çok uzun olmayan ömrüne sayıca az ancak etkisi güçlü filmler sığdırmıştır. hem rus hem de dünya sinemasının vazgeçilmezlerinden olan tarkovsky, benim için sinemanın "sanat" yönü güçlü yönetmenlerindendir.
yağmurun arındırıcı gücü, zamanın göreceliği ve doğanın kusursuzluğu yönetmenin eserlerinde karşımıza çıkan ve şiirsel güzellikteki sahnelerde kendilerini izleyiciye sunan unsurlardır. yakın plan çekimlerde, ışık oyunlarında ve imgesel anlatımda başarılı bulduğum yönetmenin filmleri bende genelde gerçeklikten uzak, masalsı bir tat bırakır.
Andrey Arsenyeviç Tarkovski, Rus film yönetmeni, yazar ve aktör. Sinema tarihinin önemli yönetmenlerinden biridir. Sergei Paradzhanov'la birlikte Glasnost öncesi kuşağın en iyi yönetmeni olarak kabul edilir. Şiirsel sinemanın önde gelen isimlerindendir.
Tarihte tanışmak istediğim nadir insanlardandir. Hayat yavaşlığında film yapar. Sanat icra etmenin dışında sanat hakkında bol bol sorgular, yazar.
Kitabı Mühürlenmiş Zaman onu ve sinema dilini anlamaya çalışanlar için iyi bir rehberdir.
"dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır." demiştir.
Nostalgia filmini İtalya'da Toskana'da çekip uzun süre orada yaşamıştır. 86 'da kanserden vefat etmiştir bu yüce ruh. İtalya televizyonu desteği aldığından Rusya'daki komiteden buraya sığındığı söylenir.
Kendisinin işleri, sanat ve karakterleri hakkında konuştuğu video.
yukarıdaki girdilerde rus yönetmen olarak bahsedilmiş ama sscb döneminde yaşayan ve ölen sanatçılar için "sovyet" kelimesinin kullanılmasını daha doğru buluyorum. her ne kadar kendisini anti-sovyet bir yönetmen olarak değerlendirsem de,etnik olarak rus olsa da, bu onun sovyet yurttaşı oluşu gerçeğini değiştirmiyor. gerçi sovyetler birliği'inden pek hoşlanmayan, yaşamının son yıllarını mülteci olarak geçirmiş, rus ortodoks kimliği ön planda olan birini zorla sovyet olarak kabul etmek ancak benim gibi bir düşünce zaptiyesine yakışırdı zaten!
oldukça yetenekli bir yönetmen olduğunu kabul etmekle birlikte, mistik/dinsel yönü, kadın konusundaki sorunlu yaklaşımı ve anlaşılmaz sinema dili ve örtülü anti-sovyet tutumu nedeniyle tarkovsky'yi beğenmiyorum. ayrıca entelektüel bakımdan gelişkin bir bir sovyet yurttaşının “yaradan’dan bağımsız bir sanata asla inanmadım. tanrısız bir sanata inanmıyorum. sanatın anlamı yakarmadır. bu benim yakarışım. eğer bu dua, bu yakarış, benim filmlerim insanları tanrı’ya yöneltebilirse ne mutlu bana. yaşamım esas anlamını bulacak.” gibi cümleler kurması da anlamlandırabildiğim bir durum değil.
1984 yılında irena brezna'yla yaptığı söyleşide, yönetmenin kadın konusundaki tutumunun da oldukça muhafazakâr olduğunu görüyoruz. o'na göre; kadının dünyası, ilgili olduğu erkeğin dünyasına kuvvetle bağımlıdır. kadının tek başına olması anormal bir durumdur, kadın erkekten bağımsız olamaz, kadının bağımsız var oluşu doğal olmayan bir durumdur ve onu kadın olmaktan çıkarır. bu konudaki yorumu sizlere bırakıyorum.
benim asıl şaşırdığım şey, semir aslanyürek gibi tüm birlik sinema enstitüsü'nde(vgik) yönetmenlik eğitimi almış, örgütlü komünist olan bir sinema profesörünün, tarkovsky'nin mistik/dinsel bir yönü olmakla birlikte, anti-sovyet biri olmadığını ve sahiplenilmesi gereken bir yönetmen olduğunu savunması. ayrıca yaklaşık yirmi yıl önce kendisinden aldığımız bir sinema seminer dersinde, tarkovsky sovyetler'de film çektiği ve yaşadığı yıllarda, vgik'te öğrenci olduğunu, filmlerinin yasaklanmadığını ama dağıtım ve gösterim kısıtlamasıyla karşılaştığını, dönemin aydınlarının, öğrencilerinin filmleri izleme ve tartışma fırsatı bulduğunu aktarmıştı. tarkovsky filmleri geniş gösterim olanağı bulsaydı dahi, edebiyat ve sinema gibi konularda bizden çok ileride olan sovyet yurttaşlarının filmlere rağbet göstereceğini sanmıyorum. yine de bu durum uygulanan "gösterim sansür"ünü değiştirmiyor tabii.
yine en ufak liberal veya dinsel pozisyonu olan bir yönetmene(belki kieslowski istisna olabilir) en ağır eleştirileri yönelten, yeni insan yeni sinema ve birgün eski yazarı(trt'nin dışişleri eski bakanı gibi ifade oldu bu da!) hayatımda tanıdığım en radikal sinema eleştirmeninden biri olan zahit atam; örgütlü olduğu dönemde, tarkovsky'nin sinema dilini beğenmesi ama dünya görüşlerinin taban tabana zıt olması nedeniyle sert eleştiri yapmak zorunda kalacağı için tarkovsky hakkında tek bir kelime yazmamıştır.
sanatla ilişkileri ve bilgileri solculara göre çok daha zayıf olan türkiye'nin dinci gericileri, sezgilerine dayanarak, yönetmenin pozisyonunu daha iyi tahlil edip, o'na her zaman sahip çıkmışlardır www.derindusunce.org/... , www.indyturk.com/... devrimcilerin tersinden eleştirel bir tutum alıp, sinematografik anlamda(bu konuda tarkovsky sinemasının üstün olduğunu düşünüyorum. yönetmenin şiirselliği de buradan geliyor zaten) olmasa bile, filmlerinin mistik içerikli ve ileri derecede soyut olması, sosyalist toplumun ilerlemesiyle hiçbir bağlantısının bulunmaması nedeniyle ideolojik bir mücadeleye girmesini beklerdim. sbkp'nin öncü kadrolarının, onun üyesi veya dostu aydınların bu konuda nefesinin yetmediğini düşünüyorum. uyuşmazlıkların derin olduğu açıkken ve film çekmesi sosyalist toplumun standartlarının dışında olduğu açık olan yönetmenin, çok daha önce kapitalist ülkelere göç etmesine izin verilip, dilediği gibi filmler çekmesinin önü açılmalıydı.
edebiyat, resim, müzik gibi sanat dallarında; mistik/kapalı, zor anlaşılan hatta anlamak için çok çaba gösterilse bile objektif niteliği nedeniyle anlama konusunda yol alınamayan eserlere her zaman mesafeli yaklaşıyorum. teodoros angelopulos'un filmlerinin de neredeyse tamamı, yunanistan ve avrupa tarihine, edebiyata, ve politikaya yapılan birçok gönderme nedeniyle zor anlaşılır. ama okuyup araştırdığınızda veya dostlarınıza sorup bazı bilgiler edindiğinizde bu filmleri anlamak kolaylaşır. ama lynch, tarkovsky vb. yönetmenlerin filmlerini, büyük oranda, anlamanın mümkün olmadığını düşünüyorum. bu tarz yönetmenler anlaşılması veya çözümlenmesi için film yapmıyorlar zaten. bazen bu yönetmenlerin filmlerindeki sahnelerde hangi sembollerin neyi anlattığını sayfalarca tartışan yazarların, yönetmenin sadece tesadüf eseri sahneyi öyle çektiğini, bahsedilen sembollerin hiçbir anlam ifade etmediğini söylemesiyle boşa düşmeleri de sık yaşanan bir durum.
anlaşılması zor bir yönetmen olması, sinema anlayışıma uymaması, dünya görüşlerimizin zıt olması nedenleriyle yetenekli ve şiirsel olarak tanımlanabilecek tarkovsky'yi, her zaman bana çok uzak düşen bir yönetmen olarak değerlendiriyorum. sovyetler birliği gibi sosyalist kuruluş sürecinde olan ve bunun gereği olarak burjuva düşüncesi ve din üzerinde belli bir miktar baskı uygulayan bir ülkede, kendi mistik/dinsel görüşlerini saklamayan ve bu doğrultuda filmler çeken, kamerasının her zaman tanrı'yı aradığını söyleyen tarkovsky'yi beğenmesem de o'na saygı duyuyorum. benim eleştirim dünya görüşü, sinema anlayışı sosyalizme uymayan yönetmenden çok, o'nun devrimciler tarafından "kült" yönetmen olarak kabul edilmesine.
kendisine göre sanatta ''umut'' emaresi olmazsa olmazdır. umut içermeyen eserler sanat eseri olarak değerlendirilemez; yalnızca enetelektüel bir analizdir. ayrıca, sanatın var olmasının sebebi olarak dünyanın mükemmel olmamasını gösterir. mükemmel bir dünyada, ideal şartlarda sanat var olamazdı der.
ben bu düşünceleriyle neyi ifade etmek istediğini ve kendisinin sanat anlayışını andrei rublev filmi ile anlamıştım.