üzücüdür. l-manyak, lombak sessiz sedasız kapanmışlardı. penguen de yok. leman var mı yok mu merak dahi etmiyorum; çünkü artık ilgimi çekmiyordu. neden böyle oldu acaba? onlar mı bozdu, biz mi değiştik. internet ve inci caps mi öldürdü. niye saçmasapan edebiyat dergileri prim yapıyorken tabiri caizse punkçı ve bizden olan o dergiler hakkın rahmetine kavuşmuştur. nereye gitti o eski ruh, bilen var mı. nerede oturuyorsa oraya taşınmak isterim.
bir durum tespiti. ancak hatalı olduğunu düşünüyorum.
türkiye'de mizah dergileri ölmedi; cinateye kurban gitti demek daha doğru. önce mizah anlayışımız değişmeye başladı. sahip oldukları ve ustalarından gördükleri "özgür ifade" biçiminde sivri dillerini kullanarak mizahın içine bolca eleştiri, eleştirinin içine bolca mizah kattılar. onları takip eden gençler de bir zincir halinde hem ifadelerini özgürleştirdiler hem de dillerini sivrilttiler.
ardından kalemin, kağıdın, eleştirel düşüncenin kendilerine dokunmasından fazlasıyla rahatsız olan o malum güruh geldi. önce mizaha kafa tuttular; baktılar olmuyor ellerindeki tüm gücü kullanarak cezalandırdılar.
önce mizaha kurşunlar sıkılmaya başladı tamamen "yasal" yollarla, tüm sivri dilleri herkesi aynı "yasal" yollarla jölelenip bir taraflara rahatlıkla girecek ovalliğe ulaştırdılar. sonra ekonomi vurdu, mini minnacık bir kesim mini minnacık gemicikler alarak ucu gittikçe sivrilen dağların tepelerinde oturmaya başlkarken, geri kalanlar ellerindekini muhafaza etmekte zorlanır oldu. dolayısıyla takipçiler dergileri, gazeteleri, yayınları satın almakta zorlanmaya başladı; yazanlar, çizenler kalemi kağıdı almakta zorlanmaya başladı.
hem pranga tehditleriyle hem de cüzdanların yanması ihtimalleriyle mizahın ve kalelerinin dibine dinamitler döşenip patlatıldı. tüm bunlar yorumlanırken şu gerçeği bağıra bağıra söylemek gerekir: bu bir ölüm değldir! bu cinayettir!
giderek dijitalleşen dünyada basılı yayıncılığın can çekişiyor olmasının sonuçlarından biridir. ülkemizde habertürk basılı gazete satışlarından gelir edemediği sebebiyle yalnızca dijital yayıncılığa devam edeceğini açıklayalı kısa zaman oldu. dünyada ise independent, newsweek gibi örnekler var ve gün geçtikçe çoğalıyor. çok basit bir örnek, yaşadığımız ege köyünde marketlere gazete gelmiyor, sebebini sorduğumuzda ise bakkal amca "ben bile internetten okuyorum, gazete getirsem satılmıyor ki" yanıtını veriyor. haklı adam.
mizah dergilerinde de olay benzer, tek tıkla istediğiniz çizerin karikatürlerine erişebiliyor olmanın kolaylığı varken ne yazık ki kimse gidip 3-5 tl verip dergi satın almıyor. doğal olarak derginin giderleri karşılanamıyor, çizerler maaş alamıyor, çorap söküğü misali sıkıntılar bir türlü aşılamıyor ve çare ne yazık ki kapıyı kilitleyip çıkmak oluyor finalde. daha korkuncu açılan davalar, ödenmesi gereken cezalar ve ifade özgürlüğünün yalnızca teoride var olması insanları otosansüre yönlendiriyor, gerçekten acı...
yanlış hatırlamıyorsam yıllar evvel uykusuz dergisinde emrah ablak bunun hakkında bir şeyler söylemişti. tam metni hatırlayamıyorum ancak şu minvalde:
"dünya dijitale geçiyor ve gazeteler bir bir kapanıyor, peki insanlar köfte ekmeği neye saracak? sobayı neyle tutuşturacak? camları neyle parlatacak? çekirdek külahını neyle yapacak?
sadece mizah dergileri değil, türkiye için konuşacak olursak genel anlamda dergicilik miadını doldurdu. Pek fazla dergi takip etmem, zaten yaşım da pek müsait değil, ama 90'lı yıllarda her şeyin okunduğunu, insanların sabırsızlıkla dergi beklediğini biliyorum, duyuyorum.
İleriki zamanlarda e-dergi (hatta şimdi bile var) veya video-dergi formatında bir şeyler çıkabilir.
gerçekliği dergicilikle alakalı olarak savunulan bir tespit.
son olarak dolar kurunun artması sebebiyle kağıt ithalatında birkaç ay öncesine göre korkunç maliyet farkları ortaya çıktığı için matbaa baskısı dergilerin satışları çok düştü. bazı zaten küçük ölçekli olan dergilerin çoğu yitip gitti. ama mizah dergilerinin sadece bu yüzden öldüğünü düşünmek naiflik olacaktır çünkü yeni nesil zaten para verip dergi almıyor, sosyal medyada paylaşılan karikatürleri okuyup eğleniyordu. onların basılı dergiciliğe katkıları her zaman minimal boyutta kaldı. mizah dergilerinin temel kitlesi her ne kadar ergenler olarak görülse de, eski dergicilerin ve avanak avni mizahını halâ takip etmek isteyen eski kafaların bu dergilerin satış rakamlarındaki en büyük etken olduğunu düşünüyorum.
düzenli olarak dergi almaya başlamasının üzerinden 10 yıldan fazla geçmiş biri olarak, hem son aylardaki fiyat artışının hem de penguen ve uykusuz'dan sonra (ve "ile birlikte") -ne yazık ki- dibi vurduğunu düşündüğüm mizah anlayışının mizah dergilerinin son yıllardaki satış rakamlarının neredeyse tamamen bitmesinde etkili olduğundan eminim. geçen hafta gececi'nin 3. ve 4. sayısının "2 dergi bir arada, 9 lira" olarak satıldığını gördüm. gececi'nin neredeyse 1 yıl önce kış aylarında satışa çıktığından haberim vardı ama hemen hemen hiçbir yerde bulamamıştım. "demek ki alan var, ne güzel" diye düşünmüştüm ama yanılmışım. geçen hafta küçük bir tekel bayinin önündeki toz içindeki küçük dergilikte görünce hemen satın aldım. beni üzen ilk şey, dergi satışa çıktığındaki adet fiyatının 9 lira olması, şimdi ise 2 sayının aynı fiyata satılmasıydı. eminim 1. ve 2. sayıyı da "2 dergi bir arada, 9 lira" olarak satışa sunmuşlardır. arayıp onu da bulacağım. 30 küsur sayfalık, içinde oldukça iyi mizahçıların (yılmaz aslantürk, barış uygur, remzi erdem, nuri çetin, alper çelik, soner tuna, ege avcı, turgut yüksel ve tabii ki bülent üstün) ve bilgi küpü yazarların (alpay erdem, deniz gençer ve tabii ki güven erkin erkal) bulunduğu bir derginin sadece 7 sayı çıkabilmiş olması gibi bir gerçek ortadayken, uykusuz'u, penguen'i falan kâle alamıyorum ben, üzgünüm.
popüler kültür, illa ki insanların sevmediğiniz şeylere korkunç değerler biçerek tüketmesiyle alakalı olmuyor. sevdiğiniz ama kötü yönlerini görmezden geldiğiniz şeylerin, tam da bu kötü yönleriyle değerlendiğini gördüğünüz her zaman vücut bulan bir iblis. bu yüzden, mizah dergilerinin ölmesini, elinizden düşürmediğiniz "akıllı" telefonlara, teknoloji kumkuması haline gelmiş tech geek'lere ve tabii ki "oku, gül, geç, unut" mizahı yapan gündelik mizahçılara bağlıyorum ben. benim gözümde, bir nevi "uzaklarda arama çünkü sen içimdesin" mantığı, bu ölümlerin temel sebebi. mizah dergileri kolaylıkla dijital ortama aktarılabilir, baskı maliyetleri sıfırlanır ve daha fazla kullanıcıya hitap edebilirdi, di' mi? ama böylelikle, hiçbir zaman o küçücük basılı satış rakamlarını dahi yakalayamaz, sosyal medyada karikatür avcılığı yapan ergenlerin ekmeğine yağ sürmüş olurlardı. mizahın bir ekran arkasından iletilmesindense, elle tutulur, mürekkebi gözle takip edilebilir, gülmecesi daha etkili olan basılı halde olmasından yanayım.
yılmaz aslantürk, bir röportajında neden bu kadar çok derginin battığı ve yeni derginin çıktığı konusunda şunları demiş:
"nerede 3-4 karikatürcünün bir araya gelip sohbet ettiği görülürse, orada illa ki şu soru sorulur: "hayırdır, yeni dergi mi çıkarıyorsunuz?". bu soru hem kan dolaşımını hızlandırıyor hem de insanı üzüyor, di' mi? eh, hayatın da buna benzer karşıtlıklar üzerine kurulu olan bir devinim içinde olduğunu düşününce, yeni dergilerin çıkmasını da, eskilerin pıtır pıtır kapanmasını da anlayabiliyorum. bu her zaman böyle olacak. mizah dergiciliği hiçbir zaman bitmeyecek; sadece sık sık kabuk değiştirecek."