az önce twitterda grup toplantısında yapamadığı bir konuşmaya rastladım. demans başlamış, onunla bağlantılı afazi de var gibi. hala alkışlayanlar var ama acınacak hale gelmiş. tarlasını satacak olsa imza ehliyeti kalmamış bakıma muhtaç bir ihtiyar. ve hala parti yönetiyor. mobile.twitter.com/...
bu herifin soylemleri akilsizca olsa da iyi analiz edildiginde arkasinda bircok mesaj bulabilirsiniz. erken secim dedi erken secim oldu, iptal edilsin dedi iptal edildi, dolar satti ertesi gun dolar dustu. akp basa gelmeden onceki koalisyonh da deviren yine bahceli'dir, yani derin devlet emriyle dile getirendir.
ayrica, ozellikle grup toplantilarindaki bir adet sagdaki, bir adet soldaki prompterlardan bir tane de ortaya koymasini tavsiye ederim. haber bultenlerinde oldugu gibi kameraya bakiyormuscasina rahatca okusun caktirmadan. bir saga donuyor bir sola. gazi varmis gibi duruyor ve caktirmamak icin bir o tarafa bir bu tarafa donecem diye vurgulari kaciriyor.
bugün bir fotoğrafını gördüm. hiç iyi değil. bedeni ayaklanmış, yürüyor, bozkurt işareti filan yapıyor ama o ürkek gülümseme ve baktığını görmeyen bakışlar kendisinin artık aramızda olmadığının göstergesi. yüzündeki ifade ileri derece alzheimer hastasının ifadesi. yakın çevremde çok var demans hastası. annemi ve anneannemi de alıp götüren hastalık bu. tabii alzheimer öyle birden bire ortaya çıkan bir hastalık değil. yavaş yavaş ilerliyor. bu nedenle ihtimal vermiyorum. ama o bakışı ve gülüşü yüzüne yerleştiren şey akli melekelerin bir kısmının yitiminin göstergesi. o görünen vücudun içinde artık devlet bey yok. bir bebek var. altı da bezliyse şaşırmam. işte o fotoğraf. twitter.com/...
star tv'deki nazlı çelik'in konuğu olarak çıkan ve daha yanlısı olduğu cumhurbaşkanı adayının ile muharrem ince'nin vaatlerini karıştıran bir sözüm ona siyasetçi. bildiği tek şey son 20 yıldır emir kipleriyle yaptığı konuşmalardır. bir ara da meydanlarda yanlısı olduğu cumhurbaşkanına urgan fırlatıyordu.
ülkücü oluşumu -bunu her kullandığımda aklıma 6. filoya karşı durdukları namaz geliyor- ve partisinin ilkelerini sanki hiçe sayıyor, görmezden geliyor. bu nasıl bir güç ve mevki zehirlenmesidir anlayabilmiş değilim. gerçekten vatanperver milliyetçi kesim bu adamı mı örnek alıyor? gerçekten alparslan türkeş'in izinden gidildiği falan mı sanılıyor? hiç araştırıp okumuyor mu bu adamın yolundan gidenler? hiç fikri takip yapmıyor mu? sadece soruyorum... anlamak için soruyorum...
daha düne kadar birbirlerine savurdukları kötü sözler, duruşlar sanki hiç konuşulmadı, söylenmedi. alparslan türkeş katılın katılmayın bir devlet adamıydı. yaptıkları tartışılır tartışılmaz... yahu yazık değil mi? çok yazık... kurt işareti yapmakla, camide iki namaz kılmakla, elde tesbih kurt kaplamalı çakma zippolarla, meksika bıyığı -meksika bıyığıdır o inanmayın- bırakmakla ülkücü olunuyorsa ben onların ak (alnını kaşıyayım).
en nihayetinde seçmeni için lider konumundadır ve türkiye'de özellikle de ak parti sayesinde yükselen (bence ekonomik krizin üstünü örtme rolü verilmiş) milliyetçilik dalgasının meyvelerini toplamıştır son seçimde.
mhp'nin bir program partisi değil de ideoloji partisi olduğu göz önünde bulundurulacak olursa; seçmenin, liderinin işaret ettiği şekilde partisini meclise (evet, bahçeli ne derse o seçmeni için), erdoğanı başkanlığa getirecek oyları kullanmış olması bana garip gelmiyor. bana garip gelen bunun diğer partiler tarafından doğru ve tam analiz edilememesi ("millet ittifakı" adı bununla ilintili olsa da) seçim öncesi ve bahçeli'nin erdoğan'a duyduğu güven.
milleyetçilik dalgası önümüzdeki seçimde düşerse (ki ekonominin seçmeni gerçekten etkileyecek şekilde dibe vurması dışında artık zor gözüküyor) oyları gene düşecek, seçmen ya ak parti'ye ya da iyi parti'ye yönelecektir bence.
seçmenin sosyo ekonomik konumu, türkiye ekonomisinin lokomotif sektörlerindeki (başta inşaat) oranı ve eğitim durumu (daha doğrusu kendi kendine karar verme veya liderinin sözünden çıkma yetisi) iyi araştırılacak olursa eminim ki her seçimde aldığı birbirinden farklı oy oranlarının da açıklaması yapılabilir. inşaat vb. sektörlerde iş bulma, çalışanın borçlanma ve geri ödeme kabiliyetlerinde durma olduğunda ne tepki vereceğini bilmeden mhp seçmeninin ne tepki vereceğini bilmek çok olası gözükmüyor seçmeni dışında kalan kitle için. (ak parti seçmeni için tahmin edilebiliyor, lakin uzun vadede erdoğan özelinde ak parti de arkasına aldığı milliyetçilik (daha doğrusu ümmetçilik) dalgasıyla ideoloji partisi olmaya doğru evriliyor şaşırtıcı şekilde)
mhp'nin durumu seçim sonuçlarına yapılan basit "halk ekonomik krizle değil terörle mücadeleyi seçti" söylemini, özellikle mhp seçmeni açısından haklı kılıyor. ha bu seçim yorumu ne kadar gerçekçi, yukarıda da belirtmeye çalıştığım gibi seçmen kitlelerinin kafasının ne şekilde çalıştığını tam anlamadan bu gerçeklik payını da anlamak zor (ak partinin bedelli askerlik beklentisindeki seçmenden de ciddi oy aldığı görülebiliyor; milliyetçilik???). sonuç olarak özellikle ak parti tabanında taban - tavan ayrımının net şekilde görülebildiğini (ekonomik uçurum, liyakat sisteminin olmaması vs) biliyoruz, ancak gene ak parti seçmeni için ümmetçiliğin ve osmanlı milliyetçiliğinin ulus (atatürk miliyetçiliği) milliyetçiliği önünde yer aldığını ve bu nedenle oyların yönünün değişmediğini de biliyoruz. mhp kitlesini bu noktada ayıransa devlet bahçeli'nin net tavrı ve partisinin ak parti'den farklı bir noktada duran milliyetçi duruşu. o tavır bugün seçimini erdoğan'dan yana kullandı ve iktidar yolundaki meclis aritmetiğine dahil olduğunu göz önünde bulunduracak olursak, görüyoruz ki kendisi için doğru olanı seçti.
neticede alttan gelen milliyetçilik dip dalgasının nasıl bir etki yaratacağını gördüğü için oturduğu yerden seçim kampanyası yürütmeyi uygun bulacak politik tecrübeye sahip olduğunu gösteriyor oy oranları. bu öngörüyü misal, partisinin içinden çıkarttığı iyi parti görememiş ya da doğru aksiyon alamamış belli ki...
son not: yukarıda yazdıklarıma eklemeliyim; ülkenin çukura girmesine neden olan iki numaralı isimdir bana göre.
muhtemelen kendisi aslında artık aramızda değil. yerine bulabildikleri en benzer pamuk dedeyi köyün birinden alıp getirmişler. dede de ilk defa basın karşısına çıktığı için şaşkın.
önündeki kağıdı bile okuyamayacak kadar yaşlanmış, ne yaptığını bilmeden başkalarının yönlendirmeleriyle siyaset yapacak kadar bunamış kişi.
çok merak ediyorum, ülkü ocaklarında takılıp milliyetcilikten ölen arkadaşlar hala tapıyor mu bu adama. malum, reisininizin artık başka bir reisi var.
zamanında hala -başarısız da olsa- muhalefet olmaya çalışıyorken, bunların hepsinden hesap soracağız diye çemkirmelerini hatırlıyorum. valla güzel sordunuz sayın bahçeli.
birileri buna ekşideki harf oyunlu cin başlıklar gibi bir brifing vermiş yıllar önce, "başganım hele 2023 ile ilgili birşeyler söylerseniz çok etkileyici olur" demiş sanki.
sayı tutturmanın büyük bir meziyet olduğuna inanmış gibi sevine sevine 40'tır, 100'dür açıklıyor. bir kelime bir işlem izlese görkeminden ağlar.
son açıklamasıyla "Atatürk kırmızı çizgimizdir" dediği için iki gündür harıl harıl şakşaklanan siyasetçi.
ne zaman bu kadar aciz olduk da, alnımızda yazan bir şeyi söyleyen bir insana bu derece coşkuyla karşılık vermeye çalışıyoruz. ne zaman atatürk'üm birilerinin de onayını almaya gerek duyan bir hale geldi de, onaylayan olunca seviniyor millet.
resmen damarlarımızı kestiler, etrafımızda olan bitene uyuşturucu kullanmış gibi boş gözlerle bakıyoruz.
ama, elbet bu ölü toprağını üzerinden sallayacak millet. elbet içindeki gücü fark edecek. bunun için de yine atasına dönecek, onu anlayacak ve o ordan bize diyecek ki, muhtaç olduğun kudret damarlarında akan asil kanda mevcuttur!
ülkede asrın en büyük felaketi oluyor, sorumlular arasında yaprak kıpırdamıyor. tribünde "hükümet istifa" diyorlar, fener maçından sonra "başkanlar taraftara sahip çıkmalı ya da maçlar seyircisiz oynanmalı" minvalinde bir şeyler diyen bahçeli jet hızıyla istifa ediyor. büyüksün reis. bu duyarlılığın örnek olsun herkese!
edit: bjk üyeliğinden istifa ettiğini yazmayı unutmuşum...
hdp'ye "neden apo'yu dinlemiyorsunuz?" diye atar yapan siyasetçi.
ülkenin ayarlarıyla nasıl oynadılarsa artık...
şimdi 1999 yılına falan gitsem sonra "mhp, kürtlerin apo'yu dinlemesini istiyor." desem beni öyle bir döverler ki sanırım dünya üzerinde bir insanın yediği en uzun süreli dayak rekorunu falan elde ederim. hatta beni öyle bir ortadan kaldırırlar ki annem ve babam bile "yok bizim hiç çocuğumuz olmadı" falan derler.
üç beş gündür kader kurbanlarına af diye bir şeyler sayıklamaya başladı. hırsız, katil, tecavüzcü, aklınıza ne gelirse, adi suçluların hepsi kader kurbanı. feto bahanesiyle içeri tıktıkları tüm muhalifler ise kalacak. dahasına da yer açacaklar. en son rahşan affında gördük. af ile salınanların büyük kısmı üç aya kalmadan tekrar suç işleyip kuzu kuzu koğuşlarına döndüler. maceraya gerek yok. önce türlü bahaneyle içeride tutulan ve düşüncesini dile getirmekten başka bir fiili olmamış insanları bir salsınlar. o zaman düşünürüz.
2002 yılında akp iktidara gelirken bozduğu son hükümetin başbakan yardımcısı idi. oysa kemal derviş'in getirdiği sistem ile ekonomi düze çıkacaktı ancak o sistemin meyvelerini toplamak ali babacan destekli olarak akp'ye nasip oldu.
haziran 2015 seçimlerinde tarihi bir fırsat doğdu. akp iktidarı değiştirilebilirdi. ancak ben hdp ile bir araya gelmem dedi.
kasım 2015 seçimlerine gelindiğinde ise akp ile flörtü başladı.
sonrasındaki süreçte partinin yönetiminin el değiştirmemesi için hem de başkanlık sistemi için hükümet destekli çalıştı. ve şu yaşadığımız son seçimde recep tayyip erdoğan'ın ikinci tura kalmadan kazanmasını sağladı.
akp kendisine çok şey borçlu zannımca. çünkü herkese böyle bir muhalefet lideri nasip olmaz.
15.07.2002 - devlet bahçeli, dsp-mhp-anap hükumetinin 2. büyük ortağı iken durduk yerden erken seçime gidilmeli demiştir. takip eden ayda akp kurulmuştur kasım ayında yapılan seçimlerde 356 milletvekili ile iktidar olmuştur. kendi partisi ise baraj altında kalmıştır.
27.04.2007 - cumhurbaşkanlığı ilk turu seçimleri yapıldı abdullah gül 361 oyun 357 sini aldı. oylama sonucu anayasa mahkemesine taşındı, mahkeme 367 kişinin toplanmış olması zorunluluğunu hatırlattı. süreç uzadı tekrar bir genel seçim yapıldı, akp yine istediğini alamadı (istediği 367 milletvekili sayısına ulaşıp cumhurbaşkanlığı seçimini yapabilmekti). akp istediğini alamadı ama ne oldu, devlet bahçeli ani bir kararla cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılma kararı aldı, peşine abdullah gül cumhurbaşkanı seçildi
2014 yılı - cumhurbaşkanlığı seçimleri var, akp rte'yi aday gösterdi, devlet bahçeli çok yerinde (!) bir hamle yaptı gidip chp ile ortak adaylık konusunda anlaştı. normal şartlarda bu kadar zıt iki partinin ilk turda ortaklık yapması beklenen birşey değildir. hadi diyelim 2. tura kalınca sırf 1. olanı seçtirmemek için 2. ve 3. ortaklık yapar ama ilk turdan ortaklık yaparak çok başarılı (!) bir işe imza attı (bakınız 1995 yılı fransa cumhurbaşkanlık seçimlerine. 1. turda istediğini alamayan le Pen, o zamana kadar kanlı bıçaklı olduğu jacques chirac'ı sırf sosyalist partiden birisi cumhurbaşkanı olmasın diye destekledi ve ilk turda en çok oyu olan sosyalist parti adayı 2. turda seçimi kaybetti). bir başarılı hamlesi de ekmelettin ihsanoğlu gibi dönemin en popüler(!), en bilindik(!), toplum nezrinde çok yüksek bir mertebeye sahip(!) kişisini dayatıp seçimlere girdi...sonuç rte cumhurbaşkanı seçildi
07.06.2015 - ülkede genel seçim yapıldı, dönemin tek başına iktidar partisi ahmet davutoğlu liderliğinde seçime girdi fakat seçimde kan kaybetti. %40 oyla 258 milletvekili çıkarttı. o dönem geri kalan tüm partilerle kavgalı olduğu için koalisyon kuramadı. gözler meclise giren diğer 3 partiye çevrildi. ne yaptı devlet bahçeli "hayır" dedi. kim ne dediyse hayır dedi. sen başbakan ol...hayır, ben olayım...hayır, koalisyon yapalım...hayır, bırak öbürüyle ortak olayım sen destek ver...hayır. sonuç ne oldu, ülke kasım ayında tekrar seçime gitti ve akp %50 oy ve 317 milletvekili ile tek başına iktidar oldu, kendi partisi 40 milletvekili kaybetti.
2016 yılı - daha önce akp ve rte hakkında zehir zemberek açıklamalar yapan, onları haliçte 40 kere yıkayacağım diyen, 4 bakan yüce divana gitmezse ölürüm diyen, ankara'da yeni yapılan saray için haram saray diye, oraya benim ölüm gider diyen, başkanlık sistemi, tü kaka diyen, daha önce referandumda hayır diyen devlet bahçeli bir anda büyük resmi gördü ve akp ve rte'ye başkanlık sistemi konusunda koşulsuz destek verdi
17.04.2018 - olan haftalık parti grup toplantısında devlet bahçeli mevcut durum, iç ve dış siyaseti göz önünde bulundurdu (!) ve cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin erkene alınması konusunda çağrı yaptı. bu çağrı akp tarafından destek buldu ve malumunuz haziran da seçime gidiyoruz.
yukarıdakileri okuyunca bir tek ben mi kıllanıyorum bu adamın esas niyetinin ne olduğu konusunda
bazen "ulan kızıyorum, sevmiyorum falan da yoksa biz çok salağız, bu adam çok uyanık da biz mi anlamıyoryuz?" diye içimden geçiyor.
adam devletin yönetim şeklinin değişmesini sağladı, gayriresmi başbakan oldu, meral akşener partiyi alacakken ohal falan derken kongreyi yaptırmadı, akşener başka parti kurdu, kimler geldi kimler geçti demirel misali o hep durdu...
Mevcut anayasa dil tutarlığını da kaybetmiştir. Anayasanın dili çok önem taşımaktadır. Kelimeler-kavramlar arasında bir düzensizlik göze çarpmıştır.
Anayasalarda başlangıça yer vermek yaygın uygulamadır. Günümüzde 193 ülkenin anayasasının 164'ünde başlangıç kısmı bulunmaktadır. Anayasanın değerlerden ayrı ve kopuk olması mümkün değildir. Hukuk düzeninin ruhu başlangıç kısmında yansıtılmaya çalışılmıştır. Hazırlığının tamamladığımız anayasa önerimizi Sayın Cumhurbaşkanımızla ve AK Parti'yle paylaşmak hedefimizdir. Ardından diğer partilere de anayasa önerilerimizi paylaşmaktır.
Anayasayla ne devlet kurulacak ne de devlet yıkılacaktır. Millet, anayasayı yaparak devleti kurar. Anayasalar çağın ihtiyaçlarıyla birlikle milletin ruh köküne bina edilmek durumundadır.
Cumhuriyetin 100. yılı vizyonuyla hazırladığımız anayasa önerimizin temel özellikleri şu şekilde sıralanacaktır.
Anayasa önerimiz, “Başlangıç, Genel Esaslar, Temel Hak ve Ödevler, Cumhuriyetin Temel Organları ve Son Hükümler” şeklinde dört kısım ve 100 maddeden oluşmaktadır.
Şekli bakımdan kısa ya da uzun bir anayasa değil, “Kaliteli temel kanun” anlayışı ile çatısı örülmüştür.
Anayasanın başlangıcı, dünyada 164 ülke anayasa başlangıçları incelenerek, Türk milletinin ortak değerlerini kucaklayan ve muasır devlet olmanın gereklerini dikkate alan bir yaklaşımla yazılmıştır.
TÜRK MİLLETİ BÖYLE TARİF EDİLDİ Başlangıca, “Allah’ın lütfu, kardeşlik ruhu ve vatan sevgisiyle varlık bulmuş biz Türk Milleti”düsturu ile giriş yapılmıştır.
BAŞLANGIÇ ESASLARI TEK MADDEDE Devletin genel esasları ilk beş maddede düzenlen, “Devletin şekli ve nitelikleri” aynen korunarak birinci maddede ele alınmış, maddenin son fıkrasında “Bu madde değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” denilmiştir.
Anayasa’nın ikinci kısmında “Temel Hak ve Ödevler” düzenlenmiş, birinci bölümde tüm haklara dair ortak rejimi belirleyen “Genel Hükümler” yer almış, ikinci bölümde “Haklar ve Hürriyetler” başlığı ile temel hak ve hürriyetler “sınıflandırılmadan” en geniş şekilde güvenceye kavuşturulmuştur.
Temel haklara dair genel rejimde “Hakların bütünlüğü” yaklaşımı esas alınmış, sınırlama rejimi tek bir maddede düzenlenmiş, temel hak ve hürriyetlerin korunması kenar başlığı altında yeni bir madde eklenmiştir.
Hakları düzenleyen tüm maddelerdeki sınırlama sebepleri kaldırılmıştır.
Temel hak ve hürriyetlerin kapsamı, taraf olduğumuz insan hakları sözleşmeleri baz alınarak kanunla belirlenmesi öngörülmüş, hakları düzenleyen maddelerde sadece ek güvencelere yer verilmiştir.
Hürriyetin esas, sınırlamanın istisna olduğu yaklaşım gerçek anlamıyla buluşturulmuştur.
Anayasa’nın üçüncü kısmında, üç bölüm halinde “Cumhuriyetin Temel Organları”, yasama, yürütme ve yargı başlıkları ile düzenlenmiş, Yasama organı için “Milli birliği sağlama”, yürütme için “Kurumsallaşmış başkanlık sistemi”, yargı için “Bağımsız ve tarafsız yapılanma” anlayışı ön plana çıkarılmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, yüz yıl önce kuruluş felsefesinde var olan “Milli birliği sağlama” misyonu daha da güçlendirilmiştir.
MECLİS BAŞKANI’NA ARABULUCULUK İŞLEVİ Bu kapsamda TBMM Başkanı’na “Tarafsız konumuyla” milli uzlaşmanın sağlanmasında ve siyasi krizlerin çözümünde arabuluculuk işlevi yüklenmiştir.
TBMM’nin yetkileri; kanun yapımında, antlaşmaların onaylanmasında ve sona erdirilmesinde, bütçenin kabul edilmesinde, anayasal kurum ve kuruluşlara üye seçmede, meclis soruşturması açılmasında kuvvetlendirilmiştir.
Milletvekillerinin dokunulmazlığıyla milletvekilliğinin düşme sebeplerine dair belirsizlikler giderilmiştir.
BAŞKAN VE İDARE AYRIMI Yürütme organı “Başkan” ve “İdare” şeklinde iki başlık altında düzenlenmiş, Başkanlık Sistemi, yeni anayasa bütünlüğü içinde “kurumsal yapıya” kavuşturulmuş, Başkan ile birlikte iki Başkan Yardımcısının seçilmesi öngörülmüş, Başkanlık Kabinesi anayasal statüye dahil edilmiş, Başkanlık Hükümet Programı’nın Meclise sunulması yöntemi getirilmiş, Başkanlık Kararnameleri ile kanunların münhasır yetki alanları çatışmayacak şekilde belirlenmiştir.
Türkiye’nin üniter yapısına uygun olarak, idarenin kuruluşunda “kanunilik ilkesi” sağlam ve sağlıklı bir içeriğe taşınmıştır.
Üniter devlet ilkesine anayasada açıkça yer verilerek, idari yapılanmada “il esası” korunmuştur.
‘TÜRKİYE DİYANET KURUMU’ Anayasal kurumlardan Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Kurumu varlığını sürdürmüş, Diyanet İşleri başkanlığı “Türkiye Diyanet Kurumu” olarak yeniden yapılandırılmış, Yükseköğretim Kurulu’nun oluşumunda TBMM’nin yetkileri artırılmış, yeni bir kurum olarak “Türkiye Liyakat Kurumu” önerilmiş ve Türkiye Merkez Bankası anayasal kuruluş haline getirilmiştir.
HSK: YARGI YÜKSEK KURULU Yargı organının yapılanmasında, “Yargı ayrılığı sistemi” devam ettirilmiş, Hakimler ve Savcılar Kurulu, “Yargı Yüksek Kurulu” adıyla yeniden ele alınmış, avukatlık ve arabuluculuk mesleklerine anayasal statü tanınmış,
AYM’YE ÖZEL STATÜ Anayasa Mahkemesi yüksek mahkeme değil, özel bir statüde düzenlenmiş, Yüce Divan yargılaması ve siyasi parti kapatma davaları “Yüce Divan” adıyla oluşturulan yeni bir mahkemeye verilmiş, Yüksek Mahkemeler başlığı altında Sayıştay ve Yüksek Seçim Kurulu’nun statüsü açıklığa kavuşturulmuş, yargıya ilişkin üye seçiminde TBMM’nin yetkileri genişletilmiştir.
Anayasa’nın son kısmında değiştirilme usulü genel olarak korunmuş, Anayasa değişikliklerini halkoyuna sunma konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yetki verilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin, yukarıda ana hatları açıklanan 100 maddelik anayasa önerisi, genel gerekçe ve madde gerekçeleri ile bir bütün olarak hazırdır.
Hedefimiz, geçmiş yüzyılın tecrübelerinden istifade ederek, gelecek yüzyıla hitabeden yeni bir anayasa yapılmasına katkı sunmaktır.
Osmanlı-Türk Anayasacılığında, parlamenter sistem, yüz yılı aşkın bir süre uygulanmış, ancak Türkiye’de başarılı sonuçlar vermemiştir.
Her kanun gibi anayasaların da bir sistematiği ve konusu bulunmaktadır.
Ancak her kanun gibi anayasaların da sistematiği ve içeriği zamanın gerisinde kalabilmektedir.
1982 Anayasası’nda bugüne kadar 19 defada 184 değişiklik yapılmıştır.
Parça parça yapılan bu değişiklikler nedeniyle Anayasa’nın sistematiği ve konu bütünlüğü temelinden bozulmuştur.
‘TÜRK TİPİ BAŞKANLIK SİSTEMİ’ Türk milletinin muhkem ve muteber beklentisi, Cumhuriyet 100. yılında “Parlamenter sistemle geriye gidiş” değil, gelecek yüzyılı milli ve vizyoner bir bakışla kavrayan “Türk Tipi Başkanlık Sistemi”nin kökleşmesi, bunun yanı sıra huzuru, refahı, birlik ve kardeşlik bağlarını tahkim edecek yeni bir anayasa yazılması ve yapılmasıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle milletimizin değerlerini ve taleplerini esas alarak hazırladığımız partimizin 100 maddelik yeni anayasa önerisinin hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, aziz milletimizi ve siz değerli katılımcıları bir kez daha saygılarımla selamlıyorum.
Basın toplantımıza katılan her basın mensubuna teşekkür ediyorum.
yine erken seçim isteyerek şaşırtmamıştır. ne zaman erken seçim istese yapılmış ve ülke bataklığa iyice saplanmıştır. olası bir erken seçimde baraj altında kalmayı herhalde kabul ediyor.
70 yasindadir. 1 yil once ak dedigine 1 yil sonra kara demektedir. toplumsal hafizaya sahip olan medeni bir toplum olsaydik birakalim parti baskanligini, aday adayi bile olamazdi.