varlıklı bir ailenin oğlu olarak rusya'da dünyaya geldi.anne ve babasını kaybetmesinden sonra akrabaları tarafından büyütüldü. küçük yaşlarından itibaren edebiyata merak saldı.
ilk evliliğinde tam 12 çocuğu olmuş, fakat bunlardan 5'i küçük yaşlarında vefat etmiştir. ayrıca eserlerinde eşinin yardımını çokça almıştır.
soylu bir aileden gelmesine rağmen öldüğünde sefalet içindeydi. bunun en büyük etkisi marksist düşünce yapısını benimseyip, mülkiyet hakkını diğer insanlara dağıtmasıydı.
tolstoy, kış ortasında evini terk ettiğinde hasta düştükten sonra, Astapovo'da tren istasyonunda zatürre'den öldü. mezarı doğup, kitaplarını yazdığı yer olan yasnaya polyana'dadır
ortaokul zamanlarında okuduğum " din nedir " ( what is religion?) kitabında, dini inancı olmayanlar hayvandan farksızdır tespiti ile daha o zamanlar beni korkutan yazar. dine inancı kalmamış aydınların inançlı görünmelerini insanları örf, adet ve kanunlar ile yönetilebilecek şekilde manupile edilebilmelerini sağlamak olarak açıklamış ve aslında bugün içinde bulunduğumuz politik hayata dahi ışık tutumuş, ancak ne olursa olsun " oysa tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de tek bir insan toplumu veya tek bir aklı başında kişi dahi dinsiz yaşamamıştır ve yaşayamaz da. aklıbaşında kişi diyorum, çünkü aklıbaşında olmayan kişi tıpkı bir hayvan gibi dinsiz yaşayabilir " tespitiyle hala aklımdan çıkmamıştır.
savaş ve barış'ı yazarken o savaşın yapıldığı meydanda 8 sene boyunca gözlemler yapmış; güneş nerden doğuyor, su birikintileri nerelere doluyor, ağaç kovukları ne şekilde, karınca yuvaları nasıl, rüzgar nerden esiyor, toprağa basınca ne kadar göçüyor gibi detaylar için ince işçilik yapmış realizmde aşmış büyük usta.
Rus edebiyatının Dostoyevski* ile birlikte zirvesi. İtiraflarım* insanı sarıp sarmalayan bir içtenlikle yazılmış, insanoğlunun Allah'ı arama macerasının en güzel örneklerinden. Meşhur eserlerinin yanında bu kitabı ve insan ne ile yaşar* kitabı çok etkileyicisidir.
benim için tolstoy'un çok ince bir noktası vardır; eserlerinde sıradan veya sıradan görünen olayları sade ve içtenlikle anlatmasıdır. bu yüzden dümdüz bir romanı adeta destan niteliğindedir. bu onun hayata karşı mütevazi duruşu, bize göre ise huzur tanımının karşılığıdır.
ölmeden önce müslüman olduğuyla ilgili söylentiler olsa da (bir mektubunda "beni iyi huylu bir muhammedi olarak görün" diye yazmıştır) büyük ihtimalle deist olan bir romancıdır.
Çok ilginçtir ki görüntüsü asla bir aristokrat görüntüsünde değildir O kadar mütevazi biriymiş ki heralde lüks görünmek değilmiş derdi. Güzel kitaplar yazmış ayırca. İçinde kaybolup o yılları anlayacağımız. Çocukken okuduğum ilk kitabı İnsan Ne ile yaşar kitabıydı. Gerçekten insan ne ile yaşamalıydı ya da yaşamak için ne yapmalıydı? Onun sayesinde ülkesinden başka yazar daha tanımış oldum. Ne mutlu bana. Hayatını anlatan bir film çekildi. İzlemenizi de tavsiye ederim. *(the last station)*
bütün eserlerini okuduğum, hatta bazılarını bir kaç defa okuduğum gelmiş geçmiş en büyük roman yazarlarından birisidir. tolstoyla ilgili bir çırpıda aklıma gelenleri yazıyorum, ancak tolstoy bir çırpıda anlatılacak bir adam da değildir, aklıma geldikçe editleyeceğim.
-eserlerinde edebi kaliteden hiç taviz vermeden, tarihe, dine, toplumsal siyasi ve felsefi sorunlara inceden inceye değinir.
-edebiyatta 19 yüzyılın ilk yarısında başlayan realist ekole mensuptur, gerçek hayat sorunlarıyla ilgilenir, mevcut bir olay ya da durumu bütün ayrıntılarıyla analiz eder, keskin bir gözlemle roman kahramanlarının içerisinde yer aldığı çevreyi, çerçeveyi ve bağlamı başarıyla betimler.
-mevcut dinsel yapıları orijinal öğretilerin kötü bir kopyası olarak değerlendirir, ''dağdaki vaaz''daki orijinal öğretiye dönmeyi öğütler.
-dinsel inanışını ve ahlaka ilişkin görüşünü çok güçlü argümanlarla temellendirir, saf hristiyanlığın temsilciliğini yapar.
-hristiyanlıktaki kilise öğretilerini, mucizeleri, ikonaları, şarap ayini, kutsal yağ, vaftiz vs ritüellerini gülünç bulur, üçleme (teslis) inancını, din adamlarının sahtekarlığını eleştirir, insanlığı isa'nın orijinal öğretisine çağırır.
-insanlar arasında gerçek bir eşitliği savunur ancak bunun komünizmdeki gibi şiddet yöntemleri ile sağlanmasına karşı bir tutum alır.
-pek çok bilgisiz yarı okumuşun iddia ettiği gibi müslüman olmuş falan değildir, ancak müslümanlığın tevhid, sosyal adalet gibi mesajlarını takdir eder. kişisel yazışmalarında müslümanlığı mevcutları arasında en az bozulan din olarak nitelendirir ve her ne kadar (tanrılığını reddettiği) isa'nın bir aşığı, ve takipçisi olsa da, ilginç bir şekilde bugünlerde dalga konusu olan ''gerçek islamı'' doğru analiz eder. yine de islamın mucize ve ritüellerini (kilise öğretilerine göre daha az oranda olsa da) eleştirmekten de geri durmamıştır.
-hayatını sadece ve sadece insanların iyiliğine adar, kitaplarından para kazanmayı reddeder, savaşların ve şiddet akımlarının en etkili eleştirilerini yapar.
-1. dünya savaşı öncesinde büyük bir savaşın çıkacağını sezinler, (dönemin pek çok ahmak siyasetçisinin aksine) bu savaşın öncekilere benzemeyeceğini ve büyük bir yıkım getireceğini öngörür insanları bir hiç uğruna kardeşlerini boğazlamaması konusunda uyarır, milliyetçiliği ve zorunlu askerlik sistemini reddeder, toplumsal dayanışma ve kardeşlik ahlakının savunur.
-anarşizme yamamaya çalışanlar olsa da tolstoy, anarşizm dahil bütün siyasi akımları çöpe atar, hiç bir elbiseyi giymez, kendisini hiç bir kalıbın içerisine hapsetmez.
-devletin şiddet tekeli de dahil örgütlü-örgütsüz bütün şiddet biçimlerini reddeder.
anarşizmdeki gibi yıkıcı bir devlet düşmanlığı yerine devleti ciddiye almamayı (sivil itaatsizlik) tavsiye eder.
-et yemez; et yiyenleri ve av yapanları şiddetle eleştirir.
-20. yüzyıldaki siyasi akımlar üzerinde çok belirgin bir etkisi olmuştur, gandi'nin başarıyla uygulanan pasif direniş yönteminin fikir babasıdır.
" şimdi, her zaman demek degildir" diye mükemmel bir tespiti olan, Rus yazar.
Bu gerçeği çoğu zaman unuttuğumuz için, ipe sapa gelmez sözler verip, söyleyip duruyoruz ama şimdi her zaman demek değildir. Şimdi ne hissediyorsan gelecekte de öyle hissedeceksin, diye bir kural yok.