1. çocuğunuz varsa, yaşı yakın olanı çok işe yarar. o size gelir, sizin çocuğunuz oraya gider. evden çıkmadığınız günlerde gizli kurtarıcınızdır.
    ev biraz dağılır ama o zaten çocuklu evin olmazsa olmazı; komşu çocuğu olmasa da dağılacak o ev, takma..

    sitenin parkında birlikte oynamak için de birebirdir. zira kendi başına oynamaktan sıkılır çocuk, komuşu çocuğu lazım.
    #109999 morgase | 7 yıl önce
    0yakınlık derecesi 
  2. az sayıda haneye sahip bir apartman dairesinde yaşıyorsanız, hem alt katınızdaki hem üst katınızdaki hayatınızı zindan etmek için birebirdir. "çocuk bu, illa ki zıplayacak, hoplayacak" mantığının sona erdiği yer "ebeveynleri nerede bu çocuğun?" sorusunun akla geldiği an oluyor.

    üst katıma henüz 4-5 ay önce taşınan ve ilkokul yaşlarında bir çocuğu bulunan aile, oğlanlarının sünnet eğlencesini evde yaptı geçenlerde. pazar günü olması sebebiyle zaten bütün apartman sakinleri evlerindeydi ve evlerden oluk oluk kaçmaya başladık. bunun nedeni, eve 4 tane kabin getirmeleri ve son ses 'ın seçkin(!) eserleri çalıp oynayarak apartmanın bütün pencerelerini zangır zangır titretmeleriydi. korkunç bir baş ağrısıyla uyandığımda bu seslere maruz kaldım ben. bir süre kedileri sakinleştirdim ama olmadı. kaçıp gittim evden ben de. birkaç saat sonra geri döndüğümde, eğlence henüz bitiyordu ve sünnet çocuğu gayet keyifliydi. bunu görüp mutlu olmamak elde değil.

    alt katımda da ortaokul yaşlarının sonunda olan bir ergenella var. geçen yıl içinde bir gün eve yorgun argın geldim ve aklımda dinleyip rahatlamak vardı. bilgisayarı açıp winamp'ı çalıştırmamla evin içinde "bombayı oraya neden atıyorsun o... ç....?" diyen bir sesin yankılanması bir oldu. kedilerle birbirimize baktık, bi' bok anlamadık. kısa süre sonra "senin a.... a.... s.... lan, neden orda duruyorsun? yardıma gelseneeeee" sesi geldi. o sıralar üst katta kimse oturmuyordu, alt kattaki ergenella ise, ailesine tam bir zulüm olmaya karar verdiği yaşlara yeni girmişti. ebeveynleri çalışıyor, gittiği okul eve yakın, eve ilk gelen o oluyor. kulaklığı takıp vurdulu kırdılı oyunlardan birini arkadaşlarıyla birlikte oynuyormuş. ama şöyle bir ayrıntı var: odasının penceresi açık ve tüm mahalle bunun küfürlerini dinliyor. aşağı indim, zili çaldım; duymadı ya da açmadı. balkondan aşağı sarktım ve bağırdım. 10 dakika bağırdım, gene duymadı. son olarak apartmandan çıkarak oda penceresinden içeri taş attım. ilk birkaç taşta gene tepki gelmedi, sonra dikkatini çekebildim sanırım. kulaklığı takınca dünya'nın değişmediği, bambaşka bir yere gitmediği, halen başka insanlarla bir arada yaşamaya devam ettiği üzerine konuştuk.

    "çocuktur, ne yapsa yeridir" sözü doğru. ebeveynlerinin kendisine gösterdiği ya da yanında yaptığı her şeyi kopya ederek büyüyen bir canlı bu. önce ebeveynler yapmayı bilecek, çocuğa çevresine saygılı olması gerektiğini öğretecek. sonra çocuğa kızacak. bizim içinde bulunduğumuz coğrafya bin yıldır böyle çocuk yetiştirmiyor. bir bin yıl daha böyle gideceğini düşünüyorum.
    #110041 lake of the hell | 7 yıl önce
    0yakınlık derecesi 
  3. en güzel esprili açıklamasını 'ın yaptığı zulüm.

    çocukken hangimizin ayağına at nalı çakılmadı ki?
    #145864 lake of the hell | 6 yıl önce
    0yakınlık derecesi 
  4. dersleri her zaman dört dörtlük olan, genellikle ebeveynlerin örnek kişilik olarak kullandığı mahallenin en temel yapı taşı.

    Tabi bunun küçük ve bilgisayar bağımlısı olan boyları da mevcut.
    #146034 aptiisakrak | 6 yıl önce
    0yakınlık derecesi 
  5. evde kalmak zorunda olduğumuz şu günlerde yaşama sevincimi yok eden, beygir gibi ordan oraya dört nala koşturan kişidir.
    #181563 fransiz pier | 5 yıl önce
    0yakınlık derecesi 
  6. (bkz: )
    #181566 son kurtadam | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0yakınlık derecesi 
  7. Benim için iki tipi var.
    Birincisi; böyle hiçbir şey bilmeden maalesef aileden gelen bir ego ile sürekli arkadaşlarına ve büyüklerine laf yetiştirip birde karşıdan “bak bak ya küçücük boyuyla neler biliyor ihihihi” gibi övgüler aldıkça bu yanlış tavrı maalesef çok doğru zannedenler.
    İkincisi; kendi halinde, arkadaşlarına ve çevresine saygılı, ukala olmaya gerek duymadan sempatik sempatik konuşabilen böyle ağzını suratını mıncıra mıncıra sevmelik olanlar.

    Evet birde şu sıralar şu ikinci tanıma uygun bir tanesi yüzünden geneli birinci tanımdaki gibi olan komşu çocuklarına sinirlenemez oldum ağız tadıyla^^

    Şöyle; Tam çıkıp “ders çalışıyorum ama yeter artık biraz sessiz olun” diye bağıracağım aralarında bir tane şapşal var bugımı mı öğrendi nedir ben pencereye yönelince “23 nisaaaaağğğnn çocuuuuuuk bayraaağğmıııığğ (esgeliyor)uuuğğğğ olsuuuuuğğğn” diye şarkı söylemeye başlıyor. Geliyor bana bir gülme, kızamıyorum. Sinirli surat ifademi sürdürebilme kapatisitem zaten düşük bu veledi görünce hepten gidiyor, yapma yavrucum böyle ya, birazcık ben de laf etsem ne olur sanki ?
    #183124 gece ucan kedi | 5 yıl önce
    0yakınlık derecesi 
  8. komşu çocuğu her zaman:
    senin alamadığın oyuncakları alan,
    sizin eve gelince senin oyuncaklarını zorla alan,
    sen ona gittiğinde ise oyuncakları ödünç almaya izin vermeyen,
    senin sevmediğin yemekleri yiyen ve annenin "bak komşunun çocuğu kabağı nasıl seve seve yiyor" sözlerine sebep olan,
    her zaman senden yüksek not alan ve annenin "bak komşunun çocuğu 90 almış, sen niye 70 aldın, bundan böyle her gün 1 saat ders çalışacaksın sonraki matematik sınavında o çocuktan yüksek not getireceksin" sözlerine sebep olan,
    her zaman kardeş kardeş ilgilenmen gereken
    kişidir.
    #186082 electromeow | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0yakınlık derecesi 
  9. En mühim görevi oyuncak kırmaktır.
    #276000 kumdan evren | 3 yıl önce
    0yakınlık derecesi