bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
kendime bir yön buldum, artık yürümeye başlıyorum. -
bu ara sürekli bir şeyler deniyor ve bir şeyleri değiştirmeye çalışıyorum. çoğu başarısız girişimler.
alışkanlık mı yoksa üşengeçlik mi, bilemiyorum fakat değişimden öylesine korkuyorum ki!
kendimi yeniden tanımam ve kendimle yeniden konuşabilmem gerek. sesimi duyan başka hiç kimse yok zira.
bugün kötü bir gün. -
batan ve doğan güneşin hakkını veremiyormuş gibi hissediyorum birkaç haftadır. günü bitirmek için yaşıyorum sanki, bu histen kurtulmam gerekiyor. kafamda bir şeyler var, onları realitem hâline getirebilmeyi bir becerebilsem...
kendimce bir şeylerin içindeyim, ama yalnızım sanırım burada. pek dert etmiyorum bunu. birtakım şeyleri kanıksamaya başlamak daha kolay geliyor zaten.
üşengeçlik kanıma işlemiş durumda. ayağa kalkamıyor, sırtımı sürekli bir şeylere dayama ihtiyacı duyuyorum. bir yerlere gitmek istiyorum. gitmeli miyim?
bugün iyi bir gün sayılmaz. -
yavaş yaşamayı öğrenmem gerek. kalabalığın arasında kaybolmamam gerek. -
böylesine yoğun akarken bir şeyler, karşımda bir duvarın olduğunu hatırlamak uykularımı kaçırıyor. -
kafamda bir kalabalık var, nefes aldırmıyor. bir yolu adımlıyorum. bu yolu seviyor muyum, bilmiyorum. yolda olmayı seviyorum ama, yolu seviyorum.
hayat beni, kendimi aramaya tenezzül dahi etmeyeceğim yerlere sürükleyip duruyor. karşılık vermeli miyim? karşılık verebilir miyim? bilmem. bir şeyleri biliyor olmayı uzun süre önce bıraktım. gözlerimi kapattım her şeye ve herkese. sanırım bu kez gerçekten tek başımayım.
kafamdaki şu kalabalık, bana, bazı sesleri unutturuyor. yüreğim ağzıma geliyor. çünkü o sesleri duymazsam kafamın içinde, uykuya dalamam ki!
çimlerin üzerine yığılmış bir bedenden ibaretim şimdilik. elimi bir yere uzatıyorum ki çiçek açsın artık. hakkım yok belki, yine de bekliyorum.
benimle artık ben bile konuşmuyorum. -
baş edemiyorum. -
bugün evde yalnızım, evde yalnız olmayı seviyorum. kendimde hissediyorum böyle vakitlerde. sabah yaptığım yarım yamalak kahvaltının tadını da başka hiçbir kahvaltıdan alamıyorum.
gözlerimi açtığımda yalnızca duvarların olmasını seviyorum bu evin içinde. çok seslilikten de yoruldum bir hayli. sessizliğe uyum sağlayacak bir şeyler dinledim ve onlarla sessiz kalmaya devam ettim. sessizliğin bana iyi geldiğini unutmuşum.
hiçbir şey yapmadan günü bitirmemek adına defterimi aldım elime ve uzun süre sonra ilk kez yazıyor olmanın verdiği acemilikle saçma da olsa çıktı ortaya bir şeyler.
"bir şeyler"
şimdi günün geri kalanında ne yapacağıma dair düşünme vakti galiba. sessizlik biraz daha sürmeli mi? -
şaşırma yetimi kaybetmişim meğer. kuru kuru fark edişler yaşıyorum. -
"but then you open your eyes
and you see someone, that you physically despise
but my heart is open
my heart is open to you" -
gölgem benden daha çok benmiş gibi geliyor. sanki yıllardır "ben" olarak varlığını sürdüren şey, aslında gölgeme aitmiş gibi hissediyorum çoğu zaman. gölgemi seviyorum, yürürken gölgemin beni takip etmesi huzur veriyor.
gölgemi yanımdan ayırmıyorum! -
istanbul'u seviyorum. kalabalığını, karmaşasını, telaşını. her şeyiyle seviyorum. ama sevdiğim herkes ve her şey teker teker terk etmeye başlıyor burayı. gitmem gerekiyormuş gibi hissediyorum. en azından sevdiğim insanlarla aynı yerde olmak istiyorum. ya istanbul anlamını kaybederse benim için? tam bir cehennem olur! gel de yaşa bu endişeyle... -
bugün çok mutluydum. -
hayatımın son dört ayı koskocaman bir yalanmış. yalana inanmışım, yalanı yaşamışım, yalana sevinmişim ve yalana üzülmüşüm. -
seninle ilgili imkânsızlıkları düşünmeyi bıraktım. -
kabullenmişliklerin peşinden koşuyorum. -
işler yolunda gitmiyor fakat işin kötüsü bunun bir yolu olduğunu da zannetmiyorum. -
uzun süredir rüya görmüyorum. artık uykularım da bomboş. -
ne bir yola çıkıyorum ne de bir yola varıyorum. önümde ne var bakmadan, görmeden yürümeye çalıştığım her yolun yarısında bıkıp ağaçlara doğru koşuyorum. ağaçlara koşuyorum ki birisi bana gölgesinde yer açsın, biraz uyuyayım ve zamanın dışına çıkayım.
orman bana kollarını açsın. orman benim evim olsun. orman bana dönüşsün, ben de ormana döneyim. yeşili çok özledim! -
aylardır dinlemeye cesaretim olmayan şarkıyı yeniden dinlemeye başladım. akıllıca bir hareket değilmiş. kanıyor. -
bitti.
üzülmek bitti. sevmek bitti. kızgınlıkla unutacağım şimdi, tüm hatıralarım bana ait olacak sadece. tüm şarkılar, filmler, kitaplar yalnızca benim içimde yaşamaya devam edecek.
ofelia'nın bir zamanı bitti, içindeki umut da bitecek. bitsin. umut bitsin. -
"başkası gibi davranmak zordu, ama hoşuma gitti. çünkü bana saygı duydular ve bana destek oldular. o yüzden kendimi daha çok kaptırdım. ama oradan ayrılıp günün sonunda evime gittiğimde karakterimden ayrılmam gerekiyordu ve bu da benim için zordu.” -
dün sabah erkenden uyandım, zaten gece boyunca da pek uyuduğum söylenemez. toparlanıp çıktım evden. güneş yüzümü ısıttı, ellerime günün ışığının vuruşunu hissederek yürüdüm. eve yakın olan durakta durdum biraz, sonra kalkıp ilk durağa yürüdüm. köpekler yerli yerindeydi geçen baharki gibi. peşime takıldılar, ben radiohead dinlerken onlar da ayak seslerimi dinliyordu. otobüse bindim, sonra vapura, sonra fünikülere. çok özlemişim taksim'e gitmeyi. uzun süre sonra ilk kez, tüm anıları sırtlayıp, tek başıma adımladım bu yolları. kendimi aslıhan pasajı'nda buldum. canım ismail abimi öyle özlemişim ki, kapının girişinde bana şefkat dolu gözleriyle gülümsediği anda yanağımda ıslaklık hissetmeye başladım.
bu pasajda büyüdüm ben, onlar farkında olmadan büyüttüler beni. en çok da ismail abi. 2017 nisanda yüreğime dokunmuştu benim, hiç unutmam. unutamam. o zamandan beri de onu özlüyor ve her gün anıyorum adını.
dün de perişan vaziyette yanına gittim, çayını içtim. sonra kitapları düzelttik beraber. "ne okuyorsun bu ara?" dedi, "tezer özlü'den ileriye adım atamıyorum." dedim. gülümsedi, birkaç kitap çıkarttı bana. sonra da "her hafta gel, birini al. hepsini beraber alırsan uzun süre gelmezsin." dedi. ah ismail abim benim. insan evinden ne kadar uzak kalabilir ki?
kendimi iyileştirmem gerekiyor. sevdiğim yerlerden, sevdiğim şeylerden ve sevdiklerimden uzakta değil. onların yanında, onların gölgesinde iyileştireceğim kendimi. yaralarımı sararken onların sesiyle hep sıcak kalacak içim.
hayatla barışacağım, hayatımla barışacağım. çılgın-hüzünlü olacağım tıpkı eskisi gibi. tatsız acılar geride kalacak benim için. acının verdiği hazzı yeniden duyacağım. kendim olacağım, kendimde olacağım. -
alison, i'm lost. -
aslında bir konu var