ı. dünya savaşı'nda en önemli cephenin komutanı olarak görev yapmış, bundan dolayı yenilginin ve ittihat ve terakki cemiyeti yönetiminin birinci dereceden sorumlularından sayılmıştır.
ayrıca üç paşalar iktidarı olarak da bilinen 1913-1918 arasında osmanlı devleti'nin iç ve dış siyasetinin belirlenmesinde önemli rol oynamıştır.
başlığı bomboş bırakılmış büyük adam, arapların tamamı için "seffah*". böyle olmaz, dolduralım. sözlüğün 2 adet olan aktif ittihatçısı bile cemal paşa'yı yapayalnız bırakmışlar. ayıptır.
ahmed cemal paşa, 1872'de, osmanlı'nın 2. mehmed (fatih sultan mehmet) (dipnot: mehmed olmalı bu başlık, kimse yönetimi uyarmamış sanırım) döneminden beri osmanlı toprağı olan midilli adası'nda eczacı bir babanın oğlu olarak doğuyor. sırasıyla kuleli askeri idadisi (evet, bildiğiniz, sonradan adı kuleli askeri lisesi olacak yer), ve harbiye mektebi'nde (evet, bildiğiniz kara harp okulu) okuduktan sonra 1895'te kurmay yüzbaşı oluyor. ordu, kırklareli, selanik derken 1905'te binbaşı oluyor. bu hızlı yükselişinde selanik'te 3. ordu'yu yönetirken içine girdiği ittihat ve terakki cemiyeti'nin ve 1907'de rumeli'ye gönderilen 3. ordu'nun kurmay heyetindeyken tanıştığı kolağası (yüzbaşı ve binbaşı arası) mustafa kemal bey'in de etkisi olduğu düşünülür. sonuçta, henüz 2. meşrutiyet ilan edilmemişken, 35 yaşındaki ahmed cemal bey kurmay binbaşı olarak 3. ordu ile selanik'te ittihat ve terakki'nin örgütlenmesindeki kilit adamlardan biri haline gelebilmiştir.
31 mart vakası'ndan hemen önce (1909) yarbay olan ahmed cemal paşa, ayaklanmayı bastırmak için kurulan ünlü hareket ordusu'nun da içindedir. ayaklanma bastırıldıktan sonra da üsküdar'da kalmıştır ancak adana'daki (çukurova) ermeni ayaklanmasını bastırmak için oraya gidişi de aynı yıla denk düşer. adana valisi olup bu isyanı da bastırmış ancak hastalandığı için 1910'da istanbul'a geri dönmüştür (sanırım tifo ama net bilgi yok bununla ilgili. zaten dönemin bütün kurmaylarının bir tur tifo geçirdiği söylenir çünkü yetersiz beslenme ve ilaç eksikliği ordunun en altından kurmaylarına kadar her şeyi etkiliyordur). 1911'de de araplarla ilk karşılaşması olacak bağdat valiliğine atanır çünkü gene isyan vardır. ahmed cemal paşa isyanı bastırsa da, ittihat ve terakki'nin desteğini alıp bağdat'ı yönetmekte olan, uzun süreli sadrazamlığı da bulunan mehmed said paşa hükümeti devrilince bağdat'tan istanbul'a geri döner.
1910'dan sonrası cemal paşa için baya cafcaflı geçer. önce konya'ya atanır ve miralay (albay) olur. 1912'de balkan savaşları'na katılır ama kırklareli yakınlarında bulgarlar kendi komutasındaki orduyu bozguna uğratınca geri çekilir ve savaş sonrasında da istanbul'a geri döner. bab-ı ali baskını (1913) ile ittihatçılar hükümeti devirdikten sonra, cemal paşa 1913 sonu itibariyle artık mirlivalığa terfi eder (tuğgeneral). 1914, cemal paşa'nın hem bahriye nazırı (donanma komutanı) hem de nafia nazırı (bayındırlık bakanı) olduğu yıl. ayrıca fransa ile ittihat ve terakki'nin işbirliği yapabilmesinin de yoluna koşturmuştur ama olmamıştır. talat paşa ve enver paşa'nın gürül gürül almanlara yanlamasına da bu nedenle sessiz kalmıştır.
1914'te osmanlı 1. dünya savaşı'na fiilen girmiş, cemal paşa da önce 2. ordu ile birlikte diyarbakır civarına, ardından kendisini özellikle araplara karşı ünlü edecek 4. ordu ile birlikte şimdiki filistin'e gitmiştir. 1915'te ferik (korgeneral) olan paşa, özellikle suriye ve hicaz'daki arapların gözünü kırpmalarına imkan tanımamasıyla ünlenmiştir. gene de, arapların ayaklanmasını, önce fransızlarla, ardından ingilizlerle işbirliği yapmasını engelleyememiş; 1915 ve 1916'da düzenlenecek 2 kanal harekatının ingilizlere karşı adeta bozgunla sonuçlanmasına da karşı koyamamıştır. bütün tarihçiler der bunu gerçi, ben de yazayım: eğer kanal harekatları başarılı olabilseydi, ingilizlerin arap yarımadası'ndaki varlığı büyük ölçüde yok olacak, tedarik zincirleri süveyş kanalı osmanlı kontrolünde olacağı için yapılamayacağından dolayı ingiliz kuvvetleri geri çekilmek zorunda bırakılacak ve 1. dünya savaşı'nın batı cephesine daha fazla asker göndermek zorunda kalan ingilizler osmanlı'yı "rahat bırakacak"tı. cemal paşa'nın kanal harekatlarında kötü planlama, askerlerinin berbat halde olmaları, stratejik hatalar ve karşısındaki ingiliz kuvvetlerinin sayısı ve gücünü tam bilmemesi hep eleştirilir. aşağıda özet halde maddeleştirip vurgulamak istediğim yerlerde bundan da bahsederim.
kanal harekatları kötü sonuçlanıp osmanlı geri çekildikten sonra, cemal paşa yavaş yavaş bu topraklardan uzaklaştırıldı. zaten yıldırım ordular grubu kurularak bu bölgeye yönlendirildi, cemal paşa cephe gerisine çekildi ama osmanlı'nın buradaki toprakları savunması gene de mümkün olmadı. osmanlı için 1. dünya savaşı, tıpkı kanal harekatları gibi, hüsranla sonuçlanınca, "3 paşalar" olarak adlandırılan talat paşa, enver paşa ve cemal paşa bir alman denizaltısıyla önce ukrayna'ya, ardından almanya'ya (berlin) kaçtı. bunun nedeni, ingilizlerin bu 3 paşayı kontrol altında tuttukları istanbul'da yakalamaları sonrasında kesin bir ihtimalle idam edecek olmalarıydı. zaten, kısa süre sonra 1919'da, sevr antlaşması'ndan 1 yıl kadar önce, ingilizler istanbul'da mahkeme kurarak (aliye divan-ı harb-i örfi) bu 3 paşayı hem ordudan ihraç etti hem de haklarında idam fermanı çıkardı. 1 yıl önce kapatılan ittihat ve terakki de fiilen mortingen tabii.
berlin'de takma isimle tefrikalara yazılar yazan cemal paşa, ortalık durulunca afganistan'da afgan ordusunun modernleşmesi için göreve çağrıldı. paşanın aklı doğrudan şuna çalışıyordu ve görevi de bu yüzden kabul ettiği söylenir: kafkaslardaki türkleri birleştirip yeniden turancılığı hortlatmak, afgan ordusu komutanı olarak göze batmadan ingilizlerin bölgedeki etkisini -rusların da yardımıyla- kırmak. ruslar bolşevik devrimi pençesinde kıvranırken ve ingilizler afganları ve çevresini pek önemsemezken; aynı anda mustafa kemal paşa anadolu'da örgütlenirken, cemal paşa'nın yapabileceği tek şey, gürcistan üzerinden doğu anadolu'ya geçerek mustafa kemal paşa'ya bir şekilde yardım etmekti.
tiflis'te olacağı haberini günler öncesinden alan ermeniler, kendisinden suriye günlerinden beri nefret eden ruslar (özellikle rus gizli polisi olan çeka'nın ermeni kolu) cemal paşa'yı yanındaki 2 yaveriyle birlikte, kaldıkları otelin önündeki parkta (veya ankara hükümeti'nin tiflis büyükelçisi ile yemek yediği sırada) 21 temmuz 1922 gününde vurarak öldürmüştür. öldürenin adı sanı ortada ama yazmaya gerek yok. naaşı bir süre ülkeye geri getirilememiş, meclisin cemal paşa'ya iade-i itibar yapması beklenmiş ve kazım karabekir paşa'nın çabalarıyla erzurum'a getirilerek karskapı şehitliği'ne defnedilmiştir.
wiki'den bozma gibi görünen hayatını anlatma merasimi bittiyse, vurgulayacağım yerlere geleyim:
1- cemal paşa'nın "3 paşalar"dan biri olduğu çok da net değil. enver paşa'nın ittihat ve terakki'nin ordu kısmıyla, talat paşa'nın da sivil kısmıyla ilgilendiği bir gerçek. bu üçlü arasında en çok okuyan ve eli en iyi kalem tutan, en az dine bulaşan, en az devlet adamlığı tecrübesi bulunan da gene cemal paşa'dır. ayrıca, özellikle 4. ordu günlerinde araplarla yaşadıkları ve her türkün de göğsünü kabartması gereken, aldığı seffah lakabının sonuçları ona ittihat ve terakki'nin bir parçası değilmişçesine davranılmasına neden olmuştur. hele ki, kanal harekatlarından sonra iyice geri plana düşmüş, zaten 1. dünya savaşı bittiği gibi de ismi adeta yok edilmiştir. buradan hareket ederek kendisine "kötü bir komutandı, osmanlı'ya cepheler ve belki de hatta 1. dünya savaşı kaybettiren de kendisidir" demek hadsizlik; "doğru bir devlet adamı olmadığı ve hiçbir zaman olamayacağı için ittihat ve terakki'nin yüksek rütbelerinde uzun süre bulunamadı" demek doğru bir çıkarım olacaktır bence.
2- gelelim şu arapları kırbaçla ve darağacıyla terbiye etmeye çalışmasına... cemal paşa, 4. ordu ile birlikte suriye ve çevresini kontrol altına alma amacıyla bölgeye gittiğinde, osmanlı askerini gördüğü gibi kaçan arapların ayaklanma yanlısı olanlarının fransızlarla yaptıkları bazı belgeleri buluyor. bu belgeler, doğrudan fransızların herhangi bir karışıklık çıkarması durumunda arapları koruyacağı, arapların da kendi özerk bölgelerini şu anki arabistan'ın neredeyse tamamına yayma isteklerini yerine getirebileceklerini gösteriyor. cemal paşa bu sözde antlaşmayı bölgenin ileri gelen entelektüellerinin, minimal şeyhlerin ve ayaklanma yanlısı, halifelik bekçisi delilerin yaptığını anlayıp 30 küsur insanı merkez yerlerde astırıyor (şam, hicaz ve bir yer daha vardı, unuttum. aşağıdaki linklerde var zaten, izlerken "ahanda" dersiniz). bazılarının ailesinin geri kalanını da bursa, konya gibi yerlere sürgüne gönderiyor. bu tavrından sonra, özellikle araplar arasında "buna ters bi' bok yaparsak, tutar, asar bizi" korkusu oluşmuştur. ancak, cemal paşa sosyal adaletsizliklerde de kantarın topuzunu gene darağacına göre ayarlamış, küçük anlaşmazlıklar sonucu kendisine karar vermesi için başvuranlara da adaletsiz kararlar vermiştir. zaten ayaklanmaya yer ve neden arayan araplar kanal harekatları öncesinde ve sürecinde de osmanlı'yı sırtından vurmaktan geri durmayacaktı tabii. burada araştırmanız gereken insan evladı, "hüseyin bin ali el-haşimi"; bilinen adıyla şerif hüseyin'dir. adam osmanlı'yı "bunlar peygamber soyu değil, halifelik neden bunlarda ulan!" diye sürekli eleştirmiş, önce fransızlara, ardından ingilizlere "ben arapları örgütlerim, siz bana halifeliği verin, yeter" diye dil dökmüş, 1916'da nalet arabistanlı lawrence ile birleşerek kendisini hicaz kralı bile ilan etmiş biri. baya deli benim gözümde. osmanlı'dan kendisini kurtarmış ama versailles antlaşması ile birlikte ingilizlerle ters köşe olmuş. cemal paşa'nın kanal harekatlarının bir başka amacı da, bu şerif hüseyin'i yok etmekti. böylece halifeliğin gerçek sahibinin osmanlı olduğunu ayaklanmacı araplara göstermiş olacak, osmanlı'nın bölgede yüz yıldır azalan ve yok olmaya yüz tutmuş gücünü de tekrar kavramasına olanak sağlayacaktı. olmadı ama seffahlığı nedeniyle, ölümünün üzerinden 102 yıl geçmesine rağmen, astırdığı arapların küfürleri kulaklarına müzik gibi geliyordur halâ. kendisi hakkında her yerde söylenen bir efsaneye göre de: cemal paşa karşısına gelen zanlı konuşurken sakalını sıvazlayarak dinliyorsa, onu affedip affetmemeyi düşünüyor demektir. eğer burnuna dokunuyorsa, sürgün ihtimalini düşünüyor demektir. konuşmanın bir yerinde bıyıklarını burmaya başladıysa, her şey için çok geç olmuş ve darağacının nereye kurulacağını düşünüyor demektir.
3- mustafa kemal paşa ile arası henüz 20'li yaşlarında iyi olduğu için neredeyse ölene kadar en yakın arkadaşıymış gibi bellemiştir kendisini. samsun'a çıkışından önce ve sonra, bölgede duyduğu bütün istihbaratı ittihat ve terakki'nin aleyhine olanlar dahil olmak üzere paşaya iletmiştir. aralarında geçtiği iddia edilen at satışı mevzusu ve ölümünü hissetmiş gibi birkaç hafta önce eşine yazdığı mektupta "merak etmeyin, ben ölürsem mustafa kemal sizi zorda bırakmaz" lafı baya efsanedir. biraz daha ileri gidip enver paşa ve talat paşa ile olmadığı kadar, mustafa kemal paşa ile arasının iyi olduğundan bahsedilebilir.
4- aşağıdaki linklerde bir örneğini vereceğim şekilde, berlin'deki hayatı biraz sıkıntılı geçmiş, anadolu'da hakkında çıkan karalama kampanyalarına cevap vermek için takma isimle yazılar yazmıştır. hatta mustafa kemal paşa'ya bile "yazdıklarım nasıl olmuş, okuyor musun?" diye sormuş, paşa ona "kendisini aşağılatmamasını, bu yazıları okuyanların değil, kendisini yıllardır bilenlerin onu en iyi şekilde değerlendireceklerini" söylemekle yetinmiştir.
5- hayatının özellikle 1. dünya savaşı sonrası dönemi sefalet içinde geçmiştir denebilir. öyle ki; yukarıda anlattığım "karalamalara cevaplar" olarak özetlenebilecek tefrika yazılarını bastırabilmek için cebinden üç kuruş para çıkmamış, ciğeri 5 para etmez medya dalkavuklarına yalvarır hale gelmiştir. gene de, eğer bunları yazmasaydı ve yıllar sonra bunlar bir araya derlenmeseydiı, belki şu anda elimizde "cemal paşa, hatırat (1913-1922)" adında bir külliyat olmayacaktı.
6- diğer ittihat ve terakki komutanlarına göre daha fazla okumak isteyen (ve bunu yapmayan) ama kötü insan ilişkileri olan, eşinin bile kabul ettiği ölçüde kadın düşkünlüğü bulunan, dürüst ama kafası bazı alengirli işlere pek çalışmayan (ve belki de bu yüzden adaletsizliklere karşı merci olduğu zaman hiddetini dizginleyemeyen) bir paşaydı cemal paşa. ben araplarla tarihsel açıdan son büyük karşı karşıya gelmemizde bizim cephemizde olmasından ötürü kıvanç duyuyorum.
kaynakça ve okunmalıklar:
- önce videolardan başlayalım. okunmalıklar bir hayli uzun zira:
3- cemal paşa kasap mıydı? (anlatanın kendisi arap gibi ama değil, baya içten anlatıyor. bazı tarihi gerçekler yerine "ümmetimizin şanlı geçmişi" falan diyor çocuk, o kadarını görmezden gelirseniz fena değil)
4- derbi galibi cemal paşa (geçen seneki süper kupa saçmalığı nedeniyle gündeme gelen cemal paşa ile ilgili tarihçi burcu belli hocanın güzel özeti. hayatını güzel derleyip toplamış)
6- hatırat'tan bölümler (nefis bir video bu. cemal paşa'nın anılarının derlenmesiyle oluşan kitaptan tugay alpat'ın not aldıklarını aktarması. kitabın can alıcı yerlerinin çoğu var videoda)
8- cemal paşa 1. dünya savaşı sürerken düşmanla işbirliği mi yaptı (murat bardakçı'nın iddiası. kendisinin yazdıklarına çok hakim değilim ben. biraz araştırmak lazım, ben yapmadım. siz buradan tutup araştırabilirsiniz. bununla ilgili belgelerin olduğunu sanmıyorum ben)
9- mustafa kemal paşa'nın cemal paşa'ya mektubu ("pelin çift kim yeeauv" diyerek tıklamamak elinizde tabii. ben en kısa link bu diye aldım listeye. yukarıda bahsettiğim cemal paşa'nın berlin günlerindeki halini özetliyor)
10- cemal paşa belgeseli (en derli toplu cemal paşa işlerinden biri bu. tolga turan soyadı gibi turancı bi' yayıncı belli ki ama anlattıklarının çoğu düzgün. arapların ayaklanma mevzusunu biraz demagoji yaparak açıklıyor ama gene de doğru bilgileri vermiş)
- videolar bu kadar. kesmezse diye yukarıdakileri yazarken faydalandığım okunmalıkları da iliştirip parmaklarımı dinlendireyim gari.
1- osmanlı araştırmaları xix - 1999 (değerlendirip derleyenler kısmında halil inalcık'ın da olduğu güzel bir kaynak bu. neredeyse tamamına yakını cemal paşa'yı ve alman kaynaklarına göre kendisinin nasıl betimlendiğini anlatıyor. alman kurmaylarının ittihat ve terakki'nin bu 3 önemli adamına genellikle "çocuk" dediğini, onları devlet adamı olarak değil, "heyecanlı ordu komutanları" olarak gördüğünü anlatılıyor. "planlama yapmadan, yarı aç, yarı çıplak anadolu çocuklarını çöllerde ingiliz avlamaya gönderdiği" gibi ağır ifadeler var. inalcık hocanın bu makaleye etkisi ne kadar olmuştur, bilinmez ama derleyen kısmında yer alan "klaus kreiser" baya gömmüş cemal paşa'yı)
2- cemal paşa'nın eşi seniha hanım'ın hatıraları - 2021 (10 küsur sayfalık bir makale bu. yazarı hocanın kaynakçası güzel, ordan atlaya atlaya kendi araştırmanızı da yapabilirsiniz. en azından göz gezdirmeniz, cemal paşa'nın özel hayatı ile ilgili de size bilgi verecektir)
3- birinci dünya savaşı'nda türk generalleri - 2016 (yüksek lisans tezi. fena bir kaynak değil bu. sadece bu kaynaktan hareketle diğer paşalar hakkında da bilginizi artırabilirsiniz. gazi üniversitesi'nin makale sayfası doğrudan açılmadığı için wayback machine linkini verdim. tıkladığınızda açılmazsa yıla, yazara, üniversiteye ve başlığa göre kendi aramanızı yaptığınızda da ulaşabilirsiniz teze)
4- atatürk ansiklopedisi'nde cemal paşa (ansiklopedik bilgi isterseniz, o da burada işte. wiki biraz ordan, biraz burdan anlatıp kronolojide hatalar yapmış. özet olarak hayatı burada güzel derlenmiş. bu yüzden aldım kaynakçaya ben de)
5- cemal paşa arap düşmanı mıydı? (kısaca kimi, neden astırdığını yazmışlar. yazının sonlarına doğru asılanların hangi boyutta entelektüeller olduklarını da görebilirsiniz; zira, bir kısmının ismi cismi var. kaynak değil bence bu, yan okuma olarak ekledim ben buraya)
1-2 makale daha vardı ama alacaklarımı alıp kapatmışım sayfalarını. bulamadım şimdi, ram şişti iyice. başlığı bunca yıldır bomboş durmasın istedim, kendimce doldurmuş olmuş.