"aydın, yalnız kimsedir. yalnızlıktan korkan fakat yalnızlığa katlanabilen kimsedir. aydın için yalnızlıktan kurtulmak amaç; yalnızlıktan kaçmak ise ölümdür. yalnızlığa dayanmak aydının yaşam sınavı, daha uygun bir deyimle, darwinist geçididir. darwinist sınavdan başarıyla geçemeyen aydın, ölüme mahkûmdur. ölü aydın mücadele edemez; toplumuna ve insanlığa hizmet veremez."
"aydın olmak aynı zamanda 'yapmamayı yapamamak' demektir."
"en önemli görevi eleştirmektir. toplumca yaşananı kültürel, toplumsal, siyasal, ekonomik, antropolojik, düşünsel açılardan sorgulamak, yorumlamak, eleştirmek, eleştirileri doğrultusunda sorumlu bir karşı çıkış ya da zaman zaman onaylama eylemlerinde bulunmak... dürüstlük, eşitlik, özgürlük, insan onuru uğruna yılmadan mücadele verilmesi gereken temel kavramlarıdır aydının. aydın yönetilenlerin, güçsüzlerin, ezilmişlerin, haksızlığa uğramışların sesidir. bilgisi, kavrama yeteneği, sorumluluk bilinci, güçlü iradesi, cesareti, eylemde bulunma gücü ile hem toplumunun hem de dünyanın kültürüne ışık tutan, katkıda bulunan bir insandır."
kelimenin kökü fransız aydınlanmasına kadar gider. 18. yüzyılda fransada yükselen bir düşünce akımıdır. bu dönem fransızcada le siècle des lumières, ingilizcede age of enlightenment olarak geçer. her şeyi bir asır sonrasından takip eden osmanlıda da aynı düşünceleri taşıyan kişiler kendilerini münevver olarak tanımlar. yani tenvir edilmiş, aydınlatılmış.
aydınlanma çağının getirdiği fikirler bir ingiliz kolonisi olan amerika'nın bağımsızlık hareketinin temelini oluşturmuştur. fransız ihtilalinin temelinde de bu düşünceler vardır. aydınlanma hareketi dünya tarihinde önemli olayları tetiklemiş, monarşilere karşı alternatif yönetim biçimleri kurulmasını sağlamıştır. bu gün iki kitap okuyup oldum, piştim diyen aklıevvellerin ağzına sakız edilmeyecek denli önemli ve değerli bir kavramdır. bir dönem kız çocuklarına münevver, erkek çocuklarına aydın isminin verilmesini de bu aydınlanmaya duyulan hayranlıkla bağdaştırmak çok hatalı olmaz sanırım.
ve lakin aydın olmak da o kadar kolay değildir. kendini ben aydınım diye tanımlayanların çoğu da boş tenekedir, kolpadır, tel maşadır. her şeyi değersizleştirdiğimiz gibi, her kavramın içini boşalttığımız gibi aydınlık ve aydın olma kavramını da yerlerde sürümeyi başarmış bir milletiz.
Aydın ili ile ilgili
herodot “Bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzünün altı ve en güzel iklimin bulunduğu yer”,
evliya çelebi ise “Dağlarından yağ, ovalarından bal akar.” demiştir.
aradan 2500 yıl geçmiş, aydın'ın en güzel iklime sahip yer olma durumu da tarihe karışmış. klimasız nefes alınmıyor bu şehirde. *
20 adet jeotermal santral barındıran şehir. izlanda'da ise 7 adet jes vardır.
havası gün geçtikçe daha da kirlenmekte ve malesef ürün kalitesi de filtresiz jeotermal santrallerden çıkan buharlardaki hidrojen sülfür ve arsenik ile düşmektedir.
Topluma yön göstermek yerine üstten bakmaya devam ederlerse veya üstten bakmayIP parayla satın alınıp kalemşör ve tacirliklerine devam ederlerse sittin sene daha toplumun burnunun boktan çıkmamasını Vip sıradan izleyecek gruptur.
Aydın olmak kolay değil hapise de girseniz dayak da yeseniz hain de ilan edilseniz siz aydınsınız bunlara katlanmak sizin vazifenizin bir parçası.
Aydın ısrarla toplumu küçük görüp içine Karışmazsa toplum yanlışa sapacaktır.
Hatta bazı satın alınan aydın görünümlü yobazların eline kalacaktır.
Ege’nin incisi tatlı şehir. Jeotermal santralleri bizi üzse de, yemekleriyle ve çok güzel insanlarıyla beni hep mutlu etmiş bir yerdir. Benim için Kuşadası’yla özdeş şehirdir de aynı zamanda. Bir de Aydın’da Çine diye bir yer var ama o konuya girmemem gerekiyor. *
Zor iştir aydın olmak bence hele ki bağımsızsan ve kimsenin kuyruğuna takılmamışsan. Geçmişte genelde öldürülmüşlerdir. Şimdi de öldürülüyorlar fakat şimdiki zamanda genelde dışlanıp, sefil bir hayat sürerler eğer kimsenin adamı değillerse.
Nihat genç'in deyimiyle, aydın memeden uzak insandır.
bana göre en sade, sadeliği oranında da nitelikli tanımını Johan Vilhelm Snellman yapmıştır :
“Aydın olmak, modaya uygun elbise giymek, modern şapka takmak ya da kolalı gömlek taşımak değildir. Aydın kişiler halkın beynidir. Halk iyi bir maaş alasınız sonra da akşamları kahvehanelerde iskambil veya domino masasının başına geçip eğlenesiniz diye iyi bir eğitim vererek okutmamıştır sizi. Böyle davrananlar gerçek aydın değildir, aydınların küflenmiş olanlarıdır.
Okumuş insanlar halkın aklını geliştirmek vicdanını uyandırmak ve halk idaresini güçlendirmekle yükümlüdür. Köylüleri, işçileri ve toplumun aşağı tabakasını nasıl daha iyi yaşayabilecekleri konusunda eğitin!
Halka hayatın değerini anlamayı ve onu korumayı öğretin. Bizim çorak topraklarımızda da köylü ve işçilerin daha rahat daha sağlıklı daha elverişli bir hayat yaşayabileceklerini anlatın.
Halka nasıl çalışmak gerektiğini öğretin. Ucuz ve mütevazi ama daha iyi binaların nasıl yapılabileceğini gösterin. Kendilerinin ve çocuklarının sağlıklarını nasıl koruyacaklarını anlatın. Mutlu bir aile hayatının nasıl kurulabileceğini, erkeğin kadına ve kadının erkeğe nasıl davranacağını ve çocukların nasıl eğitileceğini öğretin.
Halkı düzen ve disiplin ile çalışmaya alıştırın. Kendisinin ve başkalarının haklarına saygılı olmayı öğretin. Bütün bu konularda halka bizzat örnek olun. Hem kendi içinizde hem de halk ile ilişkilerinizde sözünüzle davranışınızla halkın öğretmeni olun.
Bütün Suomi(Finlandiya) büyük bir ailedir unutmayın. Bütün vatanı da öyle düşünün. Fakir bir oduncu, kantarcı ya da hizmetçi dul kadın fark etmez, unutmayın ki bütün Fin halkı kardeşinizdir.
Onları eğitmek ve büyük uygarlıkları yüksek halkların arasına sokmak sizin görevinizdir.
Unutmayın ki halkın cahilliği, kabalığı, sarhoşluğu, hastalıkları, yoksulluğu sizin ayıbınızdır, kendi suçunuzdur.”