tartışma genelde yanlış anlaşılan bir kavram. tartı gibi düşünmek lazım olayı. bir konuda iki tarafın fikirlerini terazinin kefelerine ayrı ayrı yığmak, hangisinin ağır geldiğini değerlendirmek. tartışma fikir ile olur. fikirlerin ağırlığı değerlendirilir. yoksa misal komünizm ideal devlet biçimidir diyen adama senin deden de ermeniydi galibe deyince tartışmış olmuyorsunuz.
Öğrenme motivasyonunu artıran, entelektüel çevikliği geliştiren, demokratik alışkanlıkları teşvik eden fikir paylaşımı için en iyi stratejidir. Aksi düşünce paylaşımı ise amaca hizmet etmeyen dalaşmadır.
başka ülkeleri bilemem, ama türkiye'de çoğu kişi tarafından pek de becerilemeyen eylem. tabi burada bahsi geçen tartışma, ağız dalaşı anlamında olan değil. tdk'ye göre tanımı "Birbirine karşıt düşünceleri karşılıklı savunma" olan eylemden bahsediyorum.
bir insanla makul ölçülerde ve mantık çerçevesinde tartışmaya çalıştığınızda, o kişinin bir anda kabalaştığına, üslubunu değiştirdiğine ya da küfrettiğine sıkça şahit olursunuz. genellikle kişilerin amacı "karşımdakinden öğreneceğim yeni bilgi doğrultusunda belki bakış açısı değişen ben olurum" şeklinde düşünmekten ziyade "ben buna görüşümü mutlaka kabul ettirmeliyim" şeklindedir. bu yüzden, eğer görüşünü karşısındakine benimsetmeyi başaramazsa yavaş yavaş çileden çıkar ve en ağır hakaretleri kullanmakta bir beis görmez. iş bu mecraya dökülünce de kişi ister istemez iletişimi kesme yoluna yönelir. işbu nedenle tartışmalarda kötü üslup kullanmakla amaca asla ulaşılmaz. tatlı söz ise her zaman yılanı deliğinden çıkarır.
bazen insanlarla fikir tartışması aşamasına bile geçmeden küfür yediğiniz bile olur. mesela kırmızı rengi sevmiyorsunuzdur. bunu bir yerde belirtirsiniz ve mesaj kutunuza her an cümbür cemaat tüm sülalenizi işin içine karıştıran bir mesaj düşer, çünkü sırf o küfürleri eden seviyor diye, siz de kırmızıyı sevmek zorundasınızdır(!).
fikirlerin karşılıklı olarak savunulması anlamına gelir. @tdk'nin zehirlemediği başlıklardan biri olarak kalmış; şaşırdım. kendisindeki ilk anlamı ise "birbirine karşıt düşünceleri karşılıklı savunma"dır.
bizim gibi orta doğu coğrafyalarında ise, genellikle 2. anlamı geçerlidir: "atışma, münakaşa, ağız dalaşı, ağır sözler içeren çekişme". tartışılan konunun içeriğine ve sığlığına göre tartışmayı çevredekilerin atışma ile karıştırması da mümkün olabiliyor. zaten bence bu yüzden de "olm, bi' durun yaae" diyen zırtapozlar konuyu bile bilmeden canım tartışmanın köküne dinamit koyup sonlandırmaya çalışıyorlar. bu noktada "metrobüste tartışma: 2 yaralı" gibi haberlerin de etkisinin olduğunu düşünüyorum. entelektüel birikim paylaşmak ve yarıştırmak için tartışmadan daha yararlı bir yöntem yokken, her tartışan insana "potansiyel kavga öncesi vaziyet alıyorlar" şeklinde bakanlar yüzünden kavga etmeyeceğim varsa bile etmeye çalışıyorum. tartışmanın 2 kişi arasında olmasa bile, 2 fikir arasında yaşandığından bihaber olmamak gerek. tartışma "arabanı ordan çeksene ulan!"la başlayan bir atışmanın hiçbir yerinde olamaz. tdk'nin 2. anlamı bizim gibi coğrafyalar özelinde kalmaya mahkum, kısıtlı bir tanım.
“without contraries is no progression. attraction and repulsion, reason and energy, love and hate are necessary to human existence.” - william blake
"zıtlıklar olmadan ilerleme de (var) olamaz. çekim ve itim, mantık ve enerji ile sevgi ve nefret insan varoluşu için gereklidir."