1. İşin içinden çıkamayanların sığındığı liman, oluyor gibi.

    Daha doğrusu sanat bence böyle bir şey, kimsenin keyfine uğraştığını düşünmüyorum.

    Bir nevi kaçış rampası.
    #295549 migfer tokmakel | 11 saat önce
    0ders 
  2. eseri bir kitap vardır, . o kitaptan,

    "Kişi kendi nevrozlarıyla yazmaz. Nevroz, psikoz; bunlar, yaşam geçitleri değil, süreç kesintiye uğradığında, engellendiğinde, tıkandığında içine düşülen durumlardır. Hastalık bir süreç değil, 'Nietzsche örneği'nde olduğu gibi, sürecin durmasıdır. Bu haliyle yazar da hasta değil, daha ziyade hekimdir, kendisinin ve dünyanın doktorudur. Dünya, hastalığın insanla karıştığı semptomlar bütünüdür. Bu durumda, edebiyat bir sağlık girişimi olarak ortaya çıkar."

    "Sınır, dilin dışında değildir, onun dışıdır: Dile ait olmayan, ama yalnızca onun mümkün kıldığı görü ve duyuşlardan oluşur. İşte bu yüzden, yazıya özgü bir resim ve bir müzik vardır, tıpkı sözcüklerden yükselen renk ve ses etkileri gibi. Sözcüklerin içinden, sözcüklerin arasından görür ve duyarız. Beckett, "ardında gizleneni" görmek ya da duymak için dile "delikler açmaktan" söz ediyordu. Her yazar için aslında şu söylenmelidir: O, bir görendir, bir duyandır, "mal vu mal dit"*, o bir renk ustasıdır, bir müzisyendir."


    *mal vu mal dit: "Mal vu mal dit" (iyi görülmemiş olan iyi dile getirilmemiştir.)

    Gilles Deleuze / critique et clinique
    #295558 ma icari | 2 saat önce (  2 saat önce)
    0genel terim, sanat dalı