ye (ardahan) geri dönmüş. cemil kırbayır'la birlikte emniyete götürülüp geri getirilen o 3 kişi tahliye olmuş o zamanlar. mikail'e söyledikleri "bizi alıp götürdüler, gözümüz bağlıydı, çırılçıplaktık. dönem dönem elektrik veriyorlardı, beton üstündeydik. cemil'e şiddetli bir işkence uyguladılar. önce bağırıp çağırıyordu, sonra sesi kesildi." olmuş.
buradan sonra rapor, komisyon başkanı ve üyelerinin soruları ve mikail kırbayır'ın cevapları üzerinden ilerliyor(du). komisyon, öldürülme olayının üzerinin kapatılması için cemil kırbayır'ın gömülmüş ya da cesedinin ortadan kaybedilmiş olması gerektiğini belirtmiş. mikail kırbayır da, cemil'in cesedini gömdüğünü öne sürdüğü enstitü çevresindeki iş yerlerinin bekçilerinin isimlerini, işkencede yer alan polislerin isimlerini vermiş. raporun kendisiyle ilgili kısmı bu şekilde sona eriyor.
raporun tamamını (raporda işkence sonrası tahliye edilen diğer 3 kişinin ifadeleri de mevcut) okuduktan sonra okkalı bir küfür savuruyorsunuz bütün döneme. ancak bunun bir romanda okuduğunuz hayali olaylar olmaması katı bir gerçeklik duvarıyla suratınıza çarpınca, bu küfürlerin derinliği de artıyor. yakın geçmişin karanlık dönemlerini bile açığa çıkaramamış, bu dönemlerdeki hukuksuzlukların faillerini cezalandıramamış bir ülkeyiz biz. 12 eylül davası bile kördüğüm haline getirilip körlemesine sonuçlandırılmışken, cemil kırbayır gibi darbe döneminde işkenceye maruz kalmış on binlerce insanın hak arayışlarının adaletli bir şekilde sonuçlandırılması pek mümkün görünmüyor ne yazık ki. gene de bu durum, işkencecilere lanet etmemize, işkenceye maruz kalanlara omuz vermemize engel değildir, hatırlatayım.
yukarıdakileri bundan neredeyse 2 yıl önce youreads'te yazmıştım. söz konusu komisyon raporunu tekrar aradım ve buldum. linki engelleyip bir süre sonra açmış olmalılar çünkü aynı linki bir süre önce de arayıp taramıştım ama bulduğum hiçbir komisyon raporu linki açılmamıştı.
tbmm insan hakları komisyonu cemil kırbayır raporu - 2011 (rapor 350 sayfadan oluşuyor. genelde kenan evren üzerinden fikirlerin yer aldığı kısımlar çok uzun. metin içinde mikail kırbayır diye aratırsanız, kendisinin açıklamalarını okuyabilirsiniz. zaten yukarıda yazdıklarımın büyük bölümü, bu raporun bahsettiğim kısımlarındaki kendi açıklamalarının bir özetidir. gene de okumak isterseniz, mikail kırbayır'ın ifadesinde de yer alan çevre dükkanların bekçilerinin, adı geçen polis ve askerlerin bazılarının ve cemil kırbayır'la birlikte o gün götürülüp geri getirilen diğer tutsakların ifadelerini okumanızı öneririm)