-
Birleşiminde karbon bulunan maddeler, ısı ve ışık yayarak kül durumuna geçip yok olmak.
Örnek kullanım: Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir. (Anayasa) hepsini göster
-
Ateş durumuna geçmek, tutuşmak.
Örnek kullanım: Kömür yandı. Ocaktaki odun yandı. hepsini göster
-
Isı, ışık veren bir konuma geçmek.
Örnek kullanım: Gece oldu, ışıklar yandı, yatsı vakti geldi. (M. Ş. Esendal) hepsini göster
-
Bütünü veya bir bölümü ateş veya sıcaklığın etkisi ile bozulmak, kömür durumuna geçmek.
Örnek kullanım: Yemek yandı. Ekmek yandı. hepsini göster
-
Isı etkisiyle vücudun bir yanı yara olmak, kızarmak veya rengi koyulaşmak.
Örnek kullanım: Ateşe dokundu, eli yandı. Güneşten kolları yandı. hepsini göster
-
Vücut veya nesnelerin ısısı artmak.
Örnek kullanım: Ateşler içinde, günlerce titreyerek yanar. (Y. Z. Ortaç) hepsini göster
-
Parlamak, parıldamak.
Örnek kullanım: Birkaç batarya top, kızgın güneş altında pırıl pırıl yanıyor. (F. R. Atay) hepsini göster
-
Birtakım etmenlerin etkisiyle işe yaramaz duruma gelmek.
Örnek kullanım: Kumaş boyadan yanmış. Ekinler dondan yanmış. hepsini göster
-
Yanık acısına benzer bir acı duymak.
Örnek kullanım: Boğazım yanıyor. Biberden ağzım yandı. hepsini göster
-
Çok istemek, çabalamak.
Örnek kullanım: Çocuklar, kendilerini beğendirmek için yanıyorlar. (R. N. Güntekin) hepsini göster
-
Çok üzülmek.
Örnek kullanım: Bu yaz tatil yapamayacağıma yanıyorum. hepsini göster
-
Çok sevmek, büyük bir aşk ile sevmek.
hepsini göster
-
Hükümsüz kalmak, değerini yitirmek.
Örnek kullanım: Vaktinde değiştirilmeyen kâğıt paralar yandı. hepsini göster
-
Zarara, kötülüğe uğramak.
Örnek kullanım: Maazallah! Birimize kitaptan rastgele bir şey soracak olsa yandığımız gündü. (H. Taner) hepsini göster
-
Çocuk oyunlarında oyun dışı kalmak.
hepsini göster
-
Bir bir sıralamak, dile getirmek, dert dökmek, anlatmak.
Örnek kullanım: Yazı yazmak, hayatımı anlatmak, kalbimi dökmek ihtiyacıyla yanıyorum. (S. M. Alus) hepsini göster