yasadır anımsatalım:
tohum ekenlerin, fide dikenlerin
kimse durduramaz yağmurunu
güneşini kimse kesemez
fesleğen ekiyorum, sardunya dikiyorum
arsızmış, öyle diyor komşum
artık siz istemeseniz de
açar tohumunu, yayılır toprağınızda
ne güzel ne güzel ne güzel tanrım
fesleğen ekiyor, sardunya dikiyorum
bitiyorum arsızlığına çimenin çiçeğin
arsızlık bugünden geri
umut ve direnç demektir
sokulmak demektir yaşamın koynuna
özdeşlik demektir yaşamla
inan olsun dostlar, inan olsun dalından kopan sardunya
bozulmadı bikez, eğmedi başını
açmayı sürdürdü diktiğim toprakta
ezginin günlüğü grubunun kuruluşunun 25. yılı için özel olarak hazırlanan çeyrek albümünde vokaliz grubu tarafından da seslendirilmiş sözü ve müziği hüsnü arkan'a ait ezginin günlüğü şarkısı.
günler gelir geçer bulutlardan, son bir şarkı söyler mor kuşlar
rüzgar biter yağmur başlar gökte, uyanır toprakta sardunya
tutmasa düşecek dünya, yuvarlanıp kör boşluğa
sarmış avutmuş koynunda, yeşil bir gün toprak ana
kapıyı çalınca bir gün sardunya
kal, kal, kal deme bana, sakın bana
yanmış yıkılmış bahçelerde gün, neye yarar eski bir şarkı
bak ellerimden taşıyor sabah, gidelim en uzak toprağa
yol ver ezilmesin dünya, yol ver uçsun martılara
yol ver güneşe ve suya, çocuklara şarkılara
anayurdu güney afrika olan çok yıllık bitki. akdeniz ülkelerinde o kadar çok yetiştirilir ki akdeniz'le özdeşleştirilmiştir. kış'a dayanıklıdır. pembe,sarı beyaz ve kırmızı tonlarında çiçekleri vardır.
istanbul'da üniversite okuyan defne'nin ailesinden kötü bir haber alarak izmir'e dönmesini izliyorsunuz. sonrasındaki bütün mevzular zaten doğrudan baba-kız ilişkisi, baskı toplumunda kız çocuğunun yeri, küçük yerleşim yerlerinde bir şeyleri gizlemenin olanaksız olması ve güç kontrolü üzerinden ilerliyor. özellikle defne ile babası nadir arasındaki ilişkinin düzeyine hakim olmakta zorlanmanız normal. bocut biraderler (bi' de bizim biraderlerimiz olsun be!) istanbul-izmir farkı ve kaymak tabakaya mensup bir ailenin yaşadığı izole hayattan hangi ürkütücü boyutlarda keyif alabileceğini öne çıkarmış. şehir farkını doğrudan repliklerde ya da sahnelerde görmeniz mümkün değil. bunu tavırlarda ve henüz filmin başındaki sekanstan anlıyorsunuz. bu sekans filmin devamında da önemini kaybetmiyor.
filmin fedakarlık ve gözden çıkarma konularında da boyundan büyük laflar ettiğine inanmıyorum. filmin en çok eleştirilen yönü bu. ya feda etmenin çapının bir anda büyümesi eleştirilmiş ya da önemsizleştirilen insanın eski önemini her zaman koruyacağından dem vurulmuş. bana iki eleştiri de saçma geldi. filmin, odağına oturmasına sonuna kadar gayret ettiği baba-kız ilişkisinin geçmişe yönelik ilerlemesi, geri kalan ayrıntıların hepsini yok ediyor bence. nadir'in defne ile ilişkisi her zaman gediklerle dolu, her zaman "iki muhabbet etmesek de olur, ediyorsak da ben ne diyorsam onu yapacaksın" döngüsünün içinde. bunu görmezden gelerek filmin ana meselesinin fedakarlık olduğunu düşünmek çok sığ geliyor bana.
izmir'i özleyenler, urla ve civarında bir süre bulunmuş olanlar için güzel açıları da var sardunya'nın. ayrıca, ülkenin en iyi aktörlerinden biri olmasına rağmen hak ettiği değeri hiçbir zaman görmemiş ali seçkiner alıcı'nın müthiş performansı da filmin kreması gibi. temposunun durgunluğu, sürekli defne odaklı ilerleyen kurgusu ve fedakarlık ile gözden çıkarma mevzularında öne çıkardığı anları temel vurgu olarak almazsanız, oldukça hoşunuza gidecektir. bence bir şans verin ve izleyin.
izmir alsancak'daki muzaffer izgü sokağı'nda bulunan, eski barlardan. geçmiş zamanda, şarap içmeye gidilirdi. tabii, o da başkalaşım geçirdi. şimdilerde sadece adı kalsa da, müdavimleri uğramaya devam ediyor.