dinle ilgili yazılmış kitaplara karşı ilgisiz biri olarak eskiden "din bu" isimli kitap serisinden birini okuduğum yazar. kitaptan hatırladığım, turan dursun, kitapta "bu ayette şöyleyken, bu konu aslında şudur" şeklinde karşılaştırma yoluyla kuran ayetlerini geçersiz hale getiriyordu. ve yaptığı karşılaştırmalar ve konuyla ilgili vardığı sonuçlar da gayet mantıklıydı. ikna ediciydi. belki de turan dursun eskiden tanrı inancı olan biri olmasaydı, yazdığı kitapları yazmaz, öğrendiklerini, arayıp bulduklarını, kendi aklında soru olan konuların bulduğu cevaplarını bu kadar inançla ve bu kadar güçlü anlatmazdı-anlatamazdı okurlarına. ve öldürülmezdi. yazarın yazdıklarını yazarken ve bildiklerini bilmeyenlere bildirirken kendisine yapılacak her türlü saldırıyı göze aldığını düşünüyorum. din meselesi yüzünden kendisini böyle bir tehlikeye atması gerekir miydi, bence gerekmezdi. ama turan dursun kendisi için böyle bir yol seçmiştir ve kendisine böyle bir görev biçmiştir. turan dursun'un din konusundaki donanımı düşünüldüğünde onun okurlarına "tanrı yok" deyişi bir camii imamının cemaatine "tanrı var" deyişinden daha inandırıcı bir durumdur ve tanrıya inananlar açısından da inançları konusunda tehlikelidir. çoğu aydın gibi turan dursun da bu tehlikeli "aydın"lığı nedeniyle katledilmiştir. karanlığın varlığı aydınlığın yokluğudur ne de olsa. ama aydınlığın varlığı da karanlığın yokluğu olacaktır bir gün.
Türk yazar, düşünür, eski imam ve müftü. kendisini okuduğum lisede yanlışlıkla meşhur etmişliğim var.
çerkes ve fazla inançlı bir babaanne, inançsız bir baba ile kendi çapında inançlı bir anneden müteşekkil bir aileden gelmeyim. babam din eğitimimi önemsememiş, konuyu evin kadınlarına devretmiş, annem de 17 yaşında gelin olmuş 18'inde beni kucağına almış genç bir kadın olunca din eğitimim çerkes babaannemin eline kalmıştı. çocukluğum her hafta dedemin mezarına giderek, cin peri melek masalları dinleyerek geçti. ilkokul dönemimde gece cinler gelecek diye yalnız başıma tuvalete gidemezdim, allah görüyor diye çıplak kalmaktan utanırdım.
13 yaşıma geldiğimde evde turan dursun'un din bu 3'ünü buldum. nereden geldi eve, hiçbir fikrim yok. o sıra ders notlarım pek parlak olmadığı için kitap okumama sınır getirilmişti. bu nedenle gizli gizli okumaya başladım. okudukça da "yuh" dedim, yazılanlar gerçek mi diye teyit etmek için evdeki kuran mealini bulup karşılaştırmaya başladım. tabi ki turan dursun yalan söylememişti.
13 yaşında böyle bir keşifte bulunan velet ne yapar, davulla zurnayla ilân eder tabi. aldım kitabı gittim okula, el altından millete anlatıyorum, bir yandan gösteriyorum. bi tanesi evden kuran getirmiş, karşılaştırma yapıyoruz derken maceramız çok sürmedi, birileri din öğretmeni olan müdür yardımcısına yetiştirmiş olup biteni. derhal babam okula çağrıldı, ben de anlattım tabi olup biteni. neyse öyle minnoş bir soruşturma geçirdim, ceza falan çıkmadı tabi. ancak bu olay neticesinde turan dursun kitapları yasaklandı okulda, bir daha görülürse disiplin cezası verileceği söylendi. peki bunun sonucu ne oldu dersiniz? turan dursun'un din bu 1-2-3-4 kitaplarını ve kulleteyn'i değişik arkadaşlar edindi harçlıklarıyla, küçük ilçemizin etrafındaki illere gittikçe, elden ele gezdi o kitaplar yıllarca. yetmedi ilhan arsel'e geçtik oradan, şeriat ve kölelik ile şeriat ve kadın'ı o dönem o vesileyle okumuştum.
şimdi darağacında üç fidan başlığında yazılanları görünce aklıma geldi bu olay, o yaştaki bireylerin okuyacaklarına yasaklar sınırlar konmalı mı sorusu ortaya atılınca. magnus carlsen 13 yaşında grandmaster olmuş. 13 yaş satrançta dünyaya kafa tutmak için yeterli bir yaş. dini siyasi fikir geliştirmek için neden çok erken olsun? ben şahsen din konusunda 13 yaşında düşündüklerimin de arkasındayım. düşününce bu tür yasaklara karşı olduğumu fark ettim. çocukları, gençleri mi koruyoruz, statükoyu mu? haydi bakalım, herkesin elinin altında internet var artık, yasaklayın şimdi yasaklayabildiğiniz kadar. zaten gördüğünüz gibi ters tepiyor. yasak olan iyice çekici hale geliyor, niyeti olmayan bile okuyor günün sonunda. durduk yere erkenden zındık oldu bizden bir sürü kişi. oysa yasaklamasalar sönüp gidecekti benim dandik antimisyonerlik faaliyetlerim, en fazla birkaç hafta içinde.
canım turan dursun. çok şey borçluyum ben ona. çocuk yaşta dini inançtan kurtulmanın hayatımı ne kadar kolaylaştırdığını hep düşünürüm. din hayatımdan gidince, toplum tarafından empoze edilen diğer tabuları kırmak, özgür ve hafif bir şekilde hayata devam etmek çok daha kolay oldu. yirmili yaşlarında inancını terk edenlerin yaşadığı bunalımları, sonsuz hayat ya da ilâhi adalet gibi son derece rahatlatıcı fikirleri zaten hiçbir zaman içselleştirmemiş olmamdan dolayı yaşamadım. hayatı olduğu gibi ve olduğu kadarıyla kabul ettim. elimdekinin tadını çıkarmaya gayret ettim, ediyorum. benim gibi bir sürü insan olduğunu da biliyorum. sanki hedefi de buydu turan dursun'un. kendi hayatından vazgeçti bizler için. cemaatlere sırtını yaslayıp lüks içinde yaşayabilirdi, gerçeği yaymayı seçti. cesur adammış vesselâm. keşke ona bize yaptığı katkıları, hayatımızı nasıl kolaylaştırdığını ve güzelleştirdiğini iletmenin bir yolu olsaydı. canım insan.