-
Bir yere veya bir şeyin üzerine boylu boyunca uzanmak.
Örnek kullanım: Dörtnala giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak. (N. Hikmet) hepsini göster
-
Uyumak veya dinlenmek için yatağa girmek.
hepsini göster
-
Yatay veya yataya yakın bir duruma gelmek, eğilmek.
Örnek kullanım: Rüzgârdan bütün ekinler yattı. Gemi sağa yattı. hepsini göster
-
Geceyi geçirmek üzere bir yerde kalmak.
Örnek kullanım: Bu gece nerede yatacağız? hepsini göster
-
Boş yere beklemek.
Örnek kullanım: Mallar depoda yatıyor. hepsini göster
-
İşlemez, çalışmaz durumda kalmak.
Örnek kullanım: Gemi limanda yatıyor. hepsini göster
-
Bir özellik kazanmak için bir şeyin içinde beklemek.
Örnek kullanım: Turşu sirkede yatıyor. hepsini göster
-
Belli bir süreyi cezaevinde geçirmek.
hepsini göster
-
Ölü gömülmüş olmak.
Örnek kullanım: Mezarlık servilerinin altında ninelerim, teyzelerim yatarlardı. (Halikarnas Balıkçısı) hepsini göster
-
Düz bir duruma gelmek, düzleşmek.
Örnek kullanım: Kumaş iyice ütülenince yattı. hepsini göster
-
Cinsel ilişkide bulunmak.
hepsini göster
-
Bir düşünceyi veya bir öneriyi benimsemek, razı olmak.
hepsini göster
-
Heves etmek, eğilmek.
Örnek kullanım: Çalı süpürgelerinin kırmızı çiçeklerindeki bal kokusuna yatmışlardı. (S. F. Abasıyanık) hepsini göster
-
Bulunmak, var olmak.
Örnek kullanım: Her ayrıcalık hevesinin kökeninde bir kompleks, bir göstermecilik duygusu yattığı görülür. (H. Taner) hepsini göster
-
Olumsuz veya başarısız bir sonuç almak.
Örnek kullanım: Takım bu sezon yattı. hepsini göster
-
İşsiz kalmak, çalışmamak.
hepsini göster
-
Bilerek yenilmek, şike yapmak.
hepsini göster