ilk dinlediğim death metal gruplarından biri oldukları için kendilerine saygım büyük olsa da, liv kristine ile birlikte kurdukları leaves' eyes'ı kristine'i gruptan atarak çöpe döndürmüş olmalarına halâ kızıyorum. bir de, grubun her şeyi olan klavyeci ve solist alexander krull'un egoist bir piç olmasının da grubun son yıllardaki üretkenliğinin oldukça azalmasında etkili olduğunu düşünüyorum. tanıştığım, leaves' eyes seven ve dinleyen insanların aslında bir death metal grubunun yan projesini dinlediklerini bilmemeleri de üzücü tabii.
son yıllardaki üretkenlik sıkıntılarını eski albümlerinin devamı olarak piyasaya soktukları werk 80 ve okkult'tan anlayabilirsiniz. atlantis de çok iyi bir albüm değildi. 2000'lerde hep geriye gittiklerini düşünüyorum. çok uzattım girişi be. bunca metalcinin olduğu bir sözlükte atrocity'nin başlığının olmamasına içerleyip girişi uzatayım istedim, biraz sıkıcılaştırdım girdiyi sanırım.
son albümleri okkult ii 'yi dinledim. okkult'ı da dinlemiştim ama ii'nin bir bütün halinde bir devam albümü olup olmadığını bilmiyorum. okkult ii 2 bölüme ayrılmış bir albüm. ilkindeki 11 şarkının enstrümantal halleri 2. kısımda var. özellikle kadın vokalli ve senfonik ögeler taşıyan şarkıları sadece enstrümantal olarak dinlemek güzel olmuş ama bütün şarkılara bunu yapmanın anlamını çözemedim. gayet dümdüz şarkılar da var albümde (spell of blood, shadowtaker, menschenschlachthaus gibi). keşke masters of darkness, gates to oblivion ve bloodshed and triumph'ı yapsalardı böyle sadece. albüm gayet düz bir albüm olmuş. aralardaki senfonik kısımlar, bolca kadın vokal ve bazı şarkılardaki iyi girişler hariç, atrocity'nin 30 küsur yıllık bir grup olduğuna dair işaretler görmeniz zor. "bilen biliyor bizi, kafamızın dikine gidelim" mantığında albümler yapmaya devam ediyorlar.
atrocity'yi ilk kez dinleyecek olanlara son albümlerini önermem. ilk albümleri hallucinations kısacıktı ama nefisti. onu dinleyin, beğenmezseniz leaves' eyes'ın kristine'li yıllarına geçin hemen. death metal gruplarındaki melodik kısma yaklaşıp yaklaşmamayı ve senfonik ögeleri şarkıya yedirip yedirmemeyi kararsız kılma anlarını ve albümlerini sevmiyorum ben. ya melodik ya da dümdüz olmak, bir grubun karakterini de belirliyor bence. atrocity ilk albümlerinde bir karakter koyabilmişti ama 2000'lerde o karakteri de unutmuşa benziyorlar. üzülüyorum. kristine'ın ahı (ya da laneti) peşini bırakmayacak gibi görünüyor alex. şimdiden geçmiş olsun.