SCS Software tarafından geliştirilen, 19 ekim 2012 tarihinde piyasa sürülen tırcı oyunu*
Nasıl girsem başlasam bilmiyorum. Ben bu oyunu satın aldığımda henüz çıkalı çok olmamıştı. Bir şekilde indirim de gördüm beğendim ve satın aldım. İndirdim yükledim falan neyse,
Girdim oyuna bakıyorum şimdi ne yapsam ne etsem diye kariyer modu gibi bir şey vardı sanırım. Başladım ben burda, en başlarda bir kaç şirket için taşımacılık yapıp para biriktirmek istedim. Ama olacak gibi değil, gidiyorum geliyorum 3 bin euro para kazanıyorum. Sonra tehlikeli madde taşıma alanında kendimi geliştirdim. Artık petrol falan taşıyabiliyordum. Gel zaman git zaman biraz kendim para biriktirdim biraz da bankadan kredi çekip '00 lojistik' diye bir şirket kurdum. Bir tane de eleman aldım yanıma. Bu sırada da kendime yeni bir tır aldım benim eski tırı elemana verdim. Bankaya olan borç birikmiş, sürekli yollardayım.. Çocukların okulu, elektrik faturaları, benzin masrafları falan derken iş içinde çıkamamaya başladım.
Bilgisayarın başında, beyaz bir gömlek (3 düğmesi açık), elimde 33 lük bir tesbih, gömleğin cebinde uzun kırmızı marlboro arka planda da neşat ertaş falan çalıyor baya baya tribe giriyorum. O sıralarda da ingiltereye mal götürüyorum. Neyse bindim vapurla geçtim ingiltere'ye.. Giriş o giriş, arkadaş yollar tersmiş burada.. Tamam biliyorum normalde öyle ama oyunda bir anda çıkmış o aklımdan. Neyse girdim ben çıktım limandan gidiyorum, arabalar salak mıdır üzerime sürüyorlar. Meğer ben ters yola girmişim.. Kaza falan yaptık polis ceza yazdı üzerine tırın bir sürü masrafı çıktı.. İlerledim artık diyorum bu malın allah belasını versin bir an önce bitireyim şu işi bir daha ingiltereye falan girmem.
Ulan zaten malı taşıyoruz 5 bin euroya. Ters yola girdik ceza yedik, masraf çıktı devamında hız limiti aşmışım bir daha ceza yedim ondan sonra kırmızı ışıkta geçmişim bir daha yedim. Yahu kardeşım bi salın beni ya. Zaten 5 bin euro kazanıcaz ondan da olduk üzerine bir sürü zaman kaybettik.
Adamı kanser edecek türden bir oyun. Oynayacak arkadaşlar için ingiltereye falan gitmeyin.
road to black sea eklentisi ile türkiye'nin bir bölümü haritasına eklenen oyun, artık tespih, nazar boncuğu ve bilumum türk şoförleriyle özdeşleşen aksesuarların da gelmesini dört gözle bekliyorum. :)
store.steampowered.com/...
promods eklentisini yükleyip, istanbuldan yola çıktığım oyun. önce edirneye sonra bulgaristan'a sonra romanya'ya derken ufak ufak avrupa'ya açılmaya başladım. dün gece tırnova'dan çıkmışım. yüküm ağır, radyoda pink floyd çalıyor bağır bağır. bir ara yağmur başladı. gayet de sağanak yağıyor. marooned eşliğinde vardım bulgar gümrüğüne, el turko dedi; si dedim. patos pechos? yok lan bu başka bir şeydi. ne taşıyorsun diye sordu? dedim granit fayans. tamam dedi pasaporta baktı. araç evraklarına baktı; aracın temmuz pulu eksikmiş... bana baktı; sen türk gibi değilsin dedi? he dedim alman göçmeniyim. ok dedi. bizi de görürsün hemşehri sayılırız; gersenkirschenliyim ben de dedi. bir ona baktım bir aynaya bir pasaporta, 10 eur sıkıştırdım. geçtim gümrükten. kantara da girdikten sonra bastım. hava yağışı şiddetini arttırdı. romanya yollarındayım. biraz fazla basmışım, azami 50 km hız sınırı olan yerden 90 la geçtim 2200 eur ceza kestiler. navigasyon bir ara saçmaladı sağa döneyim derken düz gittim 250 km sonrasında ilk dönüş. dedim olmayacak böyle; malın sahibi şirketin patronu aradı, dedi nerede bizim granitler? dedim patron geliyor. 90 - 100 ne varsa yapıştırıyorum. tek şerit yolda virajı alırken sol şeritten güüm diye karşıdan gelen araçla çarpıştım. devrildi tır. granitler paramparça... servis çağırdım zarar 5000 eur. gözüm yaşlı radyo'da anathema'dan a dying wish çalıyor...
yapımcısı scs tarafından, başka oyun motoru kalmamış gibi, inatla prism kullanılarak yapılan oyundur. ayrıca eski admini olduğum oyundur. * ki sırf görüntü kalitesinden bıraktım hem oyunu, hem adminliği.
steam ile oynadığım epeyce saatimin bulunduğu, keyif faktörlerinin standart oyunlardan çok farklı noktalarda bulunduğu bir oyundur. atıyorum cs:go oynarken sürekli tetikte olmanız, ani reaksiyonlar gösterebilmeniz gerekir. bu aslında yorucu bir şeydir. bir oyundan kafa dinginliği, rahatlama, terapi benzeri bir haz bekleyen kişiler için önerilebilecek bir oyundur ets 2. beğenmeyen hiç beğenmez bu arada ama seveni de sağlam tutar.
başka bir tanıma kalsın ama promods modları oyunu bambaşka bir yere getirir. önerilir.
dünyayı gezdiren bilgisayar oyunu.
Sizi tüm dertlerinizden arındırırken, bağımlılık yapan, oturduğunuz yerde dünyayı ayağınıza getiren harika bir oyun. Gündeme de oldukça ayak uyduruyor, şu sıralar Covid19 aşısı taşıyorum.
öncelikle "it's not driving, it's trucking." yani kamyonculuğun 5 kişilik binek oto sürmekten çok daha öte bir deneyim olduğunu yaşayarak görmenizi sağlayan simülasyon.
vitesleri manuel yapıp, klavyede oynuyorsanız direksiyon dönüş hızını kendinize göre uyarladıktan sonra bir eliniz klavyede (w-a-s-d + lshift & lctrl), diğer eliniz mouse ile kabin kamerasından aynaları takip ederken; arkanızdaki dorsenin 40 tonluk ağırlığı ve metrelerce uzunluğunu hesaba katarak, şehir merkezindeki işlek bir caddenin başka bir işlek caddeyle kesiştiği kavşakta kırmızı ışığın yeşile dönmesiyle trafiğin akışını bozmadan kalkış yapıp, motorun sesiyle beraber vitesleri ardı ardına yükseltip, sağınızdaki solunuzdaki araçlarla mesafenizi koruyarak kavşaktan dönüp, otobana bağlanan yan yola doğru hızlanmak, devamında hızınızı sakince azaltıp bağlantı yolu virajını aldıktan sonra otobandan size doğru akmakta olan araçların arasına seri bir manevrayla kimseyi tehlikeye atmadan dalıp otoban hızına yükselmek ve hız sabitleyiciyi devreye soktuğunuzda yol altınızda akıp giderken kahvenizi yudumlamak gerçekten terapi gibi bir deneyim.
park etmek ise işin apayrı bir boyutu; manevra sayınız sınırlı çünkü sık sık fren yapmaktan bir süre sonra hava bitiyor, geri manevralarda direksiyonu ne zaman ne kadar çevireceğinizi çok hassas bir şekilde ayarlamak zorundasınız ve işin içine yine dorse ve eklem noktasıyla ilgili mekanikler giriyor. her bir hareketiniz planlı ve hesaplı olmalı.
tabii ki vitesi otomatik yapıp teslimatlarda da otomatik parkı seçerek işinizi kolaylaştırmanız mümkün, ama öyle de ne bileyim biraz eksik kalıyor. ayrıca manuel viteste motoru daha devirli kullanarak çok daha iyi bir hızlanma elde edebiliyorsunuz.
bunlar sadece işin sürüş boyutu, bir de organizasyon işi var. şirket kurma aşamasından itibaren, biraz da birikim edinince alacağınız ilk tırı hem kişisel zevk, hem de şirkete fayda sağlaması için alıyorsunuz haliyle. seçenekler bir simülasyon için oldukça geniş ve hem fabrikasyon parçalarla, hem de aksesuarlarla zaman içinde yol arkadaşınızı geliştirmek mümkün. öte yandan şirketinize yeni şoförler aldıkça onların altına çekeceğiniz tırlar da önemli. öyle kendi altınıza v8 motorlu scania'yı çekip, diğer sürücülere beyaz renkli ve en az yakıt tüketimli şirket aracı filosunu vermek şahsen benim içime pek sinmiyor ve istiyorum ki onlar da sürdükleri aracın içinde kendilerini mutlu hissetsinler. bir de seviye ilerledikçe farklı şehirlerde farklı garajlar, onları büyütüp geliştirmeler falan derken bir noktadan sonra baronluğa kadar giden bir süreç başlıyor ve bu da aynı oyunu yıllarca oynayabilme imkanı sunuyor.
eğer bu tempo biraz yavaş kalıyor ve hız istiyorsanız; menüden hız sınırını ve hız cezasını kaldırıp müsait otobanlarda adrenalininizi yükseltebilirsiniz. şehir merkezi ve virajlı dağ yollarında mecbur daha yavaş gideceksiniz, ama imkan bulunca hız sınırına takılmadan teslimat süresini kısaltabilmek de güzel bir imkan tabi. yine de bir nfs oyunu ya da gta gibi açık dünyada spor araçla hız yapmaktan çok farklı bir deneyim.
özetle görece sakin ve dingin bir şekilde oynanan, üzerine birazcık kafa yorulmasını gerektiren, ustalaşıp seviye atladıkça daha keyifli hale gelen bir simülasyon.
not: kamyonculuk illa ki karaambar kamyoncular derneği üyeliği ya da telsizden havalı(?) anonslar geçen bir amerikan redneck'i olmayı gerektirmez. gayet düzgün giyinen ve şivesiz konuşan, ucuz ama temiz yerlerde konaklayıp karnını doyuran, herhangi bir sırt çantalı seyyahtan çok da farkı olmayan, kültürlü ve birikimli tır sürücüleri de avrupa'da bol miktarda mevcut. şahsen bu simülasyonu oynarken kendimi onlardan biri gibi hissediyorum.
not 2: işim gereği bazen tır üzerine makine yükleme / indirme işlerine de katılıyorum, çoğu zaman köprü vinç kumandası da elimde oluyor. haliyle tırları yanaştırırken şoförleri yönlendirmek de işin içine giriyor ve bazen öyle anlar oluyor ki şoföre "istersen müsade et ben yanaştırayım" dediğim oluyor. şimdiye kadar hiç tır direksiyonuna geçme şansım olmadı, ama bir keresinde mecburiyetten (şoförün babası aniden vefat ettiğinden) bir yük ve eşya taşıma kamyonunu, kasada 3 tane yükleme elemanı (bildiğin canlı insan) olduğu halde 20 km ötedeki bir yere kadar istanbul trafiğinde sürmek durumunda kaldım. şoför sadece viteslerin yerini gösterdi ve gerisini bana bırakıp gitti. işin geri kalanı tereyağından kıl çeker gibi sorunsuz geçti, yanaşıp malları indirdikten sonra kamyonu güzelce park ettim ve akşam sahibi gelip aldı. bunlar da gerçek hayata katkıları olarak paylaşabileceğim anekdotlar.
bir dönem benim büyük bir depresyonu atlatmama eşlik etmiş, başka bir dönem de evde iki kişi aynı anda sigarayı bırakırken bize yine omuz vermiş oyundu, bizim evde hakkı çoktur. gerçi bayağı ücretini ödeyip direksiyon falan da satın alarak oynadık, hakkını ödemiş olmamız lazım ama, sanki ödenmemiş gibi geliyor, o kadar çok. ayrıca uzun yolda radyo dinleyen ve gizlice bira içen kamyoncuları çok iyi anlamamızı da sağlayan bir video oyunu, simülasyon sadece avrupa'da kamyonculuk ve teslimat işini nasıl yürüteceğinizi, işten kazancınızın nasıl olacağını, kazancı nasıl kamyonlarınızı geliştirmek için kullanacağınızı değil, kamyonun içine girip yollarla baş başa kalınca içinizden ne çıkacağını da simüle ediyor. ben mesela tamamen klasik rock dinleyip, ilk oynayışımda sigaraları uç uca bağlayıp ufaktan demlenerek sürüyordum kamyonu; ikinci oynayışımızda hayvan çocuğu metali dinleyerek ve sigarayı bırakmaya çalışırken iki kişi ara ara birbirimize direksiyonu devrede devrede, vardiyalı oynuyorduk, ne günlerdi ya, yeniden mi kursam acaba?
unreal engine oyun motoruyla yenisinin çıkmasını umduğum video oyunu.
özellikle şehir içinde oyun acayip kasıyor, fps yerlerde oluyor. unreal sayesinde hem bu dertlerden kurtulup hem de modern bir oyun motoruna sahip olur diye düşünüyorum.
truckersmp ile online oynanabilen oyun. Online oynarken ters şeritte üzerinize doğru gelen aracın kullanıcısının Türk olduğunu kestirmeniz uzun sürmez. bazen sinir stres sahibi olmanız muhtemel, bazen de arkadaşlarla konvoy yapıp eğlencenin dibini görebileceğiniz güzel oyundur.
Konsol ile oynanması makbuldür. Klavye kontrolü ile oynandığında direksiyonu çevirirken oluşan görsel hissiyatı düşürüyor.
Hastalık lan bu oyun resmen hastalık. Adı simülator ama gerçekci bir deneyim sunuyor mu? hayır. oynarken keyif alıyor musun? hayır. Çok gerçekci grafikleri mi var? hayır. Türlü türlü deneyim mi sunuyor? hayır. oradan oraya giderken yapılan haritalar, şehirler gerçekci mi? hayır. Ancak ne menem bir oyunsa oynatıyor kendini arkadaş! çözemedim gitti.
dar yollardan geçerken gerim gerim geriliyorsun, dorseyi garaja bırakırken geriliyorsun yol kontrolden geçerken geriliyorsun, trafiğin yoğun olduğu yerlerde götüm götüm manevra yaparken geriliyorsun! geril babam geril. peki hala daha ben bu oyunu niye oynuyorum? inanın bende bilmiyorum.
psikologları bu durumu incelemesi için göreve çağırıyorum, bu büyük gizem çözülmeli.
uzun marlboro içerek ve atlet giyerek oynanması gereken oyun. aynı zamanda navigasyon kullanmamak yolu kaybedince de kenara çekerek haritaya bakılması da gerekir oyunun tadını çıkarabilmek için.