1876-1924. atatürk’ün “fikir babam” dediği araştırmacı sosyolog. Sosyolog olmasına rağmen edebiyat fakültelerinin edebiyat bölümlerinde sıkça şahsı ve fikirleri üzerinde durulur. Aslında incelenmesi gereken ve üzerinde kafa patlatılması gereken yığınla yazı ve kitabı dururken Eserlerinden bir tane, makalelerinden de birkaç tanesi üzerinde bir yıl harcanır; dört yıl boyunca da her bilim dalı içerisinde bir şekilde kendisinden bahsedilir.
Türkçülüğün esasları adlı eseriyle türkçülüğün babası olarak bilinir. Türkçülük üzerine İlk ciddi kuramlar onun sayesinde oluşturulsa da kendisi çok yönlü bir kişilik olarak göze çarpar. Yusuf akçura gibi sadece orta asya ile oluşturulmuş bir birliktelik temelini türk ırkı üzerinden bir milliyetçilik yapmaktan uzaktır. Hüseyin nihal atsız’ın düşmanca tavırlı kafatasçı anlayışına hiç bulaşmamış, sadeleşme peşinde koşan edebiyatçıların fikirleri ve Diyarbakır, malta, Selanik, İstanbul gibi kültür merkezi haline gelmiş şehirlerden ciddi manada etkilenip dönem dönem fikirlerini değiştirmiştir. En sonunda türkçülük üzerine yoğunlaşmaya karar vermiş ve yaptığı çalışmaların ürünlerini çoğunlukla türkçülük teması üzerinde yoğunlaştırmıştır.
Ziya Gökalp, kendi deyişiyle anne tarafından kürt; baba tarafından türk olmasına rağmen anne tarafının baskın rol üstlenmesi, çevresinin tamamen kürtlerden oluşmasını sağlamıştır fakat buna rağmen her zaman babasının türklük anlayışını benimsediğini belirterek kürt olmadığını da hiçbir zaman belirtmemiştir. Doğu ve güneydoğu coğrafyasında aşiretlerin iç dinamiğini iyice sezmiş, hamidiye alaylarının bölge insanı üzerindeki rolü ve baskısını yakından hissetmiş, dağınık halde olsalar da aşiretlerin bölge üzerindeki etkisiyle daha doğudan gelen Türkmenlerin bu yönetsel birimler karşısında dayanamayıp asimile olmak suretiyle Kürtleştiğine dair çokça yazıp çizmiştir.
İyi bir araştırmacı ve gözlemci olan Gökalp, doğuda kaldığı uzun süreçte, bölgeye ve Kürtçeye olan hakimiyeti neticesinde son derece dikkate değer eserler bırakmıştır. Tükçülük üzerine fikirlerini tam olarak şekillendirmeye başlarken belki de batı illerinde aksanından kaynaklı dışlanmayı hazmedemeyerek elde kalan son topraklar içerisindeki insanları türk sayan bir yol izlemiştir. Asıl niyetini asla bilemeyeceğiz ama o dönemin ırkçı araştırmacı yazarları tarafından her fırsatta kendisine kürt denmesine karşılık kendisi kürt olmadığını söylemeden, muhtemelen bilinçaltına attığı eziklik duygusuyla kendisinin türk olduğunu her fırsatta dile getirmeye çalışmış ve kanıtlarıyla anlatmıştır. Bu duygu ona “Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir, Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir.” Cümlelerini ettirmiştir.
Gökalp, kendi içinde yaşadığı iç çekişmelerden çokça bunalmış olacak ki başarısız bir intihar girişiminde bulunmuştur. Aslında başarısız dememek lazım çünkü kafasına dayadığı silahın tetiğini çekmiş, kafasında bir mermiyle yaşamak zorunda kalmıştır. Bir zaman sonra bu merminin etrafındaki dokunun iltihap tutması sonucu 48 yaşında hayata veda etmiştir.